TASAVVUF OKULU 2 - Rasit Tunca - E-Book

TASAVVUF OKULU 2 E-Book

Raşit Tunca

0,0
12,99 €

-100%
Sammeln Sie Punkte in unserem Gutscheinprogramm und kaufen Sie E-Books und Hörbücher mit bis zu 100% Rabatt.

Mehr erfahren.
Beschreibung

Tasavvuf, vaaz, sohbet ve nasihat yoludur. Tasavvufi Hayat Serüvenimdeki Tecrüblerimi öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi, gördüklerimi, bildiklerimi, fikirlerimi, inandıklarımı, inanmadıklarımı, itiraz ettiklerimi, kabullendiklerimi, zaman zaman kaleme aldım. Bu kitap serisinde birinci bölümü yazdım, faydalanmak isteyenlere hayırlı olsun. Tasavvuf bir de zikir ve Ezkar yoludur. 1992 de Nakşibendi Tarikatına intisab ettim, ve Uzun Süre Nakşibendi tarikatında Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Hatmelere katıldım, sohbetlere katıldım, 10 seneden sonra Nakşibendilerden ayrıldım, Burhamiye Tarikatına intisab ettim, orada da birkaç sene Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım, sonra Şeyh değiştirdim, aynı tarikatın Düsukiye Şaziliye Koluna bağlandım, yaklaşık bir 10 senede orada Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım. Sonrada Yaklaşık 2015 te, Kendi Tarikatım, Raşidi Tarikatını Kurdum, inernet ortamında sohbetler yazdım yayınladım, youtube üzerinden videolar, canlı yayınlar yayınladım, radyo kurdum, radyodan sohbetler yayınladım. Raşidi Tarikatının Adablarını Zikirlerini anlatan kitaplar yayınladım. Raşidi Tarikatı Mevsim Tarikatı yani günlerin, ayların, gecelerin, gündüzlerin, nurun, ve ziyanın, ve mevsimlerin devaren ettirilmesini talim eden, bir yol ve tarik ve usuldür. Ve ayrıca Yağmur yağdırmasını, kar yağdırmasını, güneş açtırmasını talim eden yoldur. Raşidi Tarikatının Amacı ve Gayesi : Başağaçlı Raşit Tunca`nın Hakkalyakin veya keşfen bilip yaşadıklarını, bir cemaate ve gruba ögretip, misyonunun ondan sonrada devam ettirilmesi. Raşidi Tarikatı Halife olarak bizlerin, Yeryüzünden Kainatı Yönetmenin usullerini öğretir. Raşidi Tarikatı 28 Sınıfdır, her Sınıf 40 günde katedilir. Raşidi Tarikatı birde zikir ve Ezkar yoludur. Raşidi Tarikatına intisab edenler Günlük vird okur zikreder, Bitirip mezun olanlar Raşidi Hatimi Yahutta "Hatmei Raşidanı" Vird olarak okurlar. Arapça olan bu Dualar birde "HAMEYLi MUSKASI" olaraktan, Herhangi güzel bir misk ile kokulanıp folya ile sarılı olarak ve deri muhafaza içinde üzerinizde, veya arabanızda veya çantanızda taşınır. Sobetlerimizin ve Makalelerimizin ikinci bölümü bu kitapta. Raşit Tunca Schrems, 24.09.2025

Das E-Book können Sie in Legimi-Apps oder einer beliebigen App lesen, die das folgende Format unterstützen:

EPUB
MOBI

Seitenzahl: 565

Veröffentlichungsjahr: 2025

Bewertungen
0,0
0
0
0
0
0
Mehr Informationen
Mehr Informationen
Legimi prüft nicht, ob Rezensionen von Nutzern stammen, die den betreffenden Titel tatsächlich gekauft oder gelesen/gehört haben. Wir entfernen aber gefälschte Rezensionen.



Rasit Tunca

TASAVVUF OKULU 2

KEMALAT SERÜVENi SERiSi 2

 

 

 

Dieses ebook wurde erstellt bei

Inhaltsverzeichnis

Titel

ÖNSÖZ

iyilikler Kötülükleri Siler

Yeryüzündeki Vedud Halifeler

Âlimin Günahı Avamın Sevabıdır

Nefsin Yeni Bir Katmanı: Nefs-i Vedûd

islamda Şüphenin Hükmü

iman ve Haya Aklın Olduğu Yerdedir

Rezzak olan Allah - Baki Olan Allah Nedir?

innel hasenât Yüzhibnes Seyyiât

Kuranda Cennet Kavramı

Ömrün Uzunluğu ile Gençlik Ters Orantılıdır

Dinimizde "Seyyiat" Kötülükler ve Günahkarlar

Cennet Nerededir Yerde mi Gökte mi?

Arı Bal Yapmaz Bal Yapan Allahdır

iyileri Doğuranda bir Ana Kötüleri

Şeytanın Gözlükleri

Tövbe Kirlendikden Sonra Yıkanmak Gibidir

Hikmet Nedir?

Herşey Aslına Rucu Eder

Korkma Elbet Allah Bizimle Beraber

Zikirden Kesilenlerden Olmayın

Marifetullah Nedir?

Derecesi Arşa kadar ulaşmiş olan Kul

Halime Anne ve Süt Annelerimiz

iki kere iki 20 Eder

istiaze ve Besmele Zikiri

Zamanın Ötesi

Velbeasü - Öldükten Sonra Dirilmek

BiZ KiMiZ HAKKIMIZDA

iÇiNDEKiLER

Inhalt

Impressum neobooks

ÖNSÖZ

TASAVVUF OKULU

KEMALAT SERÜVENi SERiSi 2

Tasavvufi Hayatımdaki Seyri Sülük Yolculuğumdaki Tecrübelerim

Sayı : V2409202519836

Seri : 2

Tarih : 24.09.2025

Yer : Schrems/Avusturya

Yazar : Raşit Tunca

Yayıncı : Tunca-Book

Tasavvufi Hayatımdaki

Seyri Sülük Yolculuğumdaki Tecrübelerim

ÖNSÖZ

Tasavvuf, vaaz, sohbet ve nasihat yoludur.

Tasavvufi Hayat Serüvenimdeki Tecrüblerimi öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi, gördüklerimi, bildiklerimi, fikirlerimi, inandıklarımı, inanmadıklarımı, itiraz ettiklerimi, kabullendiklerimi, zaman zaman kaleme aldım. Bu kitap serisinde birinci bölümü yazdım, faydalanmak isteyenlere hayırlı olsun.

Tasavvuf bir de zikir ve Ezkar yoludur.

1992 de Nakşibendi Tarikatına intisab ettim, ve Uzun Süre Nakşibendi tarikatında Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Hatmelere katıldım, sohbetlere katıldım, 10 seneden sonra Nakşibendilerden ayrıldım, Burhamiye Tarikatına intisab ettim, orada da birkaç sene Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım, sonra Şeyh değiştirdim, aynı tarikatın Düsukiye Şaziliye Koluna bağlandım, yaklaşık bir 10 senede orada Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım.

Sonrada Yaklaşık 2015 te, Kendi Tarikatım, Raşidi Tarikatını Kurdum, inernet ortamında sohbetler yazdım yayınladım, youtube üzerinden videolar, canlı yayınlar yayınladım, radyo kurdum, radyodan sohbetler yayınladım. Raşidi Tarikatının Adablarını Zikirlerini anlatan kitaplar yayınladım.

Raşidi Tarikatı Mevsim Tarikatı yani günlerin, ayların, gecelerin, gündüzlerin, nurun, ve ziyanın, ve mevsimlerin devaren ettirilmesini talim eden, bir yol ve tarik ve usuldür. Ve ayrıca Yağmur yağdırmasını, kar yağdırmasını, güneş açtırmasını talim eden yoldur.

