Raşidi ilmihali - Rasit Tunca - E-Book

Raşidi ilmihali E-Book

Raşit Tunca

0,0
23,99 €

-100%
Sammeln Sie Punkte in unserem Gutscheinprogramm und kaufen Sie E-Books und Hörbücher mit bis zu 100% Rabatt.

Mehr erfahren.
Beschreibung

islami ilmihal Bilgileri Müntesiblerimizin Müslümanca Yaşayabilmesi için Gereken Temel Öz Kısa Dini Bilgileri Bu Kitapla Hizmetinize Sunduk Bu mütevazı çalışma, "ilmihal" adını verdiğimiz, her Müslümanın dinî hayatını düzenli ve bilinçli bir şekilde yaşayabilmesi için gerekli olan temel bilgileri bir araya getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Peki, İlmihal Nedir? İlmihal, "hal ilmi" yani "durum bilgisi" anlamına gelir. Her Müslümanın, içinde bulunduğu hale göre bilmesi gereken farzları, vacipleri, sünnetleri, helalleri ve haramları öğreten bir ilimdir. Kısacası, bir Müslümanın "nasıl Müslüman kalacağının" yol haritasıdır. İmanın ve İslam'ın temel prensiplerini, ibadetlerin doğru şekilde yerine getirilişini, günlük hayatta karşılaşılan dinî meseleleri bilmek, her mükellef Müslümanın üzerine farz-ı ayındır. İşte bu farzı yerine getirmeye bir kapı aralayabilmek en büyük temennimizdir. Taharet,Abdest,Namaz,Oruc,Hac,Zekat,Sadaka,Kurban,Allah,iman,islam,Esmaül Hüsna

Das E-Book können Sie in Legimi-Apps oder einer beliebigen App lesen, die das folgende Format unterstützen:

EPUB
MOBI

Seitenzahl: 466

Veröffentlichungsjahr: 2025

Bewertungen
0,0
0
0
0
0
0
Mehr Informationen
Mehr Informationen
Legimi prüft nicht, ob Rezensionen von Nutzern stammen, die den betreffenden Titel tatsächlich gekauft oder gelesen/gehört haben. Wir entfernen aber gefälschte Rezensionen.



Raşidi ilmihali

Müntesiblerimizin Müslümanca Yaşayabilmesi için Gereken Temel Öz Kısa Dini Bilgileri Bu Kitapla Hizmetinize SundukSAYI: V241020251116

SENE : 2025

YAYINLAYAN : Tunca-Book

YAZAR : Raşit Tunca

islam ilmihal Bilgileri

Önsöz

Önsöz

بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِRahmân ve Rahîm Olan Allah'ın Adıyla...Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah'a (c.c.) mahsustur. Salât ü selâm, Peygamberlerin sonuncusu, âlemlere rahmet olarak gönderilen, bize dini öğreten ve onu en güzel şekilde yaşayan örnek insan Hz. Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.), onun tertemiz âline, ashabının ve kıyamete kadar onun izinden gidenlerin üzerine olsun.Bu mütevazı çalışma, "ilmihal" adını verdiğimiz, her Müslümanın dinî hayatını düzenli ve bilinçli bir şekilde yaşayabilmesi için gerekli olan temel bilgileri bir araya getirmek amacıyla hazırlanmıştır.Peki, İlmihal Nedir?İlmihal, "hal ilmi" yani "durum bilgisi" anlamına gelir. Her Müslümanın, içinde bulunduğu hale göre bilmesi gereken farzları, vacipleri, sünnetleri, helalleri ve haramları öğreten bir ilimdir. Kısacası, bir Müslümanın "nasıl Müslüman kalacağının" yol haritasıdır. İmanın ve İslam'ın temel prensiplerini, ibadetlerin doğru şekilde yerine getirilişini, günlük hayatta karşılaşılan dinî meseleleri bilmek, her mükellef Müslümanın üzerine farz-ı ayındır. İşte bu farzı yerine getirmeye bir kapı aralayabilmek en büyük temennimizdir.Bu İlmihal Neleri Kapsar?Bu kitap, geleneksel ilmihal bilgilerini, sade ve anlaşılır bir dille, günlük hayatın içinden örneklerle sunmayı hedeflemektedir. Temel olarak şu konuları kapsamaktadır:İman ve İtikat: İmanın şartları, Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe ve kadere iman gibi inanç esasları.Temizlik (Taharet): Abdest, gusül, teyemmüm ve hadesten taharet gibi ibadetlerin ön şartı olan temizlik kuralları.Namaz (Salât): İslam'ın direği olan namazın kılınışı, vakitleri, çeşitleri (farz, vacip, sünnet, nafile), namazı bozan durumlar ve sehiv secdesi.Oruç (Savm): Ramazan orucu, farziyeti, orucu bozan ve bozmayan durumlar, kaza ve keffaret hükümleri.Zekât: Malî bir ibadet olan zekâtın kimlere farz olduğu, nisap miktarı, verilecek yerler ve hesaplanışı.Hac: Haccın çeşitleri, yapılışı, farz ve vacipleri ile umre ibadeti.Helaller ve Haramlar: Günlük hayatta sıkça karşılaştığımız yiyecek-içecek, aile, ticaret ve sosyal ilişkilerdeki dinî hükümler.Ahlak: İslam ahlakının temel prensipleri, güzel ahlak örnekleri ve sakınılması gereken kötü huylar.Bu eseri hazırlarken, mümkün olduğunca itikat, ibadet ve ahlak üçgeninde dengeli bir içerik sunmaya, karmaşık görülebilecek fıkhi meseleleri her seviyeden okuyucunun anlayabileceği bir üslupla aktarmaya özen gösterdik. Kaynak olarak, Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat çizgisindeki güvenilir eserlerden istifade edilmiştir.Unutulmamalıdır ki, bu ve benzeri kitaplar, birer rehberdir. Takdir edileceği üzere, her özel durum için en doğru ve detaylı bilgiyi alabilmek adına, şüpheye düşülen konularda bir bilene, yani müftülüklere ve din alimlerine danışmak en isabetli yoldur.Rabbimizden niyazımız odur ki; bu çalışma, okuyucularımız için dinini öğrenme ve yaşama noktasında faydalı bir başucu kitabı olur, bizleri ilmiyle amel eden, ihlaslı, ahlaklı ve takva sahibi kullarından eyler.Dualarınızı eksik etmeyiniz.Vesselâm.

Raşit Tunca

Schrems, 24.10.2025

İslamın Şartları

İslamın Şartları

İslamın şartı 5 tanedir. İslamın şartları aşağıda tek tek açıklanmıştır. İslamın şartları sırasıyla;1- Kelime-i Şehadet getirmek2- Namaz kılmak3- Oruç tutmak4- Zekat vermek5- Hacca gitmekŞehadet etmek dışındaki şartlar ameli şartlar yani davranışsal şartlardır.Peygamber Efendimiz (S.a.v.) islamın şartları ile ilgili hadis;“İslam, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasulü olduğuna şehadet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekatı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkan bulduğun zaman Kâbe’yi ziyaret (hac) etmendir.”İslamın şartları açıklamalı1- Kelime-i Şehadet getirmek; Kelime-i Şehadet; "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü" demektir. Anlamı ise;"Ben şehadet ederim ki, (Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki) Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür."Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir. Kelime-i Şehadeti söyleyen kişi Müslüman olur ve bundan sonra İslam hukukunun Müslümanlara tanıdığı tüm haklara sahip olur.2- Namaz kılmak; Namaz, İslam'ın beş şartından biri olan, günün belli vaktilerinde ve abdest alınarak yerine getirilen ibadettir. Namaz kılmak, akllı olan ve büluğ çağına giren her erkek ve kadın müslümana farzdır. Adem aleyhisselamdan beri, her dinde bir vakit namaz vardı. Hepsinin kıldığı bir araya toplanarak, Hz. Muhammed aleyhisselama inananlara farz edildi."Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki kurtuluşa eresiniz." (Hac Suresi, 77)3- Oruç tutmak; Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir. Her Müslümanın ramazan ayında fecrin başlamasından ki bu sabah namazından güneş batıncaya akşam namazına kadar yemeyi, içmeyi ve şehevi arzuları terk ederek oruç tutmaladır.Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Oruçtan maksat, sabır, şükür, nefis terbiyesidir.4- Zekat vermek; Zekat, nisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram değerinde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekat vermesi farzdır. Zekat maddi durumu iyi olan herkesin, her sene fakir veya muhtaçlara verilmesi gereken sadakadır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekata da uşur denir."Zekat vermeyene Allahü teâlâ lanet eder." (Nesai)5- Hacca gitmek; Hac, Müslümanların özel bir zamanda bir ibadeti yapmak kasdıyla Mekke'de bulunmasıdır. Mekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır. Haccın vücub ve eda şartları vardır.

İmanın Şartları

İmanın Şartları

İmanın şartı 6 tanedir. İmanın şartları aşağıda tek tek açıklanmıştır. İmanın, altı şeye inanmak olduğunu, Resûlullah (s.a.v.) bildirmiştir. İmanın şartları sırasıyla;1- Allah'a inanmak2- Meleklere inanmak3- Kitaplara inanmak4- Peygamberlere inanmak5- Ahiret hayatına inanmak6- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmakAllah’a imanın geçerli olabilmesi için de şu altı şarta eksiksiz olarak iman edilmesi gereklidir.Peygamber Efendimiz (S.a.v.) imanın şartları ile ilgili hadis;“İman; Allah’a, meleklere, kitaplara, peygamberlere, ahiret gününe, kadere, hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna, ölüme, öldükten sonra dirilmeye, inanmaktır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve benim Onun kulu ve resulü olduğuma şehadet etmektir.” (Buhari)İmanın şartları açıklamalı1- Allah'a iman; Allahü teâlâ, vacib-ül-vücud (varlığı lazım olan) ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.Allahü teâlânın varlığına ve birliğine inandım, iman ettim, kalbimle tasdik, dilimle ikrar ettim demektir. Allahü teâlâ vardır ve birdir. Bütün ibadetler yalnızca O’na yapılır."Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar". (Bakara suresi, 4. ayet)2- Meleklere iman; Melek, Allahü teala tarafından yaratılmış, erkeklik ve dişilikleri olmayan ve Allahü teala'ya itaatten ayrılmayan gözle görülmeyen nuranî varlıklardır.Melekler nurdan yaratılmışlardır. Yemezler, içmezler uyumazlar, doğuğ doğurmazlar. Yüce Allah'ın emirlerine asla isyan etmezler. Hiçbir günah işlemezler. Devamlı Allah'a ibadet ederler. Bizler ruhumuzu göremediğimiz gibi melekleri de göremeyiz.3- Kitaplara iman; Allahü Teala, kullarına peygamberleri aracılığıyla kitaplar göndermiştir. Bu kitaplarda, Allah'ın emirleri ve yasakları bildirilmiş, kulların yapması gereken görevler öğretilmiş, dünya ve ahirette mutlu olmanın yolları gösterilmiştir.Allahü Tealanın kitaplarına inanmakta imanın şartları arasındadır. Müslümanlar, peygamberlere gönderilen kitapların hepsine inanarak iman eder."Kur’anı biz indirdik, elbette yine onu biz koruyacağız." (Hicr suresi, 9. ayet)4- Peygamberlere iman; Peygamber, Allah ile insanlar arasında elçi olarak görevlendirilen Allah'ın emirlerini bildiren doğru yolu gösteren Allah elçileridir. Peygamberler insanlara yol gösterici olarak gönderilmiştir.Allahü Tealanın peygamberlerine inanmak, iman etmek imanın 4. şartıdır. Müslümanlar, peygamberlerin hepsine inanarak iman eder. Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü teala tarafından seçilmiş sadık, dogru sözlü olduklarına inanmak demekdir.5- Ahiret hayatına iman; Ahiret, ölümden sonra insanların tekrar dirilmesiyle başlayan ve ebediyen devam eden bir hayattır. İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Ahirete, öldükten sonra dirilmeye inanmak imanın şartlarındadır. Ahiret hayatı insanın öldüğü gün başlar."Ahiret daha hayırlı ve bâkîdir." (Alâ suresi, 17)6- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine iman; Kader, hayır ve şerrin Allahü tealadan olduğuna imandır. İmanın altıncı şartıdır. Kaderin, hayır ve şerlerin hepsinin Allahü tealadan olduğuna iman etmeyi bildirmektedir."Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz." (Bakara Suresi, 216. ayet)