Raşidi Tarikatının Amacı ve Gayesi :

Başağaçlı Raşit Tunca`nın Hakkalyakin veya keşfen bilip yaşadıklarını, bir cemaate ve gruba ögretip, misyonunun ondan sonrada devam ettirilmesi. Raşidi Tarikatı Halife olarak bizlerin, Yeryüzünden Kainatı Yönetmenin usullerini öğretir. Raşidi Tarikatı 28 Sınıfdır, her Sınıf 40 günde katedilir. Raşidi Tarikatı birde zikir ve Ezkar yoludur. Raşidi Tarikatına intisab edenler Günlük vird okur zikreder, Bitirip mezun olanlar Raşidi Hatimi Yahutta "Hatmei Raşidanı" Vird olarak okurlar.

Arapça olan bu Dualar birde "HAMEYLi MUSKASI" olaraktan, Herhangi güzel bir misk ile kokulanıp folya ile sarılı olarak ve deri muhafaza içinde üzerinizde, veya arabanızda veya çantanızda taşınır.

Sobetlerimizin ve Makalelerimizin ikinci bölümü bu kitapta.

Raşit Tunca

Schrems, 24.09.2025

iyilikler Kötülükleri Siler

iYiLiKLER KÖTÜLÜKLERi SiLER

innel hasenât Yüzhibnes Seyyiât - iyilikler Kötülükleri Siler - istikamet Bahar ve Aydınlığa Doğru

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَأَقِمِ الصَّلاَةَ طَرَفَيِ النَّهَارِ وَزُلَفًا مِّنَ اللَّيْلِ إِنَّ الْحَسَنَاتِ يُذْهِبْنَ السَّيِّئَاتِ ذَلِكَ ذِكْرَى لِلذَّاكِرِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ve ekımis salâte tarafeyin nehâri ve zulefen minel leyl(leyli), innel hasenâti yuzhibnes seyyiât(seyyiâti), zâlike zikrâ liz zâkirîn(zâkirîne).

Meali :

Gündüzün iki tarafında ve gündüzün geceye yakın kısmında namazı ikame et. Muhakkak ki haseneler iyilikler ve sevaplar (kazanılan dereceler), seyyiati kötülük ve günahlari (kaybedilen dereceleri) giderir siler temizler. İşte bu, zikredenler için bir öğüttür.

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 114. ayet

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sabah namazını ortalık ağarıncaya kadar geciktirin! Çünkü bunun sevabı daha büyüktür."

( Hadis-i Şerif ,Ebû Dâvud - Tirmizî - îbn Mace, Nesâi : Rafi' b, Hudayc'den)

Resûlullah (A.S.) Efendimize soruldu:

"Ya Resûlullah! Amellerin hangisi daha iyidir?"

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Namazı ilk vaktinde kılmak." diye cevap vermişlerdir.

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Abdullah bin Ömer (R.A.)'dan)

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

21 Aralik ikinci gün dönümü vaktini geride birakdik, ve artik gecelerin uzamasi bitti, zulum ve karanligin galip gelme vakti bitti, ve artik gün döndü ve geceler artik 30 saniye, 1 dakika, iki dakika gibi, biraz biraz kisalmasi lazim, ve gündüzlerinde ayni oranda uzamasi ve aydinlik ve iyiligin artik galip gelme vakti. kücük galibiyletlerle başlayip, bu taa 21 hazirandaki tam galibiyet vakti, yani batmayan güneşlere ulaşincaya kadar devam edecek. ve o yüzden işde yolumuzda kardelen var artik, ve kardeleni alip cemrelere dogru yelken acacagiz, navinize önce kardelen yazin, sonra birinci cemre yani havaya düşen 1. cemile, sonra ordan sonra, 21 mart bahar yazin artik. ve bunun olmasi ve gündüzlerin uzmasi için işde, o yukardaki ayette buyrulduki, artik namazini günün iki vaktine yay, bunlar hangi vakitler : işde sabah namazini ilk vakitte kilki taa seher vaktini biraz daha yukari itebilsin, ve tarafeyn diyor, yani iki tarafdaki sinirda, ve ikindiyi ise, son vaktinde kilki, ikindi akşami geceyi ileri itsin, ve kakdirip sürüp birazda daha yukari cikartsin, ve gündüz uzayabilsin. ve artik kücük kücük sevap kazandiran ameller ara kendine, ve iyilikller bul, onlar ile yavaş yavaş sevaplarini cogalt, ve sevap testini doldurmaya calişki, ve hatalarindanda artik övbe et, ve artik ve cemrelerdende gecip bahara varinca, artik vicdanin seni öyle rahatsiz etsinki, günahlarina aglayabilesin,ve o gözyaşlarin, senin ve benim kainatimda bahar yagmuruna dönsün, ey kardelen yönümü sana tuttum, hazir ol, sana geliyorum artik deyip, gercek kardelen olan senenin ilk meyvasi isa ve mehdi bebesi vakti, biz isa yi 1 ocakada dogdu biliriz, oysa Hirisitiyanlarin Weihnachten yani Merry Christmas vakti, işde bu gece ve yarin, yani Hz Meryemin isa yi dogurdugu günler, ve isa nin gözlerinii dünyaya actigi ilk iki gün, ve araligin 24 ünün gecesi ve 25 in sabahi ve 26 sini isanin dogumu diye inanip öyle iman ederler ve yilbaşi tatilleri de o dur, dini bayramlaridir, yani bizim mevlüt kandilimiz gibi, onlarin peygamberi olan isa nin mevlüt kandiliidlir işde o yilbaşi tatili ve "Merry Christmas" ey isaviler! mevlüt kandiliniz mübarek olsun, hoşgeldin ey mehdi, iyiki geldin hoşgeldin dünyamiza, ey isa iyiki geldin, bizlere işik oldun, ALLAH ONLARIN bereketini artirisin inşallah, selam ve dua ile bütün hiristiyan aleminin ve hatta müslüman aleminin ve diger Allah a inanan dinlerin de bayrami olan bu Weihnachten bayrami ve Hz. isanin mevlüt kandilini yani, kandilinizi tebrik ederim "Frohe Weihnachten & frohes Fest" dilerim.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiran ve immâ kefûran.

Meali :

Biz insana dogru yolu gösterdik, ve onu seciminde serbest birakdik, ve isterse iman edip aydinligi ve hidayeti secer, isterse kafir olup karanligi ve zulumeti secer.

(Sadakallahul Aziym İNSAN (DEHR) Suresi 3. ayet)

ve bizler şimdi, yani kuzey kutbundakilerde biz, aydinliga bahara ve yaza dogru yol alirken, oysaki güney kutbu ise, tam ziddi olan yazdan gecdi ve sonbahar ve kişa dogru yol aliyorlar, onlarda gece ve karanlik ve zuluimet uzayacak, bizde ise, gündüz uzayacak, o zaman kimler bu yukarda yazdigimiz kurali yapacak, kuzey yarim kürede olanlar, yoksa güney yarim küredekilerde yaparsa, işler karişir, ve kaos olur, yani güney kutbu ise, ne yapacak? o muhammedin dedigi hadisde gecen, sabah namazini son vaktine geciktirin dedigi gibi davranacak, sabah namazini gec kilcakki artik, ve yine akşam namaziniida ilk vaktinde kilcakki gündüzü ileri itsin, yani onlar işde batmayan güneş vaktini geride birakdilar, onalarda 21 Aralik batmayan güneş vakti idi, bizde batmayan güneş ise 21 hazirandaydi, yani iki ayri kural, iki ayri grup, iki ayri ahlak, ve tarafeyn hikmeti, yani yanliş yapmayin, bölgenize göre, yani lokasyona uygun davranin.

ve bizim tarikimizdeki zemzem duasi olan

17. Allâhümme innî es’elüke ilmen nâfian ve rızkan vâsian ve

şifâen min külli dâin. (33 Defa) TESBiHDEKi ZiKiR YÖNÜ : SOLDAN SAĞA

18. istekler Duası (1 Defa)

Es elüke Duası - istekler Duası Budur

Allâhümme innî es’elüke kalben haşıen, hadzıen, zarien, ve aynen bakiyeten, ve bedenen sahihen, sabiren, ev yakinenen sadigen, bil hakkı sadien, ve tevbeten nasuhen ve makbuleten, ve lisanen zakiren, ve hamiden, ve imanen sahihen,ve ilmen nafian ve rızkan helalen tayyiben ve vesian, ve veleden ve binten salihan ve salihaten ve sahiben müvafigan, ve sinnen taviylen, fil hayri müşteğılen bil ibadeti haliseten, ve huligan hasenen, ve amelen salihan mütekabbelen, ve tevbeten mkabuleten, ve dereceten rafiaten, ve ömreten müminen ve mümineten ve taiaten,

Rabbena ve takabbel bi duai, Rabbenağfirli veli valideyye velil muminine yevme yekumul hisab, istecib duaena birhametike ya erhamerrahimiyn.

duasindan sonra, hemen sonra yani

Mevsim Tesbihi çekme makamına çıkarılmış sofilere, o makam manen ilham yoluyla bildirilir, ve günlük zikrini baştan 17 ve 18 e kadar yani Es elüke Duasına kadar 17.18 dahil okuduktan hemen sonra

Yağmur veya kar yağması için:

Ağzının genişliği, Dibinin Derinliğinden, Geniş Olan Bir Tasdan, Yazları , ilkbaharları ve sonbaharları saf berrak soğuk 3 yudum su içer, Sonbahar ve Kışları süt içer, Herzaman hergün değil, sadece ona içmesi için ilham geldiği günler içer, Tasın ağzında herzaman 1Parmak boşluk bırakılır. Su içerken 4/4 saf sade menba suyu kat, Süt içerken 3/4 Süt 1/4 Soğuk Saf Su ve yeterince Şeker, ve 1 mini damla mis Kat öyle iç.

Güneş doğması için: ilham geldiği günler zikrin tamami okunup bitirilesiye ve zikir bittikden 45 dakika sonrasına kadar mecbur olmadıkca su, süt, cay,… benzeri içecek içilmez, ve zikrin harareti ile icimizdeki kainatin ısınması ve güneşimizin doğması sağlanır.

Tas: küçük komposto, sütlaç tası veya ayetel kürsi yazılı zemzem tası.

Su veya Süt : Vücut sıcaklığından soğuk olacak. dedigimiz meselenin kurandan delili ise, işde insan suresinde gecen ayette dir, yani öyle uydurma degil cancagazim.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّ الْأَبْرَارَ يَشْرَبُونَ مِن كَأْسٍ كَانَ مِزَاجُهَا كَافُورًا عَيْنًا يَشْرَبُ بِهَا عِبَادُ اللَّهِ يُفَجِّرُونَهَا تَفْجِيرًا

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

İnnel ebrâra yeşrabûne min ke’sin kâne mizâcuhâ kâfûrâ. Aynen yeşrabu bihâ ibâdullâhi yufeccirûnehâ tefcîrâ

Meali :

Ebrar yahut o isin erbabi olanlar İyiler ise, katkısı kâfur (Koku veya mis katkisi) olan içecekler dolu bir kâseden içerler. ve onlar icince üzerlerine (kar ve yagmur yagdirdigimizi) gözleri ile aynel yakin görür ve bilirler ve buna iman ederler.

(Sadakallahul Aziym İNSAN (DEHR) Suresi 6. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetim, akşam namazını (vakit girdiğinde) acele ettiği, yatsı namazını da geciktirdiği sürece hayır üzere olacaktır."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetim, akşam namazını, yıldızlar belirgin duruma gelinceye kadar geciktirmediği sürece fıtrat üzere olacaktır"

( Hadis-i Şerif , İbn Mâce)

yani bu hadisde bahsedilen mesele, yani bizim şimdi size ögrettigimiz, yani gündüzün ve iyilerin galip geldigi, ve ümmeti muhammedin hayir üzere oldugu vakit, işde iyilerin galip oldugu aydinlik vakit, yani bahar ve yaz vakti, yani öyle olunca, şimdi işde ikindi en son vaktinde kilinirsa dedik, öyle olunca akşami itekler dedik, ve eger 21 hazirandan sonra ise yani yahut güney kutbu ise, bunun tam tersi, yani akşami ilk vaktinde kilcakki, işde gece gündüzü iteklesin ve erken hava kararsin, yani öyle olunca, iki durumdada akşam namazini vaktinde kilmak var, ve bu kurala uyuldugu müddetce, dünya selamette ve rayinda işliyor, ne zaman bu kural bozuldu, işde dünya raydan cikdi demekdir, ne zamanmiş o akşam namazi geciktirilmeye başlayinca, cünkü sinir muhafza edilmiyor demekdir bu, yani akşam namazi vakti yani gece ve seher vakti iki sinir, tarafeyn, yani tarafeyn korundukca, sinirlar korundukca, dünya selamette demekdir bu, ve peygamberin birisi, kafir ile cihad ediyormuş, ve güneş batmak üzereymiş, ve o peygamber Allah a dua edip cebrail aleyhisselamdan güneşi tutmasini, ve güneşin batmamasini saglamasini emir buyurmuş ki, cihadi bitirip galip gelmesini geceye kalmamasini istemiş, ve ondan sonara ikindi namazini kilipda öyle güneşin batmasini emir buyurmuş, ve cebrail aleyhisselamda güneşi tutmuş, ve o peygamber cihadi gelibiyet ile kazanmiş ve ikindisini eda etmişdir, yani ikindi son vaktine geciktiriilebilir, hatta son vakitte ikinidye niyet etsen namza dursan, ve bir rekat kilsan, ve sonra gün batsa, akşam girse bile namazi devam edip bitirirsin ve namazin sahihdir, ve kabuldur. namazin kilinmasi mekruh olan vakitten, sahih vakte, kilinmasi serbest olan sahih vakte gecilmiş oldugu için, namazin sihhatine zarar gelmez, oysaki sabah namazinda öyle degildir, şayet güneş dogmadan az önce, namaza dursan, ve namazin birinci rekatindan sonra güneş dogarsa, o kildigin bir rekatta ifsad olur, namaz kabul degildir, cünkü sahih bir vakitten, mekruh vakte girilmişdir yani.

namaz kilinmayan, veya namaz kilmanin mekruh oldugu kerih görüldügü, veya kötü görüldügü vakitler, bu üc vakti şeytanin ve cehennemin vakti oldugu rivayetleri vardir, üc vakit şunlardir :

1-İşrak Vakti

2-Zeval Vakti

3-Grub Vakti

İşrak Vakti Ne Demektir?

Güneşin doğmasından bir mızrak boyu (beş derece) ki, memleketimize göre kırk ile elli dakika arasında bir zamanla yükselişine kadar olan zamandır.

Zeval Vakti Ne Demektir?

Güneşin yükselip de tam tepeye geldiği zeval anının bulunduğu vakittir. Bu da öğle namazından önceki kırk dakikalık bir zamandır.

Grub Vakti Ne Demektir?

Güneşin sararmasından ve gözleri kamaştırmaz bir hale gelmesinden itibaren batışı zamanına kadar olan vakittir. Bu da güneşin batmasından yani akşam namazından kırk beş dk. öncedir.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Öğlenin (başlama) vakti, güneşin (tepe noktasından batıya) meylettiği zamandır. Kişinin gölgesi ken­di uzunluğunda olduğu müddetçe öğle vakti devam eder, yani ikindi vakti girmedikçe. İkindi vakti ise güneş sararmadıkça devam eder. Akşam vakti ufuktaki aydınlık (şafak) kaybolmadığı müddetçe devam eder. Yatsı nama­zının vakti orta uzunluktaki gecenin yarısına kadardır. Sabah namazının vakti ise fecrin doğmasından (yani şafağın sökmesinden) başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Güneş doğdu mu namazdan vazgeç. Çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasından doğar."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Mesâcid 173, (612); Ebu Dâvud, Salât 2, (396); Nesâî, Mevâkît 15, (l, 260)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Güneş doğarken de batarken de namaz kılmayın. Çünkü güneş şeytanın iki boynuzu arasından doğar, iki boynuzu arasında batar."

( Hadis-i Şerif , Heysemi, Mecmau’z-zevaid, 2/255)

“Resulullah, gece-gündüzün herhangi bir saatinde (her zaman namaz) kılmamızı emretti. Ancak güneş doğarken ve batarken namaz kılmaktan sakınmamızı emretti. Ve (bunun gerekçesini açıklamak için de) şöyle buyurdu:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Şüphesiz şeytan güneş batarken onunla birlikte batar, güneş doğarken onunla birlikte doğar.”