İmanın ve İslam'ın şartları

İmanın ve İslam'ın şartları

Sual: Her müslümanın bilmesi gereken zaruri iman bilgilerini kısaca bildirir misiniz?CEVAPZaruri gereken iman bilgisi, imanın ve İslam’ın şartlarıdır. Kısaca aşağıda bildiriyoruz. Geniş olarak Amentü’nün esasları kısmında bilgi var.İmanın şartları şunlardır:1- Allah’a inanmakAllahü teâlâ, vacib-ül-vücud [varlığı lazım olan] ve hakiki mabud ve bütün varlıkların yaratıcısıdır. Ondan başka ilah yoktur. Allahü teâlâ zamandan, mekandan münezzehtir. Hiçbir şeye benzemez.Allahü teâlânın, sıfat-ı zatiyyesi altıdır:Vücud,Kıdem,Beka,Vahdaniyyet,Muhalefet-ün lil-havadis,Kıyam bi-nefsihi.[Vücud var olmak, Kıdem varlığının öncesi olmamak, Beka varlığı sonsuz olmak, hiç yok olmamak, Vahdaniyyet ortağı, benzeri olmamak, Muhalefet-ün lil-havadis hiçbir şeyinde, hiçbir mahluka, hiçbir bakımdan benzememek, Kıyam bi-nefsihi varlığı kendinden olmak, hep var olması için, hiçbir şeye muhtaç olmamaktır.]Sıfat-ı sübutiyyesi de sekizdir:Hayat,İlm,Sem',Basar,Kudret,İrade,Kelam,Tekvin.[Hayat diri olmak, ilm bilmek, sem' işitmek, basar görmek, kudret gücü yetmek, irade istemek, kelam söylemek, tekvin yaratmaktır.] Bu sıfatları da kadimdir.2- Meleklere inanmakMelekler, hayat sahibi, diri, nurani yaratıklar olup, akıl sahibidir. Allahü teâlânın sevgili ve kıymetli kullarıdır, ortakları ve kızları değildir. Allahü teâlânın emirlerine itaat ederler, isyan etmezler. Günah işlemezler. Kendilerine verilen emirleri yapmaktan başka işleri yoktur. Erkek ve dişi değildir. Evlenmezler, doğurmazlar, çoğalmazlar, çocukları olmaz, yiyip içmezler. Meleklerin kanatları var, ama, nasıl olduğunu bilemeyiz.Her insanın bütün işlerini yazan meleklere, Kiramen katibin denir. Sual meleklerine Münker ve Nekir denir. Meleklerin en üstünleri şunlardır: Cebrail, İsrafil, Mikail, Azrail.3- Kitaplara inanmakAllahü teâlânın gönderdiği kitaplar çoktur. Din kitaplarımızda bildirilen ise, 104 kitaptır. Bunlardan 100’ü küçük kitaptır. Bu küçük kitaplara suhuf denir.100 suhuf şu Peygamberlere inmiştir:10 suhufu, Âdem aleyhisselama,50 suhufu, Şit aleyhisselama,30 suhufu, İdris aleyhisselama,10 suhufu, İbrahim aleyhisselama.Dört büyük kitap ise şu Peygamberlere inmiştir:Tevrat, Musa aleyhisselama,Zebur, Davud aleyhisselama,İncil, İsa aleyhisselama,Kur'an-ı kerim, Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselama.4- Peygamberlere inanmakPeygamberlerin ilki Âdem aleyhisselam ve sonuncusu, bizim Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Bu ikisinin arasında, çok Peygamber gelmiş ve geçmiştir. Sayıları belli değildir. 124 binden çok oldukları meşhurdur.Peygamberlere iman etmek, aralarında hiçbir fark görmeyerek, hepsinin Allahü teâlâ tarafından seçilmiş sadık, doğru sözlü olduklarına inanmak demektir. Onlardan birine inanmayan kimse, hiçbirine inanmamış olur.Âdem aleyhisselamdan, son Peygamber Muhammed aleyhisselama kadar bütün Peygamberler, hep aynı imanı bildirmiş, ümmetlerinden aynı şeylere iman etmelerini istemişlerdir. Yahudiler, Musa aleyhisselama inanıp, İsa aleyhisselama ve Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Hristiyanlar, İsa aleyhisselama inanıp, Muhammed aleyhisselama inanmazlar. Müslümanlar ise, bütün Peygamberlere inanırlar yani kabul ederler.Peygamberlerin sıfatları şunlardır:Emanet [emindir],Sıdk [her işi doğrudur, yalan söylemez],Tebliğ [Dini eksiksiz bildirir],Adalet [her işte hakkı gözetir],İsmet [günah işlemez],Fetanet [çok akıllı, anlayışlı, zeki],Emnül-azl [peygamberlikten azledilmez yani peygamberlik ellerinden alınmaz.]Allahü teâlâ, ilk insan ve ilk Peygamber olan Âdem aleyhisselamdan beri, her bin senede din sahibi yeni bir Resul vasıtası ile, insanlara dinler göndermiştir. Bunlar aracılığı ile, insanların dünyada rahat ve huzur içinde yaşamaları ve ahirette de sonsuz saadete kavuşmaları yolunu bildirmiştir. Kendileri ile yeni bir din gönderilen Peygamberlere (Resul) denir. Resullerin büyüklerine (Ülülazm) Peygamberler denir. Bunlar, Âdem, Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed aleyhimüssalatü vesselamdır. Yeni bir din getirmeyip, insanları, daha önceki dine davet eden Peygambere Nebi denir.Peygamber efendimizden sonra, hiç Peygamber gelmeyecektir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:(Muhammed [aleyhisselam], Allah’ın Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur.) [Ahzab 40]5- Ahiret gününe inanmakHerkes öldükten sonra dirilecek, hesaptan sonra Cennet veya Cehenneme gidecektir. Cennet ve Cehennem şimdi vardır. İkisi de sonsuzdur. Müslümanlar Cennette ebedi, kâfirler de Cehennemde ebedi kalacaklardır.Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat, Peygamber efendimiz kıyametin birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak, kötülük çoğalacaktır.6- Kadere, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmakİnsanlara gelen hayır ve şer, fayda ve zararın hepsi, Allahü teâlânın takdir etmesi iledir.Kader, Allahü teâlânın ezeli ilmi ile, insanların ve diğer mahlukatın yapacağı işleri bilmesi ve dilemesidir. Bunun yaratılmasına kaza, ikisine birden kaza ve kader denir.Her şeyi ve insanların iyi, kötü her işini Allahü teâlâ yaratıyor ise de, insanlara İrade-i cüziyye vermiştir. İnsan, irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükafatını görür. Yani Allahü teâlâ hiç kimseye zorla günah işletmez.İslam’ın Şartları1- Kelime-i şehadet getirmek[Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulühü] demek. Manası şudur:(Ben şehadet ederim ki, [Yani görmüş gibi bilirim ve bildiririm ki] Allah’tan başka ilah yoktur. Ve yine şehadet ederim ki, Muhammed aleyhisselam Onun kulu ve resulüdür.) [Resulullaha inanmak demek, Onun bildirdiklerinin tamamını kabul etmek, inanmak ve hepsini beğenmek demektir.]2- Namaz kılmakAkıl baliğ olmuş yani ergenliğe girmiş akıllı her müslümana günde beş vakit namaz kılmak çok önemli bir farzdır. Namaz dinin direğidir. Namaz kılmamak en büyük günahlardan biridir. Kılmayanın imanla ölmesi çok zordur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Namaz kılan kıyamette kurtulur, kılmayan perişan olur.) [Taberani]3- Zekât vermekNisap miktarı yani borçlarını düştükten sonra alacaklarıyla beraber elinde 96 gram altın veya bu değerde, para veya ticaret malı olanın kırkta birini zekât vermesi farzdır. Meyve ve tarla mahsulünün de onda birini fakire vermek farzdır. Bu onda bir zekâta da uşur denir.(Zekât vermeyene Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai]4- Oruç tutmakRamazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.5- Hac etmekMekke-i mükerreme şehrine gidip gelinceye kadar, geride bıraktığı çoluk-çocuğunu geçindirmeye yetişecek maldan fazla kalan para ile oraya gidip gelebilecek kimsenin, ömründe bir kere, Kâbe-i şerifi tavaf etmesi ve Arafat’ta durması farzdır.