( Hadis-i Şerif , Heysemi, Mecmau’z-Zevaid, 2/256))

oysaki ayette ise namazini iki vakte yay deniliyor ve diyorki gündüzün geceye yakin kisminda kilki gündüz geceyi ve zulumeti itisin kakdirsin ve iyilikler kötülükleri yensin ve yaz vaktine yol al, cünkü iyililkler kötülükleri siler yok eder, sevaplar günahlari siler, artilar eksileri giderir buyruluyor.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emreder ve yatsı namazını da gecenin üçte birine geciktirirdim."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi / Taharet bahsinde, Nesâi / Oruç bahsinde)

"Bir gece, yatsıyı gece yarısına kadar (şatru'l-leyl) tehir etti. Sonra yüzü bize dönmüş olarak yanımıza geldi -sanki şu anda yüzüğünün parıltısını görüyor gibiyim- ve şöyle dedi:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İnsanlar namazlarını kıldılar ve yattılar. Siz ise, namazı beklediğiniz müddetçe namaz kılma (sevabını alma)ktasınız."

(Buhârî, Mevâkît 25, 40; Müslim, Mesâcid 223)

------ALINTI-------

Bir vakit girdikten sonra önceki vakitlerin namazı kazaya kalmış olur. Kılınan namaz da kaza namazı olarak kılınır. Yani vakit çıkınca namaz vakti de çıkmış olur.

Namazın farzlarından biri de vaktin girmiş olmasıdır. Mesela öğle namazı vakti girmeden öğle namazını kılamayız. Namazların kılınma vakitleri ise vaktin girmesiyle başlar, öbür vaktin girmesiyle biter. Bu iki vakit arası namazlarımızı kılabiliriz.

Diyelim ki öğle namazınızı geciktirdiniz. İkindi yakın. Hemen namaza durdunuz. Daha birinci rekatta iken ikindi vakti girdi. Ne yapacağız? Hemen devam edip namazı tamamlayacağız, namazımız olur. Çünkü bir hadiste “Namazın bir rekatına yetişen hepsine yetişmiş gibidir.” buyurulur.

Hanefi ve Hanbeli mezhebine göre, kendisine tahsis edilen vakit içinde bir namazın iftitah tekbirine yetişmekle bu namazın tamamı eda olur. (Vehbe Zuhayli, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, I/400)

Yalnız sabah namazı ile ikindi namazı biraz dikkatli kılınması lazımdır. Sabah güneş doğarken ve akşam güneş batarken namaz kılmak güneşe tapanlara benzememek için caiz değildir. Bu sebeple sabah namazı güneş doğmadan bir iki dakika önce, ikindi namazını da güneş batmadan önce bitirmek gerekiyor.

İşte ikindi namazını akşam güneş batımına sarkıtmamak için dikkatli olmak lazımdır. Güneşin batmasına yakın kılmak bu sebeple mekruhtur. Hoş olmasa bile yine namazımız caizdir, kabul edilir.

Sabah namazının vakti imsak ile girer, güneşin doğması ile biter. Ancak hanefilere göre güneşin doğmasına yakın, şafilere göre ise imsaktan biraz sonra kılmak faziletlidir.

Tam namaz kılarken ve namaz bitmeden güneş doğarsa Hanifilere göre namaz bozulur. Kerahet vakti çıktıktan sonra yeniden kılmak gerekir.

Vaktin son on dakikasında namaz kılıp, arkasından öbür namaz vakti girerse onu kılmak meselesi, öğle namazı ile akşam namazı için olabilir. Zor durumlarda böyle bir çareye başvursak namazımız olur. Peygamberimiz (asm) bir yolculukta öğle namazını geç kılmış, hemen arkasından ikindi girmiş ve ikindiyi kılmıştır.

Fakat namazların vaktin başında kılınması daha faziletlidir. Vaktin sonu da olsa kazaya bırakmadan kılmak gerekir.

-----ALINTI SONU-----

miracda peygamberimiz bir adam gördü, kaynar havuza atilmişdi, adam kurtulmak için havuzun bir ucuna kadar yüzüyordu, tam cikacakken, zebaniler başina tokmakla vurup kovaliyorlardi, diger ucuna kadar yüzüyordu, tam cikcakken yine zebaniler başina tokmakla vurup yine kovaliyorlardi, kim bunlar dedi Hz Muhammed aleyhisselam, Cebrailde bunlar dünyadayken namazlarini vaktinde kilmayip, namazi geciktirenler dedi. oysaki muhammed kendi diyorki başka hadisde

"Eğer ümmetime sıkıntı vermeseydim, yatsı namazını gecenin üçte birine kadar geciktirmelerini emrederdim." (Tirmizi, Mevâkît 10)

buyurmadi mi? yani geciktirmeninde efdal oldgu, ve mekruh oldugu haller var, yani mesela

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Doğrusu sıcaklığın şiddetli, cehennemin kaynayıp hararetinin yükselmesindendir. Sıcaklık, şiddetlenince, öğle namazını havanın serinlemesine kadar geciktirin.

( Hadis-i Şerif , Buharî - Müslim)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Ümmetime meşakkat vermemiş olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emreder ve yatsı namazını da gecenin üçte birine geciktirirdim.

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi , Nesâi)

DESTEKLi YUMRUK - DESTEKLi NAMAZ - DESTEKLi DiN

Karate ve Teakwando da, Destekli yumruk diye bir tarz vardir, güclü yumruk, ve yumrugu atarken, ardindan dirsek ve kol ve bütün vücudunla onu desteklersin, ve bilkdende elini döndürerek atarsin burgulu yani, ve yikci bir yumruk olur, ve destekli namaz konusundada, Hz Muhammed Farz namzlarin yanina sünnet olan iki yada dört rekat namaz ilave etmiş ve farzlari sünnetler ile desteklemiş ki, farzlar sünnete dayanip, namazlar yikilmasin, ayakda dursun, ve namazi ikame etmek budur, onu ayakda tutmak, yani yikilmasina müsade etmemek, yine dinimizi rabbimizin iki ömer'den birisi ile desteklemesi için, rabbimize dua eden muhammede, destekci olarak hem hz ebu bekr, hem ömer, ve hemde osman, ve hem ali verildi, dört direkli din, yani dinimiz dört saglam direk ile desteklendi,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Ya Rabbi iki Ömerden birisi ile bu dini destekle."

( Hadis-i Şerif )

veya

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Allah’ım, şu iki adamdan -Ebû Cehil ve Ömer b. Hattâb’tan- sana en sevimli olanı ile İslam’ı güçlendir.”

Rasûlullah (s.a.v.) sözünü şöyle sürdürdü: “O iki kişiden Allah’a sevimli olanı Ömer’di.”

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Menâkıb, 18; bk. Müsned 2/25;; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1/327; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve, 2/215)

ve Allah kainata karşi dünyamizi ve insanlari

Dört büyük Melek ile destekledi: Cebrail aleyhisselam, Mikail aleyhisselam, israfil aleyhisselam ve Azrail aleyhisselam ile Destekledi,

Dinini yine Dört büyük kitap ile destekledi : Tevrat Zebur, incil ve Kurani-i Kerim ile

yine insanliga yol gösterci Dört Büyük Rehber olan dört Peygamberi ile Destekledi : Hz. Musa , Hz. Davud, Hz. isa ve Hz. Muhammed ile

Hz Musayi Harun ile, Davud aleyhisselami oglu Hz. süleyman ile , Hz isayi 12 Havari ile ve incili dört din adami olan Markus Matta johanna (Yahya) ve Luka ile destekledi

Hz Muhammedi ise : Hz Ebu Bekir , Hz Ömer, Hz. Osman ve Hz Ali ile destekledi

ve yine Rabbimiz Bu dini, Farzlar ile vacibler ile destekledi, helal olanlar haram olanlar ile korudu, müstehap ve mübahlar ile genişletti, yine muhammedden sonrada alimler ile devamen korudu, ve devamini sagladi, ve kuranda bu dine iman eden müminlerden bahsederken buyurduki :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلَاةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُم بِالْآخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yukîmûnes salâte ve yu’tûnez zekâte ve hum bil âhırati hum yûkınûn

Meali :

Onlar, namazı ikame ederler, zekâtı verirler ve onlar ki, onlar ahirete yakîn (sahibi) olarak inanırlar ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minlerdir.

(Sadakallahul Aziym NEML Suresi 3. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ وَارْكَعُواْ مَعَ الرَّاكِعِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiîn

Meali :

Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 43. ayet)

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنفِقُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn

Meali :

Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

(Sadakallahul Aziym BAKARA Suresi 3. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İslam beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın Resulü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla vermek, Allah'ın evi Kâbe'yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmak."

( Hadis-i Şerif , Buhârî, Îmân 1, 2, Tefsîru sûre(2) 30; Müslim, Îmân 19-22. Ayrıca bk. Tirmizî, Îmân 3; Nesâî, Îmân 13 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gerçekten kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terketmek vardır."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Îmân 134. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Sünnet 15; Tirmizî, Îmân 9; İbni Mâce, İkâmet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bizimle onlar arasındaki ayırıcı temel unsur namazdır. Namazı terkeden kimse küfre düşer."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizî, Îmân 9. Ayrıca bk. Nesâî, Salât 8; İbni Mâce, İkâmet 77)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'in ashâbı, namazdan başka herhangi bir amelin terkini küfür saymazlardı.

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Îmân 9 )

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:

- Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, Mevâkît 188. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Salât 149; Nesâî, Salât 9; İbni Mâce, İkâmet 202)

Peygamberimizde ümmetioni destekledi, ümmetinin bu namazi ayakda tutmalari zor oldgu için, farz namazlarin yanina sünnet olan, onun kildigi namazlar ile desteklemiş ki, herhangi bir sebebden bir namaz ikame olmaz ise, Allah o kildigi sünnet olan namazlarindan birisni alip, o diregi yikilan vaktin yerine, o kildigi sünnet olan namazi direk olarak diksinde namaz ve din yikilmasin diye, yani farz namazlari sünnet olan anmazlari ile desteklemiş, ve sünnnetlerinide, yine nafile olan namazlar ile desteklemiş

dört önemli nafile namaz vardir : onlar işte birinicisi işrak namazi veya kuşluk namazi, ikincisi duha namazi, ücüncüsü Evvabin namazi, dördüncüsü Teheccüd namazi dir.

İşrak (Kuşluk) Namazı Nedir ve nasıl kılınır?

İşrak namazı, Güneş bir iki mızrak boyu yükseldikten, yani güneş doğduktan kırk-elli dakikalı zaman geçtikten sonra kılınır.

Saati olmayan bir kimse, çenesini göğsüne yapıştırarak güneşe bakar, şayet güneşi bu vaziyetteyken göremiyorsa, kerahat vakti çıkmıştır. Bundan sonra artık İşrak namazı kılınabilir.

İşrak namazı iki rekatır. Bu namazın fazileti hakkında Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olsa, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namaz kılsa, bir nafile hac ve umre sevabına nail olur."

( Hadis-i Şerif , İhyâ, I. 336)

Duha namazı nedir ve nasıl kılınır?

Kuşluk vaktinden Güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani Güneş doğduktan 45 dakika sonra başlar, öğle namazına 45 dakika kalıncaya kadar devam eder. 2 rekat ile 8 rekat arasında kılınabilir. Duhâ namazı dediğimiz nafile namaz bu andan itibaren kılınır. Zeval vaktine yarım saat kalıncaya kadar devam eder. iki veya dört veya sekiz veya on iki rek‘at kılınabilirse de, en faziletlisi sekiz rek‘at kılmaktır. bu namazin asil vakti yaz vakti ile saat sabah 9 gibidir güneş ortaligi isittikdan sonra, yani Nitekim bir hadîs-i Şerîfte:

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Duha namazı, deve yavrusunun ayakları sıcaktan kızdığı zamandır."

( Hadis-i Şerif ,Müslim, Misâfirîn, 143)

Evvabin namazı Nedir ve nasıl kılınır?

Evvâb "tevbe eden, sığınan" anlamına gelir. Evvabin, evvab kelimesinin çoğulu olup, tevbe ve istiğfar ederek Allah Teâlâ'ya çokca yönelen kişi demektir. Bu namaz altı rekât olup akşam namazından sonra, bir iki veya üç selâmla kılınır.

Akşam namazının sünnetinden sonra iki ilâ altı rekat arasında kılınan nafile namaza "evvabin" denilmiştir. Hz. Peygamber, akşam namazından sonra altı rekat nafile namaz kılanın evvâbinden (günah işleyip, arkasından hemen tövbe eden kimselerden) sayılacağını bildirmiş ve arkasından da şu ayeti okumuştur:

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

رَّبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَا فِي نُفُوسِكُمْ إِن تَكُونُواْ صَالِحِينَ فَإِنَّهُ كَانَ لِلأَوَّابِينَ غَفُورًا

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Rabbukum a’lemu bi mâ fî nufûsikum, in tekûnû sâlihîne fe innehu kâne lil evvâbîne gafûrâ

Meali :

Rabbiniz, nefslerinizde olanı (niyetinizi) daha iyi bilir. Eğer salihler olursanız, o taktirde muhakkak ki O Allah, evvab olanlar (O’na yönelip, tövbe edenleri) avf ve mağfiret edici çok bağışlayıcıdır.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 25. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim akşam namazından sonra altı rekat namaz kılarsa denizin köpükleri kadar da olsa Allah Teâlâ onun günahlarını mağfiret eder."

( Hadis-i Şerif , Taberanî, İbni Mace,Timizî,)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Her kim akşam ile yatsı namazı arasında altı rekât namaz kılarsa, Allah tealâ ona on iki senelik namaz sevabı verir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Salat 431)

Teheccüd Namazı (Gece Namazı) nedir ve ne zaman ve nasıl kılınır?

Yatsı namazından sonra, vitir’i kılmadan bir miktar uyuduktan sonra, uykudan kalkılıp kılınacak nafile namaza "Teheccüd" veya "gece namazı" denir. Teheccüd namazı iki rekattan oniki rekata kadardır. İki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir. Teheccüd namazına başlarken "Niyet ettim Allah rızası için teheccüd namazı kılmaya" şeklinde niyet ederiz. Teheccüd namazının iki rekat ile sekiz rekat arasında çiftli sayılarda kılınması tavsiye edilmiştir. Bununla birlikte, isteyen kimse daha fazla da kılabilir. Bu durumda iki rekatta bir selam vermek daha faziletli olmakla birlikte, dört rekatta bir de selam verilebilir. İki rekattan fazla kılındığında arada konuşma, yeme içme gibi namaza aykırı davranışlarda bulunulmamış ise, tekrar niyet etmek gerekmez. Dört rekat olarak kılındığında, ikinci rekat sonunda teşehhüd için oturulduğunda "tahiyyat"tan sonra "Allahumme salli" ve "Allahumme barik" okunur. Üçüncü rekat için ayağa kalkındığında önce "Subhaneke" okunur, Euzu besmele çekilir ve Fatiha suresi okunur. Teheccüd namazı, Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimize vacip yani farz hükmündeydi. Bu namaz O'nun ümmeti için sünnet-i müekkededir.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَّكَ عَسَى أَن يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَّحْمُودًا

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ve minel leyli fe tehecced bihî nâfileten lek(leke), asâ en yeb’aseke rabbuke makâmen mahmûdâ

Meali :

Gecenin bir kısmında da uyanarak sana mahsus fazla bir ibadet olmak üzere teheccüd namazı kıl ki, Rabbin seni Makam-ı Mahmud’a (Cok Övülen bir makama) ulaştırsın.

(Sadakallahul Aziym İSRA Suresi 79. ayet)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah'a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi, Deavât, 101)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Sabah namazından önce kılınan iki rek'at nâfile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır."

( Hadis-i Şerif , Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn, 96)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Allâh her peygamberde belirli birşeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibâdetidir..."

( Hadis-i Şerif , Heysemî, Mecmau'z-zevâid, II, 271)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allah'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir."