İnandım demek yeter mi?Sual: Hadis-i şeriflerde Kelime-i şehadeti getiren Müslüman olur deniyor. Bir kimse, inanmadan kelime-i şehadet söylese veya inansa, ancak Amentü’deki esaslara inanmasa yine Müslüman mıdır?CEVAPİman tarif edilirken, dil ile ikrar kalb ile tasdik deniyor. Kalb ile tasdik etmedikçe Müslüman olamaz.Kelime-i şehadet, Allahü teâlânın var ve bir olduğuna, Ondan başka ilah olmadığına ve Muhammed aleyhisselamın Allah Resulü ve son Peygamberi olduğuna ve bildirdiklerinin hepsine inanmak, hepsini beğenmek demektir. Yoksa, tarihi bir olayı anlatır gibi, öyle bir Peygamber vardır demek değildir. Ben O yüce Peygambere ve bildirdiklerinin hepsine iman ettim, hepsini beğendim, hepsi doğrudur, yanlış olma ihtimali yoktur diye kesin inanmak demektir. Dolayısıyla, Amentü’deki bütün esaslara inanması gerekir. İnanmadıkça, hatta inanıp da beğenmezse yine Müslüman olamaz. İmanın şartlarının birini kabul etmeyen veya dindeki meşhur bir farzı, bir sünneti veya bir haramı kabul etmeyen, beğenmeyen de Müslüman olamaz. İslamiyet’i bir bütün olarak kabul etmesi ve beğenmesi gerekir.Hadis-i şerifler, İslam âlimlerinin açıklaması olmadan okunup anlamaya çalışılırsa tehlikeli olur, insanı küfre kadar götürür. Mesela aşağıdaki hadis-i şerifi, yukarıdaki açıklamalar dahilinde anlamak gerekir:(Rab olarak Allahü teâlâya, din olarak İslâm'a, [son] Resul olarak Muhammed aleyhisselama [Onun bildirdiklerinin hepsine] inanıp razı olan, beğenen kimse [Müslüman’dır ve bu imanla ölürse] Cenneti hak eder.) [Müslim, Nesai]İnanmak, sevmek ve beğenmekSual: Bir kimse, Amentü’deki imanın şartlarına inansa ve dille de söylese, ama bazı Müslümanları sevmese, bazı gayrimüslimleri sevse veya dinin emirlerinden bazılarını, kabul etmekle beraber beğenmese, imanına zararı olur mu?CEVAPBunları yapan kimse, Müslümansa kâfir olur. Mesela, (Kapanmanın Allah'ın emri olduğunu biliyorum, ama bu hüküm eski asırlar için geçerliydi, günümüzde tesettüre gerek yok) demek veya (Hristiyanların kâfir olması, o zamana aittir, günümüzdekiler kâfir değildir) demek yahut (Hazret-i Osman’ı sevmem, ama Ebu Leheb kâfir de olsa, Peygamber efendimizin amcası olduğu için onu severim) demek küfürdür, çünkü imanın esası, temeli Allah'ın dostlarını [Müslümanları] sevmek ve düşmanlarını [kâfirleri] sevmemektir. Çünkü Peygamber efendimiz, (İmanın temeli, Allah’ın dostlarını sevmek ve Onun düşmanlarını sevmemektir) buyuruyor. (İ. Ahmed)Hadis-i şerifte bildirilenin aksini yapan yani, Ebu Leheb’i seven, Hazret-i Osman’ı sevmeyen, imanın temelini dinamitlemiş ve İslâm binasını yıkmış olur.Allahü teâlâ, dinimizde eksiklik bırakmadığını, Kur'an-ı kerimdeki hükümlerin Kıyamete kadar devam edeceğini bildirirken, (Tesettür, eski insanlar içindi) ve (Eski Hristiyanlar kâfirdi, şimdikiler Müslümandır) demek, Allah'ın emrini beğenmemek olur. Bu ise küfürdür.Peygamberler üstündürSual: Din kitaplarında, meleklere iman anlatılırken, peygamberlerden önce bildiriliyor. Bu, meleklerin peygamberlerden üstün olduğunu göstermez mi?CEVAPHayır, göstermez. Melekler, her canlıdan önce yaratıldığı için, önce meleklere iman edilmesi bildirildi. Kitaplara iman da, peygamberlerden önce bildiriliyor. Kur’an-ı kerimde de, inanılacak şeylerin ismi, bu sırayladır. (Herkese Lazım Olan İman)Peygamberler, meleklerden üstündür. İslamiyet’e uyan Müslüman, yükselir, meleklerden üstün olur. Nefsine ve kötü arkadaşa uyarak, İslamiyet’ten uzaklaşan, alçalır, hayvanlardan daha aşağı olur. (İslam Ahlakı)Aşağıdaki âyet-i kerimede de, melekler, kitaplardan ve peygamberlerden önce bildirilmiştir.(Asıl iyilik, Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanmak…) [Bekara 177]Herkese ilk lazım olan şey...Herkese ilk lazım olan şey, Kelime-i tevhîd söylemek ve bunun mânâsına inanmaktır. Kelime-i tevhîd; “Lâ ilâhe illallah Muhammedün resûlullah”tır. Bunun mânâsı; “Allah vardır ve birdir. Muhammed aleyhisselâm, Onun Peygamberidir” demektir. Buna inanmaya, îmân etmek ve Müslümân olmak denir. İmânın devamlı olması lâzımdır. Bunun için, îmânın gitmesine sebep olan şeyleri yapmaktan, söylemekten ve küfür alâmeti olan şeyleri kullanmaktan sakınmak lazımdır.Kur'ân-ı kerîm Allah kelâmıdır. Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâm ismindeki melek ile Kur'ân-ı kerîmi Muhammed aleyhisselâma göndermiştir. Kur'ân-ı kerîmin kelimeleri Arabîdir. Fakat bu kelimeleri yan yana dizen Allahü teâlâdır. Kur'ân-ı kerîmdeki Arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş âyetler hâlinde, harf ve kelime olarak gelmiştir. Bu harf ve kelimelerin mânâsı kelâm-ı ilâhîyi taşımaktadır. Bu harflere, kelimelere Kur'ân denir. Kelâm-ı ilâhîyi gösteren mânâlar da Kur'ândır. Bu kelâm-ı ilâhî olan Kur'ân mahluk, yaratılmış değildir. Allahü teâlânın başka sıfatları gibi ezelî ve ebedîdir. Cebrâîl aleyhisselâm her sene bir kere gelip, o âna kadar inmiş olan Kur'ân-ı kerîmi, Levh-il mahfûzdaki sırasına göre okur, Peygamber efendimiz de tekrar ederdi. Âhırete teşrif edeceği sene, iki kere gelip, tamamını okudular.Peygamber efendimiz ve Eshâb-ı kirâmın çoğu, Kur'ân-ı kerîmin tamamını ezberlemişlerdi. Hazret-i Ebû Bekir, ezber bilenleri toplayıp, yazılı olanları getirtip, bir heyete bütün Kur'ân-ı kerîmi yazdırdı. Böylece Mushaf denilen bir kitap meydana geldi. Otuzüç bin sahâbî, bu mushafın her harfinin tam yerinde olduğuna söz birliği ile karar verdi.Muhammed aleyhisselâmın sözlerine Hadîs-i şerîf denir. Bunlardan, mânâsı Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri Muhammed aleyhisselâm tarafından olan hadîs-i şerîflere Hadîs-i kudsî denir.Allahü teâlânın emirlerinden, inanılacak bilgilere imân, yapılacak olanlara farz, sakınılacak olanlara harâm denir. Farzlara ve harâmlara Ahkâm-ı islâmiyye denir. İslâm bilgilerinden birine bile inanmayana kâfir denir...İnsana ikinci lâzım olan şey, kalbini temizlemektir. Kalb, yürekte bulunur ki, buna gönül denir. İslâm bilgilerinin yeri bu kalbdir. İnanan ve inanmayan da bu kalbdir. İnanan kalb, temizdir, inanmayan, inkâr eden kalb ise, pistir, ölüdür. Kalbin temiz olması için çalışmak, birinci vazîfedir. İbâdet yapmak, bilhassa namaz kılmak ve istiğfâr söylemek kalbi temizler. Harâm, günâh işlemek ise, kalbi bozar...Sual: İbadetler içinde, beş vakit namaz kılmak da, imanın şartlarından mıdır?Cevap: Namaz kılmak, imanın şartı değil ise de, namazın farz olduğuna inanmak, imanın şartıdır.İmanın da sureti, hakikati vardırSual: İman eden herkesin, her Müslümanın, imanı aynı mıdır, eğer aynı ise neden her iman eden olgun bir Müslüman olamıyor, bunun sebebi nedir?Cevap: Bu konuda, İmâm-ı Rabbânî hazretleri Mektûbât kitabında buyuruyor ki:“İslâmiyetin bir sureti, dış görünüşü, bir de hakikati, aslı, özü vardır. İslâmiyetin sureti, Allahü teâlâya ve Onun Resûlüne ve bu Resûlün Ondan getirdiği bilgilere inanmak ve İslâmiyetin ahkamına uymaktır. Ahkama uymak demek, emir edilen şeyleri yapmak, yasak edilen şeylerden kaçınmaktır. İnsanın nefsi iman etmez ve İslâmiyetin suretine uymak istemez. Onun yaratılışı böyledir. Bundan dolayı İslâmiyetin suretine uyanların imanı, imanın suretidir. Yani, görünüşte imandır. Namazları, oruçları ve bütün ibadetleri, ibadetlerin suretidir. Yani, hep görünüşte ibadettirler. Çünkü, insan deyince, insanın nefsi anlaşılır. Herkes Ben deyince nefsini bildirmektedir. İnsan ibadet yaparken, nefsi küfür, inkar halindedir. Yaptıklarının yerinde bir iş olduğunu inkar etmektedir. Böyle bir insanın imanı ve ibadetleri, hakiki ve doğru olabilir mi? Allahü teâlâ, çok merhametli olduğu için imanın ve ibadetlerin suretlerini, görünüşlerini, hakiki olarak, doğru olarak kabul buyuruyor. Böyle kullarını Cennete koyacağını söz veriyor, müjdeliyor. Cenneti ve Cennette olan kullarını Allahü teâlâ sever. Onlardan razıdır. Allahü teâlâ, sonsuz ihsan sahibi olduğu için, yalnız kalbin tasdik etmesini, inanmasını iman olarak kabul buyurmuştur. Nefsin, anlamasını, inanmasını istememiştir. Böyle olmakla beraber Cennetin de hem sureti, hem de hakikati vardır. Dünyada İslâmiyetin yalnız suretine kavuşanlar, Cennetin de yalnız suretine kavuşacaklar, yalnız onun zevkini, tadını alacaklardır. Dünyada İslâmiyetin hakikatine kavuşanlar ise, Cennetin de hakikatine kavuşacaklardır.Cennetin yalnız suretine ve yalnız hakikatine kavuşanlar, aynı nimetlerden mesela aynı meyvesinden yedikleri halde, başka başka lezzet duyacaklardır. Resûlullahın zevceleri, hanımları, müminlerin anneleri olup, Cennette Resûlullah efendimizin yanında bulunacaklar, aynı meyveyi yiyecekler ise de, başka başka tat alacaklardır. İslâmiyetin suretine uyanlar, ahirette azaptan kurtulacak, sonsuz saadete kavuşacaklardır.”