( Hadis-i Şerif , Tirmizî, De'avât, 101)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)

Peygamberimizin (asm) (yatsı namazını kılıp vitir’i kılmadan) uyuduktan sonra, gecenin ortalarına doğru veya ortasından hemen sonra uyandığı, ondan sonra ibadete başladığı, bir süre namaz kıldıktan sonra vitir namazını ve sonra da sabah namazının sünnetini kıldığı ifade edilmektedir.

Sünnet olan bu sıralama şu şekilde özetlenebilir:

1. Yatsı namazı

2. Bir miktar uyuyup uyanma

3. Teheccüd namazı

4. Vitir namazı

5. Sabah namazı

işde peygamerimiz sünnetlerinide yani bu farz namazlarin ardina yerleştirdigi sünnet namzlarinida, bu dört nafile namaza dayayip, onlarla onlari desteklemiş ayakda tutulmasini istemiş,

Allahu Tealada Helallerini Müstehab olanlara ile yani sevap kazandiran ameller ile desteklemiş , müstehablarinida Mübah ve serbest olanlar ile desteklemiş, ve yine haramlarindan sakinmayida şüphelilerden sakinmak ile yine desteklemiş . ve din bu şekilde aynen cekirdegi koruyan atomun dişindaki elektron yörüngesi gibi, veya güneş sistemimizdeki gezegenlerin yörüngesi gibi, veya bir kalenin ic ve diş surlari gibi, sur bir başka sur icinde korunup desteklenip muhafaza altina alinmiş, ve yine insan ve fitratinda biz ilk defa Hz ademin icindeydik, amma biz Hz ademin icindeki şid aleyhiselaimin da icindeki, onun icndeki nuhun icindeki, onun icindeki ibrahimin icindeki, onun icindeki yine ismailin de icindeki yine onun icindeki muhammedin icindeki, ve yine onun da icideki fatmanin icindeki, onun da icindeki hüseyin veya hasanin icindeki, onun icindeki zeynep ve zeynebinde oglu ali yani ali zeynel abidinin icindeydik, ve sur sur icinde saklandik, ve bu tohum ve şecere şu an en son haline inkişaf edip, acilmiş durumda, ve biz asil maddemiz olan, asil bedenimiz olan hz ademden cooooook uzak veya derin dibinde cooook icinde iken, acila acila, en dişda gibi bir hal aldik, halbuki bizim üsütümüzde ki kainatlar, bizim üst surlarimiz, ve Allah insani en güzel surette yaratti ve onu aşagi indirdi ayeti ile

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

لَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ فِي أَحْسَنِ تَقْوِيمٍ ثُمَّ رَدَدْنَاهُ أَسْفَلَ سَافِلِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Lekad halaknâl insâne fî ahseni takvîm. Summe radednâhu esfele sâfilîn.

Meali :

Allah, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattı, Sonra onu, aşağıların aşağısına indirdi.

(Sadakallahul Aziym TİN Suresi 4 ve 5. ayet)

işde güneş sistemimiz ve bizler ve dünyamiz, en altta olan, veya en icde olan, yada tin suresinde denilen, en aşigda olanlariz bizler, ve Hz Adem öyle bir madde olmaliki, o kadar degerli bir maddeki, işde onun icinde bütün insanlik yer aliyordu, onun tohumu inkişaf ede ede, bu güne geldik, ve gecen haftalarda sesli vaazda anlattigimiz öyle bir element olmaliki dedik, cekirdegi yetmiş bin perde ile veya bir diger rivayet ile yediyüz bin perde ile korunsun, yani atom ve elementt öyle olmaliki, üstündeki elektron yörüngesi sayisi tam yediyüzbin tane yörünge olan bir elementten bahsettik, ve yedüzbin bin yine coklugu kastetmek için kinaye olabilir, ve öyleki hz ademden günümüze yediyüzbin belli başli peygamber gecdi ise, yediyüzbin kat demek, ve herkattada o peygamberin ümmeti olan elektronlar sayisida var demek olur. yine bizler ademin icinde, sonra nuhun icinde, sonra ibrahimin icindeyiz,... ve muhammediler ibrahimden ikiye ayrilan ismail cataginda yer aliyoz, isaviler ise yakub ve ishak cataginda yer aliyor, yani yine kainattaki sistemler sistem icinde, ve sistemlerde bazi diger sistemlerin icinde yine, iki sistem veya yakub ogullari gibi oniki ayri sistemi olan sistemler de var, ve böyle olunca, hz adem bütün insanligi icinde tutan ise, o zaman Hz Adem veya Hz insan, halifeyi ruyu zemin demek işde, kainat demek olur, ve o yediyüzbin katamanli elementin asli, bütün kainat demek olur, ve dini veya insani hz ademi, hz insani ayakda tutan namaz imiş, o hadis ile, öyle olunca namzi ikame etmek, onu ayakda tutmak, insani ayakda tutmak demek, ve insan ise kainat ise, kainati ayakda tutmak demek namazi muhafza etmek demek. ve islamda 40 sayisi, bir hareket veya fiilin yapila yapila, ahlak ve meleke haline dönmesi için, işde o hareketin kirk gün, veya kirk kez tekrarlanmasi sonucu oldugu gercegi vardir. ve işde hac yapan kimseler hacca gidince, vaktinden önce erken gidenler medineye önce gider, gec gidenler ise, hac görevini ifa ettikden sonra, biz türk hacilar, sünnet olan mescidi nebevide, 40 vakit namazi kilmak sünneti, yani bir vakitten diger vakit gözetilerek işde 40 vakit kilinirki, bu sünneti eda edende namazlari muahfaza etmek işde artik ahlak ve meleke halini alir, ve eger hacdan döndükden sonra, o kimse artik namazlarini nerde olsa kilip birakmiyorsa, veya birisi ikisi kazaya kalsa bile, sonra onlarida kaza edip, yina namazlari muhafaza ediyorsa, hacci mebbrur ve kabul oldugunun alametidir, biride ordan döndü, yine günah ve eski ahlakina döndü ise böyle adami altin suyuna da bandirsan fayda etmez bir ahlakda olup, haccida kabul degildir yani.

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Bir mümin, namaz kılmaya başlayınca, Cennet kapıları açılır. Rabbiyle arasındaki perdeler kalkar. Bu hâl, namaz bitinceye kadar devam eder."

( Hadis-i Şerif , Taberani)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Bir kul Allah’a ibadet eder Allah’ı zikreder o kulun ruhu yükselir. Allahu Teala ile kulların nefsi arasında yetmiş bin nurdan yetmiş binde zulmattan perde vardır. Hiçbir kimse yoktur ki bu perdeleri geçtiğini hissen maddeten anlasın kat’iyyen anlayamaz çünkü el ile tutulur göz ile görülür şey değildir fakat insan bu perdeleri geçer.”

( Hadis-i Şerif , Ramuzel Ehadis c.1.s.284/16)

insanoglu namaza durunca, Cenabi mevla bu perdeleri acar, ve buyur kulum, ne istiyorsun dermiş, ve eger kul gaflet veya riya icinde namaz kilmiyorsa, o an Allah ile mülakat edebilir işde Namaz sonarsi allahdan istemek dua etmek ondandir, işde namaz miracdir, miracda hediye gelmişdir, ve ümmetinde muhammed gibi mirac etmesi icindir, ve kul namazda ihlas ve huşu ile, rabbinin huzurunda durdugunu bilirse, bu perdeler acilir, ve Allah danda sormak istedigi hususu sorar, veya ihtiyaci olan hususu arzedip isteyebilir, ve mülakat edebilir, amma eger gaflet icindeyse, Allah kizar ve perdeleri yüzüne kapatirimiş, ve namazi bitincede melekler onu namazi yukari götürmek istermiş, ve fakat birinci kat semadan geri döndürülürmüş, ve meleklerde alip gelip onun veyl olmuş namazini, kafasina carparlarmiş. diye rivayet edilir. bui hadisin asli kisssasinda ve kainat adem ise ve adem ise Allahin suretinde ise, enel hak diyen hallaci mansur, işde o yetmişbin perdenin arkasinda hakki müşahede edince, Hz Ademin veya Hz insanin halife olmasi hasbiyle, özünde onun hak oldugunu, yani hakkin onun icinde veya digir bilr hal ile dişinda, yani ya rahman dişda, yada rahim icde oldugu nu keşfedince, vardigi yerde, hakkin ona şah damrindan daha yakin olan hakkin, yerde gökde degi,l kendinde oldugunu görünce, o perdeleri kirinca işde "ENEL HAK" dedi, yanliş anlaycaklardan haşa huzur yani "kendisinin Allah oldugunu gördü

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَلَقَدْ خَلَقْنَا الْإِنسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Ve lekad halaknâl insâne ve na’lemu mâ tuvesvisu bihî nefsuhu, ve nahnu akrabu ileyhi min hablil verîd

Meali :

Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona verdiği vesveseyi de biz biliriz. Çünkü biz, ona şah damarından daha yakınız.