Tahâret ve Temizlik

Tahâret ve Temizlik

Tahâret ve TemizlikTahâret (Temizlik) Kaç Türlü Olur?Tahâret (Temizlik) Kaç Türlü Olur?Tahâret, yani, temizlik esas olarak iki türlü olur:1 - Necasetten Tahâret (Temizlik).2 - Hadesten Tahâret (Temizlik).Necasetten Temizlik Ne Demektir?Maddî olan kir ve pisliğe "necaset" denir. Temiz olmayan, necasetli maddeye ise "necis" adı verilir. Necasetten temizlik de, beden veya elbisede bulunan ve necis sayılan maddelerden temizliktir.Pis olan maddelerin bâzısı aslından pistir. Bâzısı da aslı itibariyle temiz iken, daha sonra kendisine bir pisliğin bulaşması sebebiyle pis olmuştur. Bunlara misal olarak, idrar ile, kendisine idrar bulaşmış elbiseyi verebiliriz. İdrar, bizzat kendisi pis ve necistir. Elbise ise, aslında temiz iken, kendisine bulaşan idrarla pislenmiş, necis olmuştur.Hadesten Temizlik Ne Demektir?Hades bâzı ibâdetlerin yapılmasına dinî yönden mâni olan hükmî bir kirlilik hâlidir. Abdestsizlik, cünüplük, hayız ve nifas hâli gibi... Hadesten temizlik ise, gusül veya abdest almak suretiyle, bu hades hâlinden temizlenmektir.Kaç Türlü Hades Vardır?İki türlü hades vardır:(a) Küçük hades: Yalnız abdest almakla ortadan kalkan hades hâlidir. Küçük su dökmek, ağız ve burun gibi bir uzuvdan kan gelmek, v.b. sebeblerle abdest bozulur ve küçük hades hali ortaya çıkar. Bu hâli ortadan kaldırmak için, sadece abdest almak yeterlidir.(b) Büyük hades: Ancak gusül abdesti ile giderilen, cünüplük, hayız ve nifas gibi hallere denir.Necasetler (Pislikler) Ve HükümleriŞeriatın temiz saymadığı, necis (pis) kabul ettiği şeylerin fıkıh kitablarında iki kısma ayrılarak incelendiği görülür:1 - Ağır Necaset (Necaset-i Galîza),2 - Hafif Necaset (Necaset-i Hafîfe)...Bu ayırım, pisliğin az veya çok oluşuna göre değil, namazın sıhhatına mâni olup olmayan miktarına göre yapılmaktadır.Yoksa pislik, ister galiz olsun, ister hafif, eşyayı kirletmekte birbirine eşittir. Meselâ, bunlar az miktarlardaki bir suyun içine düşseler, o suyu derhal necis (pis) ederler. Artık o sudan abdest almak caiz olmaz.Galiz Necasetten Namazın Sıhhatine Mâni Olan Miktar Ne Kadardır?Bu pisliğin, kuru veya yaş bir madde olup olmamasına göre, namazın sıhhatine mâni olan miktar değişir. Şöyle ki:Galiz necâset tabir edilen ağır pislik, kuru bir madde ise, bir dirhem, yani, üç gramdan az olmalıdır. Üç gramdan fazlası, namazın sıhhatine mâni olur.Eğer yaş bir madde ise, el ayası dediğimiz avuç içinden daha geniş bir alana yayılmamış olması şarttır. El ayasından fazla bir kısmı ıslatmış olan pislik, namaza mânidir. Namaz kılabilmek için bu miktardaki pisliklerden temizlenmek farzdır.Bu miktarlardan aşağı olan pislikler, namazın sıhhatine engel teşkil etmez. Ancak yine de bu miktar pisliğin - eğer mümkünse - yokedilmesi sünnettir.Hangi Şeyler Galiz Necâsetten Sayılır?Galiz necâsetten sayılan maddeleri şöylece sıralayabiliriz:1 - İnsan vücudundan çıkan ve abdest veya gusül almayı gerektiren her şey: İdrar, kazurat, meni, mezi, vedi, kan, irin, sarı su, ağız dolusu kusmuk, hayız-nifas ve istihaze kanları gibi...Şâfiî ve Hanbelî mezheblerine göre, meni temizdir, bulaştığı yeri necis yapmaz.2 - Eti yenmeyen hayvanların idrarları, ağız salyaları ve tersleri... Ancak eti yenmeyen hayvanlardan çaylak, kartal, atmaca gibi kuş cinsinden olanların pislikleri, hafif necâsetten sayılmaktadır.Eti yenmeyen hayvanlardan, sadece kedinin salyası ve artığı temiz kabul edilmiştir. Kedi, insanlarla çok düşüp kalktığından, ev eşyasına her zaman dokunduğundan ve insanın elini, v.s. yaladığından, insanlara güçlük olmaması için, Allah Teâlâ onun salyasını ve ağzını pis saymamıştır. Böylece biz kullarına büyük bir kolaylık kapısı açmıştır. Nitekim ResûlüllahEfendimiz, bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur:"O (kedi) pis değildir. Ancak o sizin etrafınızda çok dolananlardandır."3 - Bütün hayvanların akan kanları...4 - Eti yenen hayvanlardan tavuk, kaz, ördek ve hindi gibi kümes hayvanlarının tersleri...Eti yenen hayvanlardan serçe, güvercin gibi havada pisleyen kuşların tersleri, temiz kabul edilmektedir.5 - "Meyte" tabir edilen leşler, yani, karada yaşayıp besmele ile boğazlanmaksızın ölen kanlı hayvanlar ve bunların tabaklanmamış derileri...Hayvan boğazlanarak öldürülmekle beraber, bu boğazlama işlemi Şeriatın tarif ettiği şekilde yerine getirilmemişse, bu hayvan da leş (meyte) hükmündedir, pis sayılır, eti de yenilmez. Hayvanı boğazlarken kasden, bile bile besmeleyi terketmek gibi. Besmeleyi çekmeyi unutmakta ise, bir beis yoktur.6 - Alkollü içkilerden Şarap da galiz necasettendir. Bunda, bütün fıkıh âlimlerinin ittifakı vardır. Şaraptan başka olan alkollü içkilerin necâset durumlarının ne olduğu hususunda üç görüş vardır: Kimisi bunları galiz, kimisi de hafif necâset sayar. Bâzılarına göre de, bu içkiler, maddeleri itibariyle temizdir.Şu hususa dikkat edilmelidir ki, bu ihtilâf sadece şarap dışındaki alkollü içkilerin maddelerinin temiz olup olmadığı itibariyledir. Yoksa bu içkileri içmenin haram olduğunda bütün âlimler müttefiktirler.Tentürdiyot, Kolonya, İspirto Gibi Alkollü Maddeleri Kullanmanın Bir Mahzuru Var mıdır?Şarap dışındaki alkollü içkileri, madde itibariyle temiz kabûl edenlere göre, kolonya, ispirto, tentürdiyot gibi alkollü maddeler de temizdir. Bunları kullanmak, yani, vücuduna veya elbiseye sürmek, dökmek veya şişe içinde üzerinde taşımak caizdir. Namaza mâni teşkil etmez.Diyanet İşleri Müşavere Kurulu'nun (1943-1948) tarihlerinde verdiği iki kararına göre, ispirto, kolonya gibi maddelerin içilmesi haram ise de, başka yerlerde kullanılması haram sayılmaz. Döküldüğü yeri pis etmez.Merhum Elmalılı Hamdi Yazır, tefsîrinin 1. cild, 762. sayfasında şöyle demektedir:"Üzümün şarabından mâmul olmayan ispirto, bira vesair müskirat içilemezse de, elbiseye veya bedene sürülmesi de namaza mâni olur, diye iddia edilemez. Ebu Hanife Hazretleri bu suretle şaraptan mâadâ müskiratın aynı ve katresi necis olmadığına kâil olmuş."Şarap dışındaki alkollü içkilerin de maddesi itibariyle şarap gibi necis olduğunu kabûl edenlere göre ise, ispirto ve kolonya da necistir. Bu sebeble, ispirto veya kolonyanın ıslattığı yerler, pis olmuş olur. Eğer avuç içi genişliğinde bir yeri ıslatmışsa, bu kısımlar yıkanmadan namaz kılınmaz. Kolonyanın, ıslattığı yerden, rüzgâr dokunması veya sıcaklık sebebiyle uçup gitmesi, temizlik için kâfi değildir. Mutlaka o yerin yıkanması şarttır. Aynen idrarın ıslattığı yer gibi... İdrarın ıslattığı yer kurusa bile, o kısım yıkanmadan temizlik yerine gelmiş olmaz.Netice olarak diyebiliriz ki: Kolonya v.s. gibi temiz olup olmadığı ihtilâflı şeylerden kaçınmak, elbette en selâmetli yoldur. Ancak kaçınmanın zor olduğu hallerde, harama girildiği şeklinde düşünmemek, ispirto ve kolonya dökünmesinin mübah olduğunu söyleyenlerin de var olduğunu hatırlamak ve ona göre davranmak daha isabetli olur.Hafif Necâsetin Namaza Mâni Sayılan Miktarı Ne Kadardır?Hafif necâsetlerde ölçü, pisliğin, bulaştığı elbisenin veya uzvun dörtte birisini kaplamasıdır. Miktar dörtte birden az olursa namaza mâni olmaz. Çok olursa, namazın sıhhatine mânidir. Yıkamak farz olur.Ancak, ibâdete mâni olmayacak miktarda da olsa, galiz ve hafif her türlü necâsetten temizlenmek takvâya uygun bir davranış olur.Peygamber Efendimiz, "temizlik îmandandır" buyururken, temizliğe dikkat edenlerin kuvvetli bir îmana sahip olduklarına işaret etmiştir.Bu bakımdan ister necâsetin galiz kısmından, isterse de hafif cinsinden olsun, kirlenen yerleri imkânımızın müsaadesi nisbetinde temizlemeye çalışır, her ne kadar namaza mâni olmayacak miktarda olsa da, yine tertemiz bir beden ve elbise ile ibadet etmeyi isteriz. Kaldı ki, namaza mâni olmayacak miktardaki pisliği temizlemenin vâcib olduğu da bâzı kitablarımızda kayıtlıdır.Hafif Necasetten Sayılan Maddeler Nelerdir?1 - Atların ve etleri yenen koyun, geyik gibi ehlî veya vahşî hayvanların idrar ve tersleri... Katır ve merkep tersleri ihtilâflıdır. Galiz necâset sayan olduğu gibi, hafif necâset sayanlar da vardır.2 - Etleri yenmeyen hayvanlardan atmaca, çaylak, kartal gibi havada tersleyen vahşî kuşların tersleri... Güvercin ve serçe gibi eti yenen kuşların tersinin ise, temiz olduğunu belirtmiştik.Şer'an necis sayılan müşriklerin ve Yahudi, Hiristiyan gibi Ehl-i Kitabdan kimselerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz olur mu? Çünkü, bunların kaplarında domuz pişip, şarap kaynatılması ihtimal dahilindedir?Ehl-i Kitab veya müşriklerin kaplarından yemek yiyip, su içmek câiz görülmüştür. Ancak, o kaplarda İslâm'ın yasakladığı bir maddenin bulunduğu belli olmaması ve bilinmemesi şarttır. Pisliğe bulaşmış olduğunu bile bile o kaplardan yiyip içmek câiz olmaz.Resûlüllah Efendimiz, bir müşrike kadının kırbasından su içmiş ve abdest almıştır. Aynı şekilde Ehl-i Kitab olanların kaplarından yemek yediği de vâki olmuştur.Bununla beraber, mecbûr kalmadan ve bu gibi kaplardan yiyip içmemekte isabet vardır. Çünkü, bu durum bütünüyle kerâhetten uzak değildir.Gümüş ve Altın Kaplardan Yemek Yenip Su İçilir mi? Abdest Alınır mı?Altın ve gümüş gibi kapların, yemek ve içmekte veya abdest alma gibi işlerde kullanılması kesinlikle câiz değildir. Ancak kadınlar, bunları süs ve zinet eşyası olarak kullanabilirler. Erkeklerin ise, sadece gümüş yüzük takmalarına cevaz verilmiştir. Altın ve gümüş dışında bir maddeden yapılan eşyaları kullanmakta ise, hiçbir beis yoktur.Eşya eğer tamamı altın veya gümüş değil de başka maddelerle karıştırılmışsa, bu durumda itibar, hangi maddenin fazla olduğunadır. Altın veya gümüş çoksa o kaplar kullanılmaz. Az ise kullanılır. Buna göre altın veya gümüş suyuna batırılmış kapları kullanmanın câiz olduğu açıktır. Çünkü bu gibi kaplarda altın veya gümüş miktarı, diğer maddelerden azdır.Pislikleri Temizleme YollarıNecis olan şeyleri temizlemek için, şer'î yönden mahiyetlerine göre muhtelif temizleme yol ve metodlarına başvurulur. Başlıca temizleme yolları şunlardır:1 - Su İle Yıkamak Suretiyle Temizlik:* Maddî bir pislik, yağmur, dere, deniz suyu gibi mutlak sularla temizlenebileceği gibi; çiçek suları, gül suyu, sebze ve meyve suları gibi bâzı mukayyed sularla da temizlenebilir. Hattâ başka su bulunamadığı takdirde, abdest veya gusülde kullanılmış su ile bile temizlik yapılabilir.* Gözle görülür cinsten olan bir pisliğin temizlenmesi, pisliğin eserleri, yani, varlığı, kokusu ve rengi giderilinceye kadar yıkamakla olur. Burada yıkama sayısı mühim değildir.* Eğer pislik, meselâ idrar gibi, göze gözükmeyen, kurumakla geride hiçbir iz bırakmayan cinsten ise, bunun temizliği, idrarın bulaştığı kısmın bir kapta 3 defa ayrı su ile yıkanması ve her defasında da suyun insanın vargücüyle sıkılması ile olur.Ancak kirli eşya, sıkılamayan cinsten olursa, (hasır, keçe, halı, v.s. gibi) yine bir kap içinde 3 kere yıkanır, her seferinde de kurutulur. Bu eşyaların, damlaları kesilinceye kadar asılmaları, kurumaları yerine geçer. Böyle bir eşya, kap içinde yıkanmaz da akarsu içinde veya üzerine sular dökülmek suretiyle yıkanırsa, kendisinde necâsetin eseri kalmayınca temizlenmiş olur. Ayrıca sıkılmasına, kurutulmasına lüzum kalmaz.2 - Suda Kaynatmak Suretiyle Temizlik:* İçine temiz olmayan bir şey karışan süt, pekmez, bal, reçel gibi sıvı şeyler üç defa ayrı ayrı temiz su ile kaynatılmakla temiz olur.* İşkembe yıkanmadan kaynar suya atılırsa bir daha temiz olmaz. Fakat daha kaynar hâle gelmemiş bir suya atılırsa, sonradan yalnızca yıkamakla temizlenir. Henüz kaynar suyu içine çekmeden çıkarıldığı takdirde de hüküm aynıdır. Yani murdar olmuş olmaz. Sadece yıkamakla pâk olur.* Şer'î usûle göre boğazlanmış, fakat bağırsakları çıkarılmadan tüylerini yolmak için kaynar suya atılmış olan tavuk ve emsali hayvanlar içteki pislikler ete sirayet ederse temiz olmaktan çıkar. Binaenaleyh böyle bir hayvanı kestikten sonra, üzerinde bulunan akar kanını ve içini çıkarıp yıkamalı, ondan sonra sıcak suya atmalıdır. Ancak hayvan içteki pislik ete nüfuz etmiyecek şekilde sıcak suya sokulup çıkarılırsa, pislenmiş sayılmaz.* Sıcak su içinde bekleyerek pis hâle gelen hayvanı temizleme yolu, hayvanın içini temizledikten sonra üç defa temiz su ile kaynatmak ve her seferinde de kaynatılan suyu dökmektir. Böylece hayvanın etindeki necâset, kaynatılan su ile dışarı çıkmış ve temiz hâle gelmiş olur.3 - Ateşe Tutmak Suretiyle Temizlik:* Pis çamurdan yapılmış testi, bardak, çanak gibi şeyler, ateşte pişirilip kendisinde pislik eseri kalmayınca temizlenmiş olur.* Tezek ve benzeri pislikler, ateşte yakılıp kül olunca temiz hâle gelir.4 - Silmek Suretiyle Temizlik:* Bıçak, cam, cilâlı tahta, düz mermer ve tepsi gibi şeyler, yaş veya kuru bir pislikle pislenirse, yaş bir bezle veya süngerle veya toprak gibi bir şeyle silinerek temizlenebilir. Ancak pisliğin tamamen çıktığı kanaatı hâsıl olmalıdır.* Oymalı ve nakışlı olan eşya ise, silmekle temizlenmez, bunlar ancak yıkamakla temizlenmiş olur.5 - Kazımak Veya Ovalamak Suretiyle Temizlik:* İç çamaşıra veya elbiseye bulaşan bir meni, kurumuş ise, yıkanmadan sadece ovalamakla da giderilebilir. Ovalamadan sonra elbisede kalan iz, ibadete mâni teşkil etmez. Elbiseye bulaşan meni yaş ise, elbise ancak yıkamak suretiyle temiz olur.Vücuda yapışan meni, kurumuş bile olsa, ovalamakla vücut temizlenmez, ancak yıkamakla temizlenmiş olur.* Donmuş haldeki bir yağa bir pislik düşse, sadece pisliğin düştüğü kısmı oyup almakla, kazımakla yağ temizlenmiş olur.* Ayakkabı, mest gibi giyim eşyasına gözle görünür bir pislik bulaşır da kurursa, bu necâseti kazımak suretiyle temizlemek mümkündür. Necâset yaş olursa, ancak yıkamakla temizlenir. Fakat iz kalmayacak şekilde temiz bezle bilinmesi de câizdir.Eğer necâset gözle görünmeyen sidik, şarap damlası cinsinden olursa, yıkamak ve sabunlu bezle iyice silmek gerekir.6 - Kurumak ve Pislik İzi Kaybolmak Yoluyla Temizlik:* Toprak ve toprak üzerinde sâbit olan ağaç, ot v.s. gibi bir eşya, pislenince, kurumakla temizlenir. Bu kuruma, güneşle, ateşle, rüzgârla da olabilir. Böyle bir yer üzerinde namaz kılınabilir, fakat teyemmüm yapılamaz. Zira bu yer, her ne kadar tâhir (temiz) ise de, mutahhir (temizleyici) değildir.* Pis olan bir toprak, necâsetin eseri gidinceye kadar üzerine su akıtmakla veya necâsetin kokusu alınamıyacak derecede üzerine temiz toprak sermekle de temizlenir.7 - Suyun Akması Veya Çekilip Kaybolması Yoluyla Temizlik:* İçine pislik düşmüş küçük bir su birikintisi (meselâ su ile dolu bir hamam kurnası), içine hariçten temiz su gelip pis suyu taşırıp dışarı akıtması ile temizlenir. Çünkü bu durumda o birikinti, akarsu hükmünü alır.* Pis olmuş bir kuyunun suyu, kendiliğinden boşalmak veya kova ile çekilip boşaltılmak suretiyle temizlenmiş olur.8 - Hal Değiştirmekle Temizlik:* Temiz olmayan bir madde, mahiyet değişikliğine uğrarsa temiz olur. Meselâ şarap, içine konan kimyevî bir madde sebebiyle sirke hâline gelirse, temiz olmuş olur, çünkü bu durumda mahiyeti değişmiştir.* Pis bir zeytinyağı sabun hâline gelmekle temizlenir. Ancak pis süt, peynir veya yoğurt yapılmakla temizlenmiş olmaz. Çünkü bu halde mahiyeti değişmemektedir.9 - Boğazlama ve Tabaklama (Dibağat) Yoluyla Temizlik:* Domuzdan başka, eti yenen ve yenmeyen bütün hayvanların derileri, hayvan şer'î usûle göre kesilmişse, deri üzerine kan v.s. gibi bir pislik bulaşmadıkça temiz sayılırlar. Böyle bir deri üzerinde namaz kılınabilir.* Domuzdan başka bütün hayvanların derileri, sadece boğazlanma yoluyla temiz olacağı gibi, deriyi tabaklama (dibağatlama) yoluyla da temiz olurlar. Şu halde boğazlanmaksızın kendi kendine ölmüş bir hayvanın derisi, dibağat yoluyla temiz hale getirilip kullanılabilir.İbn-i Abbas'tan (ra) rivâyet edildiğine göre: Resûlüllah Efendimiz'in (asm) muhterem zevceleri Sevde bint-i Zem'a'nın (r.anhâ) bir keçisi eceliyle ölmüştü."Yâ Resûlâllah! Bizim keçi öldü" diyerek durumu Allah Resûlüne bildirdi. Allah Resûlü de ona:"Öyleyse neden derisini almadınız?" diye sordu.Sevde:"Ölmüş bir hayvanın derisini alıp ne yapacağız?" dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz şu açıklamayı yaptılar:"Allah Teâlâ: 'Ölen hayvanın derisini tabaklarsanız, size helâl olur ve onu kullanabilirsiniz' buyurmaktadır."Hz. Sevde derhal birini gönderip ölmüş keçinin derisini yüzdürdü ve kendi eliyle onu tabakladı.öylece temizlenmiş olan bu deriyi, yırtılıncaya kadar su tulumu olarak kullandı...* Dibâğat iki türlü yapılır:1. Hakikî dibâğat:Şap, tuz gibi kimyevî maddeler ve ilâçlarla yapılan dibâğat.2. Hükmî dibâğat:Deri ve postekilere toprak serpmekle veya onları güneşe, havaya ve rüzgâra karşı bırakarak kurutmakla yapılan dibâğat.Her iki usûlle de deri temizlenmiş olur. Üzerinde namaz kılınabilir.* Ecnebi ülkelerde murdar bir madde ile tabaklandığı kesin olarak bilinen deriler, üç kere yıkanarak temiz hale getirilebilir.Eğer bu hususda şübhe edilirse, yani, murdar bir madde ile dibağatlandığı kesin olarak bilinemeyip ancak bu hususta vesvese duyulursa, deri temiz hükmündedir. Fakat şübhe ve vesveseden kurtulmak için ihtiyâten yıkanması efdaldir. Esasen şübheye mahal verecek açık bir alâmet ve durum yoksa, daha fazla araştırmaya da lüzum yoktur. Deri temiz kabul edilir..İstincâ nedir?İstinca, lügatte, pisliklerden temizlenmeyi istemek demektir. Dinî ıstılahta ise, büyük ve küçük hâcetini yaptıktan sonra avret yerlerini temizlemek mânasına gelmektedir. Buna dilimizde, tahâretlenmek denilir. Bu temizlik, müekked sünnettir.İstinca'nın Allah indindeki kıymet ve ehemmiyetini göstermesi bakımından İbn-i Abbas ve Ebu Hüreyre'den gelen şu rivâyet dikkat çekicidir:"Kubalılar hakkında "Orada temizlenmeyi seven adamlar var" (et-Tevbe, 108) meâlindeki âyet-i kerîme nâzil olunca Resûl-i Ekrem (asm) onlara sordular:- Allah sizi neden övüyor?Onlar da bu suâle:- Biz def'-i hâcetten sonra su ile temizlenir, istinca yaparız, cevabını verdiler."İstinca Ne İle Yapılır?İstinca su ile yapılacağı gibi, su olmadığı takdirde ufak taşlarla da yapılabilir. Ancak, kemik, cam parçası, yazılı kâğıtlar, ipek gibi pahalı kumaş parçaları ve zemzem suyu ile istinca yapılması mekruhtur. Temiz boş kâğıda da hürmet lâzımdır.Su bulunmadığı takdirde, kıymetsiz bez ve pamuk, yazıda kullanılmayan suyu emici kâğıtlar (tuvalet kâğıtları) ile de istinca yapılabilir.Aslında su ile istinca yapıp bez gibi suyu emici bir nesne ile kurulanmak temizliğe daha uygundur.İstibra Nedir?Erkeklerin idrardan sonra, idrar sızıntısının tamamen kesilmesini beklemelerine istibra denir. Bunu yapmak vâcibdir.İdrar sızıntısı her insanda olur. Ancak bâzı kimselerde çabuk kesilir; bâzılarında ise, akıntı bir müddet daha devam eder. Herkes durumunu bilerek, abdest almadan önce, sızıntının kesilmesine çalışmalı, sonra abdest almalıdır.İdrar Sızıntısını Durdurmak İçin Ne Yapılabilir?İstibranın, yani, idrar sızıntısını durdurmanın çeşitli yolları vardır: Tuvaletten çıktıktan sonra hemen abdest almayıp biraz yürümek veya öksürmek veya ayakları biraz kımıldatmak gibi hareketlerle idrar yollarında kalmış olan sızıntıların dışarı çıkması te'min edilebilir. Herkes kendi durumunu bilerek bu yollardan birini tatbik eder. Mühim olan sızıntının kesilmesidir.İstibra Yapılmadan Abdest Alınca Ne Olur?Küçük su döktükten sonra istibranın yapılması durumu, abdestin sıhhatına mâni olan idrar sızıntısını kesmek içindir. İdrarını yaptıktan hemen sonra istibra yapmadan abdest alan ve bu sırada da kendisinden idrar akıntısı gelen kimsenin aldığı abdest, haberi olmadan bozulur ve bu abdestle kılınan namaz da sahih olmaz. Bu bakımdan istibra konusunda oldukça titiz davranmalıdır.Bir hadîs-i şerîfte:"İdrardan sakınınız. Çünkü kabir azâbının çoğu ondandır" buyurularak, Müslümanların, küçük su döktükten sonra temizliğe (istibraya) son derece dikkat etmeleri istenmiştir.Kadınlara istibra gerekmez. Onların idrar yaptıktan sonra hemen abdest almayıp bir süre beklemeleri kâfidir.İstinca, istibranın sıhhî faydaları da vardır.İstinca ve İstibra'nın Âdâbı:Önce istinca ve istibraya sebeb olan tuvalete girme ve hâcet giderme âdâbını bilmek gereklidir.Şöyle ki:* Tuvalete girileceği zaman parmağında lâfza-i celâl yazılı yüzük veya ceplerinde âyet yazılı sayfa veya Kur'an'dan bir parça var ise, bunların çıkarılması, tuvalete sokulmaması, yahut da muşambaya veya naylona sarılı vaziyette cepte taşınması gerekir. Yüzüğün ters çevrilerek avuç içine alınması da kifâyet eder.* Daha tuvalete girmeden bismillâh deyip:"Allahümme innî eûzü bike mine'l-hubsi ve'l-habâis..." (Allahım! Erkek ve dişi bütün şeytanlardan (zararlı şeylerden) sana sığınırım) diye dua edilmesi müstehabdır.* Tuvalete sol ayakla girilir ve sağ ayakla çıkılır.* Tuvalette kıbleye karşı oturulmamalı ve kıble tarafına arka da dönülmemelidir. Bunlar mekruhtur. Fakat evlerdeki tuvaletler kıbleye karşı yapılmışsa, artık zarurete binaen bunda bir beis yoktur.