(Sadakallahul Aziym KAF Suresi 16. ayet)

bir kudsi hadisde rabbimiz buyurdu işde

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Ben yerlere ve göklere sığmadım, ancak mü’min kulumun kalbine sığdım.

( Kudsi Hadis-i Şerif )

öyle olunca kainati ayakda tutan namazdir, yani namaz hem spordurki, namaz kilan, bu sporu yapan, ihtiyar bile olsa dincdir, hareket eder, o yüzden namaz dinin ve kainatin diregidir, onu ayakda tutandir, ve Allah da o müminlerki onlar namazi ikame ederler, namazi dinin diregini dik tutarlar buyuruyor,

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Beş vakit namazı terk eden, Allahü teâlânın hıfz ve emanından mahrum olur."

( Hadis-i Şerif , İbni Mace)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Namaz kılmayanın Müslümanlığı, abdest almayanın namazı yoktur."

( Hadis-i Şerif , Bezzar)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"İman ile küfür arasındaki fark, namazı kılıp kılmamaktır."

( Hadis-i Şerif ,Tirmizi)

ve böyle olunca kainati, namaz ayakda tutup destekler, namazi farz olan namazlar, farzlari sünnetler, sünnetleri nafileler destekler ve ,...... ölye ise en dişdaki şüphelilerden korunup kacanlar, aslen bütün kalenin delinip zarar verilmesine, en dişdan muhafaza eden, sinir bekliyen asker gibidir, ne zaman onlar delindi, diger surlarida delip girer kafirler ve şeytan ve deccal askerleri öyle ise

Rabbim Teala ve Tekaddes Hazretleri, bu ahir zaman Muhammed ümmeti, isa ümmeti, musa ümmeti ve 124 bin peygamber ve ümmeti olan, insanligin yani özün özü olan, insanligin cekirdegi olan, bu özdeki özün özü, o cemaate ve mehdi ve askerine, sinirlari koruyup, dininide kainatida, namzinida ikame edip ayakda tutmayi, nasip ve müyesser kilsin inşallah.

--oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

Raşit Tunca

Schrems, 25 Aralık 2017

Yeryüzündeki Vedud Halifeler

YERYÜZÜNDEKi VEDUD HALiFELER

Yeryüzündeki Vedud Halifeler - Seven ve Sevilen iki Cinsiyetli Halifeler

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَاسْتَغْفِرُواْ رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُواْ إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Vestagfirû rabbekum summe tûbû ileyhi, inne rabbî rahîmun vedûd.

Meali :

Rab’binizden bağışlanma af dileyin. Sonra O’na tevbe edin pişmanlığınızı sunun. Muhakkak ki Rabbiniz hem rahimdir(Anne gibi Rahim sahibi) hemde Veduddur (Hem sevilip hem sevilendir, seven erkekse ise, sevilen kadin, seven gök ise, sevilen yer ve toprak gibi, biz yer ve gök ikisine biriklte dünya diyoruz, dünya yer ile gökü bir arada tutan, sahip olan demek, yani iki cinsiyet biri anne biri baba, gök baba ise, yer ve toprak verimli anne, sevmek eril ise, sevilmek dişil ve müennnes).

Sadakallahul Aziym HUD Suresi 90. ayet

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنَّهُ هُوَ يُبْدِئُ وَيُعِيدُ  وَهُوَ الْغَفُورُ الْوَدُودُ  ذُو الْعَرْشِ الْمَجِيدُ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

İnnehu huve yubdiu ve yuîd. Ve huvel gafûrul vedûd. Zul arşil mecîd.

Meali :

Şüphesiz O, başlangıçta yaratmayı yapar, sonra onu  geri döndürür. O, çok bağışlayandır, çok seven ve sevilendir. (O), Arşın Sahibi’dir, Mecid’dir (mucid maciddir icad edicidir)

(Sadakallahul Aziym BURUC Suresi 15. ayet)

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

“Nefsim elinde olan Allah’a yemin ederim ki hiçbiriniz, ben kendisine babasından da evlâdından da daha sevgili olmadıkça iman etmiş olmaz.”

( Hadis-i Şerif , Buhari, İman 7)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Size vermekte olduğu nimetlerinden ötürü Allah'ı sevin, beni de Allah beni sevdiği için seviniz."

( Hadis-i Şerif , Tirmizi İhya'u Ulum'id-Din Huccetü'l-İslam, İmam Gazali, cilt. 4, s.594)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Hediyeleşin, birbirinizi sevin, "Birbirinize yiyecek hediye edin. Bu, rızkınızda genişlik hasıl eder (meydana getirir)."

( Hadis-i Şerif , Kütüb-i Sitte, cilt 16, s.239)

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Seven, sevdigine, sevdigini söylesin."

veya

"Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin."

( Hadis-i Şerif , Ebû Dâvud, Edeb 122, (5124); Tirmizî, Zühd 54, (2393))

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

Vüdd ( ودّ ) ve meveddet ( مودّت ) masdarından türemiş mübalağalı ismi fail kalıbında bir sıfattır. Bu kalıp Allah (c.c) için kullanılırsa sıfat olur. Bu kalıp ismi mef’ul manasında isim olarak da kullanılır. Sevgi anlamındadır. İsmi fail olarak alındığında ÇOK SEVEN, ismi mef’ul olarak alındığındaysa ÇOK SEVİLEN manalarına gelir. Daha çok da çok seven manası tercih edilmiştir.

- VEDÛD ismi Kur’ân-ı Kerîm’de iki ayrı yerde geçer :

“Şuayb (a.s) dedi ki :

"Rabbınızdan bağışlanma dileyin sonra da ona tevbe edin. Şüphesiz Rabbim rahimdir, vedûddur.” (Hûd Sûresi 11/90)        “Şüphesiz

"Rabbın tutuşu şiddetlidir, İlkin var eden sonra geri çevirip yeniden yaratan odur, O gafurdur, vedûddur.” (Buruc Sûresi 85/11,12,13)

  Bu iki âyet de Mekkîdir. Vedûd ismi bir yerde Gafûr, bir yerde de Rahîm ismi ile beraber gelmiştir. Vedûd ismi ile bu iki isim arasında karşılıklı bir gereklilik ve derecelendirme gibi bir ilgi söz konusudur.    Vedûd olduğu için rahmet ve mağfiret eder. Rahmet ve mağfiret için sevmek gerekir.

- Bazılarına göre kulun Rabbını sevmesi Allah’ın (c.c) bir ihsanı ve lütfudur. Kulun gücü ve kabiliyeti sebebiyle değildir. Allah (c.c) kulunu sever ve kalbine de bir sevgi yerleştirir. Sonra da kul Allah’ın (c.c) tevfikiyle Rabbını sever. Rabbını sevince de Rabbı onu bir başkasının sevgisiyle mükâfatlandırır. Gizli ve açık bütün kulluk davranışlarının ruhu ve temeli Allah (c.c) sevgisidir. Mâide Sûresi 5/54. âyetinde

"O onları sever, onlar da O’nu” Hakk’ın sevgisi kulun sevgisinden önce gelmiştir. Hakk’ın kula muhabbeti olmasaydı kul Hakk’a muhabbet edemezdi.

Aşk odu evvel düşer mâşûka, ondan âşıka

Şem’i gör ki yanmadan yandırmadı pervâneyi.