Şâfiî ve Mâlikî'ye göre kapalı bina içindeki tuvaletlerde kıbleye karşı dönmekte hiçbir mahzur yoktur. Kıbleye dönmemek mecburiyeti, kırlarda def'-i hâcet yapılacak zamanlara aittir.* Tuvalette iken mecbur kalmadıkça konuşulmaz. Zikredilmez. Selâm alınmaz.* Tuvaletlere tükürerek veya sümkürerek nahoş bir görüntüye sebeb olmamak da âdâbdandır.* Özürsüz ayakta idrar yapmamak da âdâbdandır. Hazret-i Ömer'in bildirdiğine göre, bir keresinde ayakta su dökerken Resûlüllah Efendimiz onu görmüş ve: "Ya Ömer, ayakta su dökme" demiştir. Hz. Ömer bundan sonra bir daha ayakta su dökmemiştir. Fakat zaruret halinde ve idrar sıçrantılarından da korunmak mümkün olduğu takdirde, ayakta da su dökülebilir. Çünkü ashabdan bâzıları, Resûlüllah'ın ayakta da su döktüğünü görmüşlerdir. Bu durum zaruret ve idrarın sıçramaması haline hamledilmiştir.Oturarak idrar etmek, temizlik yönünden de daha iyidir. Bu şekilde idrar torbası daha iyi boşalır. Akıntı ve sızıntı da azalır.* Def'-i hâcet yaparken, avret mahalline ve vücuttan çıkan pisliğe bakılmamalıdır.* Tuvaletten çıkıldığında:"Elhamdü lillâhi'llezî ezhebe annî'l-ezâ ve âfânî (eziyet veren şeyleri benden gideren Allah’a hamdolsun.) denilmesi âdâbdandır.İstincanın Mekruhları Nelerdir?* Rüzgâra karşı, durgun ve akar sulara doğru idrar yapmak mekruhtur. Meyve ağacı altlarına, gölgelik yerlere, ekin tarlalarına, karınca ve haşerat yuvalarına, yollar üzerine def'-i hâcet etmek de mekruh sayılır. Bilhâssa insanların gideceği yolları ve oturacağı gölgelikleri kirletmek, hadîste şiddetle men'edilmiş, bu hâlin insanların eziyet duymalarına, dolayısıyla da lânet ve sövmelerine sebeb olacağı bildirilmiştir.Sakınılması gereken bir husus da, umumî tuvaletlerde büyük hâcetini yaptıktan sonra, tuvaleti tam temizlemeden, kıyısında köşesinde pislikler bırakarak çıkmaktır. Bu durum da insanlara eziyet verir, nefretlerini mûcib olur. Hadîs'teki nehyin şümûlüne girer.İstinca ve istibrada temizlik hep sol el ile yapılır. Hadîs-i şerîf'te, "Sizden biriniz küçük su dökerken, uzvunu sağ el ile tutmasın. Helâdan sonra da sağ eliyle silinmesin" buyurulmuştur. Âlimler, bu hadîse binaen, sağ el ile temizlenmeyi mekruh saymıştır.* İstincada suyu kullanırken şiddetle suyu çarpmamalı, sıçrantı yapmamaya çalışmalıdır.* Avret yerlerinin gözükmesinden korkulan hallerde, istinca terk edilir.* Gusledilen yere küçük su dökülmesi de caiz görülmemiştir. "Umum vesveseler bundandır" denmiştir. Ancak akıntı varsa ve idrar, gusledilen yerde kalmayıp akıp gidiyorsa, caiz olur diyenler de olmuştur. İhtiyâta riâyette fayda vardır.* İstinca yapamayacak kadar hasta olan bir kimse, zevcesi yoksa istincayı terkeder. Hasta olan kadın da kocası yoksa o da istincayı terkeder. Yabancıların bunlara taharet vermesi câiz olmaz.Sünnet Olan Beden TemizliğiMüslümanların, abdest ve gusül gibi farz olan şer'î temizliğin dışında haftada en az bir kere de maddî temizlik için yıkanmaları müstehabdır. Hadîs-i şerîf'te şöyle buyurulur:"Her Müslüman üzerine, yedi günde bir yıkanması, Allah'ın hakkıdır."Bu temizliğin Cuma günü yapılması, böylece Cuma namazında cemaat içine kir ve pis kokulardan arınmış olarak tertemiz bir halde çıkılması tavsiye edilmiştir.Cuma günü yapılacak bu beden temizliği hakkında Resûlüllah Efendimizden daha pek çok hadîs-i şerif rivâyet edilmiştir.Bedenin tamamını yıkayıp gözle görünür kir ve pislikleri, ağır ter kokularını temizlemenin yanısıra, insan bedeninde temizliğine dikkat edilecek bâzı âzalar ve hassas bölgeler vardır. Bu âzalar şunlardır:a. Saçlar: Saçlar, insan bedeninde temizliğine dikkat edilecek yerlerin başında gelir. Saçları sık sık yıkamalıdır. Resûlüllah Efendimiz saçlarına ihtimamla bakar, titizlikle temizlerdi. Dağınık kirli saçlardan hiç hoşlanmazdı. Ara sıra yağlar ve tarardı. Bir gün huzuruna saçı sakalı birbirine karışmış, kirli paslı bir adam girdi. Adamı bu halde görünce şöyle buyurdular:"Bu adamda, saçını yıkayacak kadar su, yatıştıracak kadar yağ yok mu idi? Nedir bu dağınıklık?.."b. Bıyıklar: Resûlüllah Efendimiz, ashabına, bıyıkların dudaklar üzerine sarkan uç kısmından kısaltmalarını tavsiye etmiştir.Bıyıkların uçtan kısaltılması, yemek yerken bıyık kıllarına yemeklerin bulaşarak nahoş bir görüntü meydana gelmemesi içindir.Bıyığın üzerinden fazlaca alıp inceltmek ise, bizim örfümüze uygun olmayan bir çirkinlik arzetmektedir. Bıyıklar bu kadar inceltilmemelidir.Bıyığın iki tarafa uzayan uçlarından kesmekte de isabet vardır. Bu kesiş, fazla olmamalı, ağız bitimini geçmemelidir.Bıyığın kabası da sünnet değildir. Sünnet olan bıyık, kabarmayacak şekilde kesilenidir. Bıyıkları dipleri görünecek şekilde kesmek sünnete daha uygundur. Büyük ve kaba bıyıklara, ancak harb zamanında, düşmana heybetli görünmek için cevaz verilmiştir.c. Koltuk altlarını ve kasıkları temizlemek: Koltuk altında ve kasıklarda biten tüyleri 10-15 günde bir, bu mümkün olmuyorsa hiç değilse 40 günü geçirmeden yolmak ve traş etmek, fazla uzamalarına fırsat vermemek müstehabdır. Bu temizlik, bütün peygamberlerin şeriatlarında var olagelen bir temizliktir. Bu temizliğin cünüp iken yapılması mekruhtur. Uygun olanı, kişiye gusül farz olmadan bu temizliklerin yapılmasıdır. Bedenden ayrılan her parça temizken ayrılmalıdır.Beden temizliğinde kullanılan malzemenin ve âletlerin ayrı bir yerde, özel kaplar içerisinde, mikrop kapmıyacak şekilde muhafaza edilmesinde zaruret vardır. Çoğu zaman temizlik sırasında kesilmeler, kanamalar görülebilir. Temiz olmayan makine ve malzemedeki mikroplar da bu kanla bedene karışabilir, küçük bir ihmalden büyük bir rahatsızlık durumu ortaya çıkabilir.d. Tırnak temizliği: Tırnağı fazla uzatmadan kesmek, hem çirkin manzarayı önlemek, hem de tırnak altında kirlerin toplanmasına mâni olmak bakımından tavsiye edilmiştir. Mümkünse haftada bir kesilmelidir. Tırnak kesiminde ise bu işlemi temizken yapmağa itina göstermeli, cünüpken tırnak kesmekten mümkün mertebe sakınmalıdır.Vücuttan kesilen tırnaklar ile tıraş edilen tüy ve kıllar, eğer mümkünse rastgele atılmayıp toprağa gömülmelidir. Veya göze görünmeyecek şekilde sarılıp çöpe atılmalıdır.e. Ağız Temizliği: Ağız temizliğinin genel beden temizliği içinde ayrı ve önemli bir yeri vardır. Ağzımızın ve burada bulunan dil, diş gibi âzamızın tertemiz olması lâzımdır. Ağzımıza olur olmaz şeyleri almamak, sık sık yıkayıp çalkalayarak temiz bulundurmak, sağlığımız yönünden mühimdir.Ağız temizliği deyince birinci derecede akla diş sağlığı ve temizliği gelir. Çünkü dişler, hem beslenmede, hem de konuşmada büyük rol oynarlar.Diş sağlığı konusunda dikkat edilecek en mühim husus; dişleri temiz tutmak, aşırı sıcak ve aşırı soğuk, fazla sert yiyecek ve içeceklerden sakınmaktır. Çünkü bunlar, dişleri zedeler, çizer ve diş minelerini çatlatarak diş çürümelerine sebebiyet verir. Çünkü bir dişin ise göz, karaciğer, kalb, mide, sindirim sistemi, idrar torbası ve mafsallar başta olmak üzere vücudun pek çok yerinde önemli hastalıklara sebeb olduğu günümüzde tıbben sâbittir.Diş temizliği ve bakımı konusunda Resûlüllah Efendimiz hassas ve itinalı davranmışlardır. Ümmetine de bu ciddi konu üzerinde sık sık ikazlarda bulunmuşlardır. Burada bâzılarını zikredelim:"Eğer ümmetime güç gelmeyecek olsaydı, onlara her abdest vaktinde ağızlarını ve dişlerini temizlemelerini emrederdim.""Misvak ağzı temizler, Allah'ın rızasını kazandırır.""Dişlerinizi temizleyiniz. Zira bu hal mahzâ nezafettir. Nezafet ise îmana râcidir. İman da sâhibiyle beraber Cennettedir.""Dört şey peygamberlerin sünnetlerindendir: Sünnet olmak,misvak kullanmak, güzel koku sürünmek ve evlenmek...""Sararmış dişlerle huzuruma gelmeyiniz. Misvak kullanınız." (Bezzar)Resûlüllah Efendimiz diş temizliğini misvak ile yaparlardı. Misvak ise Arabistan'da bulunan erak ağacının dalından yapılan bir çeşit fırçadır. üzerinde yapılan tıbbî tahliller sonucu, misvakın pek çok faydaları bulunduğu, diş sağlığı için en elverişli madde olduğu anlaşılmıştır.Bugün diş temizliğinde kullanılan diş fırçaları da, misvak yerini tutar. Ancak bu fırçaların kıldan olanı değil de naylondan olanları tercih edilmelidir. Çünkü kılların ortasında kanallar olduğu gibi, bir-iki fırçalamadan sonra bu kanalların içlerine mikroplar dolduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca kıl fırçaların bir kısmının domuz kılından yapıldığı da unutulmamalıdır. Naylon fırçalarda bu mahzurlar yoktur, hem de daha sıhhîdir.İnsanı cem'iyet içinde müşkil durumda bırakan bir husus da, ağız kokusudur. Ağız kokusunun meydana gelmesinde, bakımsız ve çürük dişlerin rolü büyüktür. Dişlerin temizliğine ve sağlığa dikkat edilirse, bu büyük rahatsızlık da önlenmiş olur.* Ağız temizliğini sadece maddî temizlik olarak ele almamak gerekir. Bir mü'min, ağzının, dilinin, dişlerinin maddî temizliği kadar mânevî temizliğine de önem vermelidir. Dilimizden yalan, küfür, kötü söz, dedikodu, iftira gibi günâhı mûcib sözlerin çıkmaması, bunların yerine zikir, tesbih, tekbir gibi kudsî kelimelerin ve güzel-tatlı sözlerin sâdır olması, boğazımızdan aşağıya haram lokmanın sokulmaması, ağzımızın maddî temizliğinden çok daha önemli olan hususlardır.f. Burun temizliği: Hayat ve sağlığımız üzerinde, hem koku, hem de solunum organı olarak burnun büyük önemi vardır. Havanın içinde bulunan zararlı maddeler ve mikroplar, burundaki kanallar, kıllar ve sümük maddesi tarafından süzülerek ciğerlere temiz hava gönderilir. Bunun neticesi olarak burnumuz çok sık kirlenir. Bu yüzden de sık sık temizlenmesi gerekir. Akıntısı dışarı çıkmayan burun, sinüzite sebebiyet verir.Burun temizliği konusunda Resûlüllah Efendimizin emirleri şöyledir:"Herhangi biriniz abdest alacağı zaman burnuna su alsın, sonra sümkürsün.""Herhangi biriniz uykudan uyanınca üç defa burnuna su alıp sümkürsün..."Burada şu hususu da unutmamalıdır ki, bu temizliği sessizce, fazla gürültü ve iğrenç sesler çıkarmadan yapmaya çalışmalıdır. Yollara, kaldırımlara, herkesin göreceği yerlere sümük atmak doğru değildir. İslâmiyet nezafet dini olduğu kadar nezaket dinidir de.Hele hele milletin içinde, herkesin gözü önünde burun karıştırmak, burnundan kıl koparmak, büyük bir görgüsüzlük olduğu gibi, aynı zamanda çirkin ve kötü bir alışkanlıktır. Tıbben de mahzurludur. Çünkü burnun içi nazik zarlarla ve ince kan damarlarıyla kaplıdır. Onunla olur olmaz zamanda oynamak ve kıl koparmak tehlikelidir.

Abdestin Farzları

Abdestin Farzları

Abdestin FarzlarıSual: Dört mezhebe göre, abdestin farzları nelerdir?CEVAPHanefî mezhebinde:1- Yüzü yıkamak,2- İki kolu yıkamak [Eller kola dâhildir],3- Başın en az dörtte birini mesh etmek,4- İki ayağı yıkamak.Mâlikî mezhebinde:1- Niyet,2- Yüzü yıkamak,3- İki kolu yıkamak,4- Başın tamamını mesh etmek,5- İki ayağı yıkamak,6- Muvalat [Ara vermeden, uzuvları peş peşe yıkamak],7- Delk [Yıkanan yerleri ovmak].Şâfiî mezhebinde:1- Niyet,2- Yüzü yıkamak,3- İki kolu yıkamak,4- Başın, az bir kısmını mesh etmek,5- İki ayağı yıkamak,6- Tertip [Sırayla yıkamak].Hanbelî mezhebinde: Abdestin farzı altıdır. Abdestin şartları da farzdır. Bu farzlar da dâhil edilince, abdestin farzları on oluyor:1- Niyet,2- Besmele çekmek,3- Yüzü yıkamak,4- Ağzı yıkamak,5- Burnu yıkamak,6- İki kolu yıkamak,7- Başın tamamını mesh etmek [Kulaklar başa dâhildir],8- İki ayağı yıkamak,9- Tertip,10- Müvalat.Abdestte dört mezhebe uymakSual: Abdest alırken dört mezhebe uymaya da, niyet etmek uygun olur mu?CEVAPİyi olur. Zaten Hanefi mezhebine uygun, yani farz, sünnet ve müstehablarına uyarak abdest alan kimse, diğer üç mezhebe de uymuş olur. Mesela abdest alırken:1- Niyet Hanefi’de sünnet, diğer üç mezhepte farzdır.2- Besmele çekmek, Hanefi’de sünnet, Hanbeli’de farzdır.3- Ağza, burna su vermek, Hanefi’de sünnet, Hanbeli’de farzdır.4- Başın tamamını meshetmek, Hanefi’de sünnet, Maliki ve Hanbeli’de farzdır.5- Tertip yani sıra ile yıkamak, Hanefi’de sünnet, Şafii ve Hanbeli’de farzdır.6- Muvalat, yani ara vermeden yıkamak Hanefi’de sünnet, Maliki’de ve Hanbeli’de farzdır.7- Delk, yani uzuvları ovmak, Hanefi’de sünnet, Maliki’de farzdır.Görüldüğü gibi, Hanefi’ye uygun abdest alan, yani farz, sünnet ve müstehablarına da riayet eden diğer mezheplere göre de abdest almış olur.

Abdestin Sünnetleri

Abdestin Sünnetleri

Sual: Abdestin sünnetleri nelerdir?CEVAPBazıları şunlardır:1- Abdeste başlarken, Besmele okumak.2- Elleri, bilekleri ile beraber, üç kere yıkamak.3- Ağzı, ayrı ayrı su ile, üç kere yıkamak.4- Burnu, ayrı ayrı su ile, üç kere yıkamak.5- Kaş, sakalı ve bıyık altındaki görünmeyen deriyi, yüzü yıkarken ıslatmak.6- Yüzünü yıkarken, iki kaşın altını ıslatmak.7- Sakalın, sarkan kısmını mesh etmek.8- Sakalın, sarkan kısmını sağ elin yaş parmaklarını tarak gibi sokarak hilallemek.9- Dişleri bir şey ile ovmak, temizlemek.10- Başın her tarafını bir kere mesh etmek.11- İki kulağı bir kere mesh etmek.12- El ve ayak parmaklarının arasını hilallemek.13- Enseyi üçer bitişik parmaklarla, bir kere mesh etmek.14- Yıkanacak yerleri, üç kere yıkamak.15- Yüzü yıkarken abdeste kalb ile niyet etmek.16- Tertibe riayet etmek. Yani uzuvları sıra ile yıkamak.17- Delk etmek, yani yıkanan yerleri ovmak.18- Muvalat. Yani her uzvu birbiri arkasından yıkarken başka işle uğraşmamak.

Abdestin Edepleri

Abdestin Edepleri

Sual: Abdestin edepleri nelerdir?CEVAPEdep, burada yapılması sevab olup, yapılmazsa hiç günah olmayan şeyler demektir. Hâlbuki sünneti yapmak sevab olup, yapmamak, tenzihi mekruhtur.Abdestin edeplerinden, bazıları şunlardır:1- Abdesti, namaz vakti girmeden önce almak.2- Helâda taharetlenirken, kıbleyi sağ veya sol tarafa almak.3- Su ile taharetlenmek. Temizleninceye kadar yıkamalıdır.4- Taharetlendikten sonra, bez ile kurulanmak.5- Taharetlendikten sonra, avret mahallini hemen örtmek.6- Başkasından yardım istemeyip, abdesti kendisi almak.7- Kıbleye karşı, abdest almak.8- Abdest alırken konuşmamak.9- Her uzvu yıkarken, kelime-i şehadet okumak.10- Abdest dualarını okumak.11- Ağzına sağ el ile su vermek.12- Burnuna sağ el ile su vermek, sol el ile temizlemek.13- Ağzı yıkarken, dişleri Misvak ile temizlemek.14- Ağzı yıkarken, oruçlu değilse, ağzı çalkalamak, yani boğazında hafif gargara yapmak.15- Burnu yıkarken, suyu kemiğe yakın çekmek.16- Kulağı mesh ederken birer parmağı, kulak deliğine sokmak.17- Ayak parmaklarının aralarını tahlil ederken, sol elin küçük parmağı ile ve alt taraflarından tahlil etmek.18- Elleri yıkarken, geniş yüzüğü yerinden oynatmak. Dar, sıkı yüzüğü oynatmak ise farzdır.19- Su bol ise de, israf etmemek.20- Suyu, yağ sürer gibi az kullanmamak.21- Abdest aldığı kabı dolu bırakmak.22- Abdest bitince veya ortasında, (Allahümmec’alnî minettevvâbîne vec’alnî minel-mütetahhirîne vec’alnî min ibâdikes-sâlihîne vec’alnî minellezîne lâ havfün aleyhim velâ hüm yahzenûn) duasını okumak.23- Abdestten sonra Sübha, yani iki rekât namaz kılmak.24- Abdestli iken, abdest almak. Yani namaz kıldıktan sonra, abdestli iken, yeni namaz için bir daha abdest almaktır.25- Yüzü yıkarken, göz pınarını, çapakları temizlemek.26- Yüzü, kolları, ayakları yıkarken, farz olan yerlerden biraz fazlasını yıkamak.27- Abdest alırken, kullanılan sudan, elbiseye, üste, başa sıçratmamak.

Abdestin Mekruhları

Abdestin Mekruhları

Sual: Abdestin mekruhları nelerdir?CEVAPŞunlardır:1- Ayaklarını yıkarken kıbleye doğru uzatmak.2- Abdest alırken avret yerini açmaktır.3- Suyu israf etmek, çok kullanmak.4- Suyu yeterinden az, yağ sürer gibi az kullanmak.5- Yüzüne suyu çarparak vurmak.6- Abdest aldığı suya üflemek.7- Abdest alırken konuşmak.8- Abdest aldığı suya veya leğene tükürmek veya sümkürmek.9- Gargara yaparken boğazına su kaçırmak.10- Gözünü yummak veya pek açmak.11- Soldan başlamak.12- Sağ eliyle sümkürmek.13- Sol eliyle ağzına veya burnuna su vermek.14- Güneşte kalıp ısınmış su ile abdest almak.15- Arkasını kıbleye dönmek.16- Müstamel sudan sakınmamak.17- Dünya kelamı söylemek.18- Üçten eksik veya fazla yıkamak.

Abdesti Bozan Şeyler

Abdesti Bozan Şeyler

Sual: Abdesti bozan şeyler özetle nelerdir?CEVAPYedi şey abdesti bozar:1- Önden ve arkadan çıkan şeyler. (Kulağa akıtılan ilaç, ağzından çıksa, idrar yoluna konan pamuk, ıslanıp düşse, kadınların rahme koyduğu ilaç, geri gelse abdesti bozar.)2- Ağızdan çıkan necis şeyler. (Ağız dolusu kusmak, kan tükürmek bozar.)3- Deriden kan ve irin gibi şeylerin çıkması. (Göz hastalığı sebebiyle, gözünden ağrıyla yaş akması, burnundan veya kulaktan gelen kan ve irinin dışarı çıkması bozar. Maliki'de ise bozmaz.)4- Uyumak. (Bir yere dayanıp uyusa, dayandığı şey alınınca düşecek gibi olursa bozulur.)5- Bayılmak. (Sarası tutarsa veya delirse abdest bozulur.)6- Namazda kahkaha ile gülmek.7- Mübaşeret-i fahişe, yani karı koca çıplak olarak avret yerlerini sürtünmek.

Teyemmüm

Teyemmüm

Teyemmümün Niteliği ve FarzlarıLûgat´ta teyemmümün anlamı, bir şeyi kasdetmektir. Din deyiminde ise: Su bulunmadığı veya suyu kullanmaya güç yetmediği zaman, toprak cinsinden temiz bir şeyle abdestsizliği gidermek için yapılan bir işlemdir.Şöyle yapılır: Abdestsiz olan yahut gusletmesi gereken bir kimse, iki elini toprak cinsinden temiz bir şeye bir kez vurup bununla yüzünü mesheder. Sonra yine iki elini ikinci kez vurup bununla da dirseklerine kadar iki kolunu mesheder. Bu işlem, abdestsizliği gidermek yahut namaz kılmak veya taharetsiz sahih olmayan bir ibadeti yerine getirmek niyeti ile yapılır. İşte teyemmümün esası bundan ibarettir. O halde teyemmümün farzları bir niyet ve iki mesihden ibarettir.İmam Züfer´e göre, teyemmümde niyet farz değildir.Teyemmüm, bu ümmetin özelliklerindendir, ahir zaman ümmeti için bir kolaylıktır. Yüce mabuduna ibadet edecek olan bir müslümanın alışmış olduğu temizlik halinden yoksun olarak ibadet etmemesini sağlar. Bu konuda müslümanın duyduğu ruhsal bir ihtiyacı giderir. İnsanı yaratılışının aslı olan toprağa döndürerek onda tevazu ve yaratıcıya saygı duygularını canlandırır.Teyemmüm Hicretin beşinci yılında meşru olmuştur. Peygamber efendimizin Medine´ye hicretlerinin beşinci senesi Şaban ayının ilk günlerinde Peygamberimiz Huzaa kabilesinin bir oymağı olan "Beni Mustalık" savaşında bin kişilik bir ordu aile susuz bir yerde gecelemişlerdi. Sabah namazını kılmak için abdest alacak su bulamadılar. Sabahın erken bır vaktinde şu anlamdaki âyet-i kerime nazil oldu: "Yolculuk halinde olur da su bulamazsanız, temiz toprak ile teyemmüm ediniz." (Nisa: 43, Maide: 6) Böylece teyemmümle namaz kılmalarına Yüce Allah´ın emri çıktı. Ashab-ı Kiram sevindiler ve teyemmüm ederek sabah namazını kıldılar.Teyemmümün Sünnet Üzere YapılmasıSünnete uygun bir teyemmüm, aşağıdaki şekilde yapılır:1) Teyemmüme başlarken Besmele getirip namaz için tahareti niyet etmelidir.(Hanbelîlere göre, Besmeleyi okumak vacibdir, bunu yapmayınca teyemmüm olmaz.)2) Parmaklar açık olduğu halde iki eli toprağa vurduktan sonra ileri sürüp geri çekmelidir.3) Elleri kaldırınca, eğer fazla tozlanmışlarsa onları yan yana getirip birbirine hafifçe vurmalı. Bu şekilde ellerdeki tozlar silkildikten sonra, bu ellerle bütün yüzü meshetmelidir.4) İlk vuruşta yapıldığı gibi elleri yine temiz toprağa tekrar vurduktan sonra silkmeli ve sol elin baş parmağını ayırarak diğer parmakların iç tarafları ile sağ elin parmak uçlarından başlayarak kolun dış tarafını dirseklere kadar çekip meshetmeli. Sonra yine sağ elin iç tarafına dönerek sol elin baş parmağı ile serçe parmağını halka ederek baş parmakla beraber elin ayası ile dirsekten bileğe kadar elin iç tarafını meshetmeli. Baş parmağı daha ileriye yürüterek sağ elin baş parmağının üstünü de meshetmelidir.5) Sol elle sağ elin meshedilişi gibi, aynen sağ elle de sol eli meshetmelidir.6) Açıklandığı şekilde teyemmümde sıra gözetilerek önce yüzü, sonra kolları meshetmeli ve bu işlemde kesinti yapmamalıdır.Teyemmümün ŞartlarıTeyemmümü mübah kılacak bir özür bulunmalıdır. Bu özür gerçek olarak veya hükmen suyu kullanmaya güç bulunmamaktır. Şöyle ki: Abdest alacak veya gusledecek kimsenin bulunduğu yerden en az bir mil (dört bin adım) uzakta suyun bulunmasıdır. Bu durumda su, gerçekten bulunmamış sayılır. Yahut su bulunur da, onunla yıkandığı takdirde hastalanmaktan, hastalığının artmasından veya uzamasından tecrübesi neticesi olarak korkarsa veya yetkili müslüman bir doktor su kullanmasını zararlı sayarsa, yine teyemmüm edilir; çünkü hükmen su bulunmamış demektir.(Malikîlere göre, yetkili müslüman bir doktor bulunmazsa, bu teyemmüm konusunda müslüman olmayan yetkili bir doktorun sözü yeterlidir.)Şu durumlarda da hükmen su bulunmamış sayılır: Cana, mala, şeref ve emanete ait bir tehlikenin, yakında bulunan bir suyu kullanma halinde bulunması. Bulunan suyun abdest veya gusle yetişmemesi. Bulunan su, abdest veya gusle harcandığı takdirde, kendisinin veya arkadaşının veya beraberindeki hayvanın susuzluktan helâk olacağını kuvvetli bir ihtimal ile bilmesi. Kuyudan su çekebilmek için ip ve kova gibi aletlerin bulunmaması. Bulunan su ancak pisliği gidermeye kâfi gelip de bundan fazla su bulunmaması. Mevcut olan su ile abdest alındığı veya gusledildiği takdirde, bayram ve cenaze namazlarının tamamen kaçırılacağından korkulması. Ancak bu namazlarin bir kısmına yetişilebileceği anlaşılınca veya cenazenin velisi olur da, kendisini bekleyeceklerini bilince, teyemmüm etmek caiz olmaz.Yine, sadece namazı kaçırmak korkusu ile, kazası mümkün olan (bedeli bulunan) namazlar için teyemmüm etmek caiz olmaz. Cuma ve diğer vakit namazları gibi... Çünkü bunlara yetişilemezse, cuma yerine öğle namazı kılınır. Vakit namazlarına yetişilemezse, bunlar kaza edilir.Teyemmüm ederken niyet bulunmalıdır. Şöyle ki: Teyemmüm edecek kimse, elini teyemmüm edecek toprağa koyarken veya eline dokunan toprak ile yüzünü meshe başlarken, bu işi abdestsizlikten temizlenmek, namaz kılmak veya abdestsiz yapılması caiz olmayan bir ibadette bulunmak maksadı ile yapmalıdır. Böyle bir niyet olmaksızın alınan bir teyemmüm ile namaz kılınmaz. Sadece teyemmümü niyet etmek yeterli degildir. Bu duruma göre, su bulamayan abdestsiz bir kimse, Kur´an´ı eline almak veya bir mescide girmek niyeti ile teyemmüm etse, bu teyemmümle onun namaz kılmasi sahih olmaz. Çünkü Kur´an´ı tutmak abdestsiz caiz değilse de, bunu yapmak bir ibadet değildir; maksad ise Kur´an okumaktır. Abdestsiz olarak ezbere Kur´an okumak caizdir. Boy abdesti almak durumunda olan bir kimse için mescide girmekte taharet şarttır. Fakat bu da kasdolunan bir ibadet sayilmaz; onun için bu maksadla alınan teyemmüm ile namaz kılınmaz. Abdestsiz bir kimse için ezber olarak Kur´an okumak bir ibadet ise de, bunun yapılması taharete bağlı degildir. Taharetsiz (abdestsiz) yapılabilir.