  Hakk’ın Salih kulları, Allah’ın (c.c) zât, sıfat ve fiiller açısından mükemmel bir varlık olduğunu, ortadaki eserlerinin mükemmelliğini bildikleri için O’nu severler de O VEDÛD (çok sevilen) olur.

Vedûd ismi ister “seven” ister “sevilen” anlamında olsun bu iki vasıf da bir medih=övme olur. Allah’ın (c.c) itaatkâr kullarını sevmesi lütuf sahibi olması demektir. Yani bu sevme hem Allah (c.c) için bir medih (sevmek bir mükemmelliktir) hem de Allah (c.c) tarafından kullarını medihtir. Kulların Allah’ı (c.c) sevmesi (yani Allah’ın “sevilen” olması) onlar nezdinde kerem ve ihsanının bilinmiş olmasından dolayıdır. Bu biliş de medihtir.

  Allah’ın (c.c) Salih kullarını sevmesi kendilerinden razı olup amellerini kabulü ve diğer kullarına da sevdirmesi demektir.

  Allah (c.c) kimleri sever :

1–Muhsinler : (Bakara 195, Âl-i İmran 134)

2–Tevbe edenler :  (Bakara 222)

3–Temizlenenler : (Bakara 222)

4–Müttakiler : (Âl-i İmran 76)

5–Sabredenler : (Âl-i İmran 146)

6–Tevekkül edenler : (Âl-i İmran 159)

7-Âdil olanlar : ( Mâide 42)

8–Saf halinde yolunda savaşanlar : (Saff 4)

Allah (c.c) kimleri sevmez :

1–Haddi aşanları : (Bakara 190)

2–Fesad : (Bakara 205)

3–Nankör, günahkâr : (Bakara 276)

4–Kâfirler : (Âl-i İmran 32)

5–Zalimler :  (Âl-i İmran 57)

6–Hâin günahkâr : (Nisâ 107)

7–Müfsidler : (Mâide 64)

8–Müsrifler : (Enâm 141)

9–Hainler : (Enfal 58)

10–Müstekbirler : (Nahl 23)

11–Hain nankör : (Hacc 38)

12– Kibirli :  (Lokman 18)

  Kullarından bu isme lâyık olanlar mahlûkata karşı iyilikten başka bir şey istemeyenlerdir :

1–Kendisi için istediğini başkaları için de isteyenler

2–Başkalarını kendisine tercih edenler.

  Bu ismi ile Allah (c.c)

1–Varlık vererek mahlûkatını sevdiğini göstermiştir.

2–Mahlûkat için sadece hayır murad etmiştir. Onlar için hayır muradı aynı zamanda varlık vermesidir de.

3–Hayırlara ulaşmaları için her türlü ihsanda bulunmuştur.

4–Kendisini sevenleri rahmet ve merhametiyle kuşatmıştır.

5–Sevenlerini mahlûkata da sevdirmek.

  Peygamberimizin (s.a.v) bu isimden istifadesi

1–Herkes için hayırdan başka bir şey murad etmezdi.

2–Başkalarını kendisine tercih ederdi.

3–Sevdiğini hal ve hareketleriyle gösterirdi.

4–Sevgisinin tezahürü olarak kendisine yapılan kusurları bağışlardı.

5–İnsanlara olan sevgisi, onların azaba düşmelerine engel olmak için bütün imkânlarını seferber etmeye sebep olmuştu.

6- Sever ve sevmeyi tavsiye eder, sevmeyende bir hayır bulunmadığını söylerdi.

7–Yaratıkları seven, onlar tarafından sevilen biri idi.

  Müminlerin istifadesi

1–Müminlerin kendisini sevmelerini engelleyecek hal ve hareketlerden uzak kalmak,

2–Sevmelerini kolaylaştıracak hallere sahip olmak.

3–Sevdiğimizi açıkça gösterebilmek. Sevdiklerimiz için bir şeyler yaparız (yapmalıyız), bir şeyler yaptıklarımız da bizim sevdiklerimizdir.

4–Allah’ı (c.c), peygamberimizi (s.a.v.), ashabını (r. anhum), alimlerimizi (r.a) tüm müminleri sevmek, sevdirmek.

5–Kendimiz için istediklerimizi müminler için de istemek, istemediklerimizi de istememek (asgari)

6–Müminleri kendimize tercih eder olmak.

7–Allah’ın (c.c) sevdiği kimselerden olmak

8–Allah’ın (c.c) sevmediklerinden olmamak

Dilbilgisi

Etken Fiiller: Yüklemin bildirdiği eylemi yapan, yerine getiren belliyse (gerçek özne varsa), o cümlenin eylemi etken çatılıdır. Örnek :

Yaşlı adam bir hamlede merdiveni tırmandı.

Gerçek Özne                                  Etken

Kaymakam gelecek diye köy halkı yollara döküldü.

Gerçek Özne      Etken

Vücudum,  kaskatı olmuştu,  kulaklarım duymuyordu.

Gerçek Özne        Etken        Gerçek Özne    Etken

Edilgen Fiiller : Eylemi, yapan ve gerçekleştirenin belli olmadığı (gerçek öznenin olmadığı) eylemler edilgen çatılıdır. Bir eylemin edilgen çatılı olabilmesi için “-ıl, -il, -ul, -ül, -ın, -in, -ün, -un” eklerinden birini alması gerekir. Örnek :

Buz olmasın diye yollara tuz döküldü. (Döken belli değil)

Sınav sonuçları açıklandı. (Açıklayan belli değil.)

Anadolu’nun ücra bir kasabasına atanmış. (Atayan belli değil.)

---------------------------

El-Vedûd ismi ise, bu iki eylemi içinde tutan bir fiildir; yani hem etken hem edilgen bir fiil, seven ve sevilen. Yani Allah seviliyor, kimin tarafından sevildiği belli değil; Allah seviyor, yine kimi sevdiği belli değil. Ama yukarıda yazdığımız fiillerde ise, Allah falancayı sever, filancayı sever. Ve fakat bu Vedûd ise, Allah hem seven hem de sevilen, yani aynı anda hem yürüyen hem de aynı anda duran bir araba misali gibidir. Ya da kerkenez kuşu, yeryüzündeki bir göreve münhasır bir halife olarak, aynı anda hem uçup hem de havada duran bir özellik gösteren doğan kuşu gibidir. Yani aynı anda iki eylemi içinde tutuyor. İşte Allah Vedûd'dur da hem seven hem sevilen, eril ve dişil, etken ve edilgen durumundadır. Hâlbuki etken fiil demek, "seven" demek, sevme fiilini yapan demektir. Fakat "sevilen" ise, seven biri tarafından sevilen özneye verilen isimdir. Yani burada sevme fiili başkası tarafından ona yapıldığı için, sevilen edilgen durumdadır. Öyle olunca, kadın sevme fiilinin cinsel yolla yapılmasında yine edilgen durumda, erkek ise sevme fiilini yapan olarak etken durumdadır. Ve etken olan erkek Rahman, edilgen olan kadın ise Rahim tabiatlıdır. Vedûd ise, bu ikisini de içinde barındıran olunca, hem erkek hem dişi eylemini yapabilecek alet ve edevatı olan kimse, bu ismin yeryüzündeki tecelli ettiği halife demek olur. Yani bu, maddelerden mıknatıs ve demirin mıknatıs olmuş hâli gibidir. Yine alet ve edevattan iğne ve iplik de bu durumda olur.

Hermafrodit (erdişi veya hünsâ), hem erkek hem de dişi üreme organı bulunduran canlılara verilen addır.

Etimoloji

Kelime olarak hermafrodit, Yunan mitolojisindeki Haberleşme Tanrısı Hermes ile Güzellik Tanrıçası Afrodit'in adlarından gelmektedir. Efsaneye göre Afrodit ile Hermes'in bir oğulları olur. Adını Hermafrodit koyarlar. Hermafrodit o kadar güzeldir ki bir su perisinin dikkatini çekmiştir. Peri kız, sürekli ona yakınlaşmak için uğraşır ama Hermafrodit'in nazı ile karşılaşır. Bir türlü yüz bulamayan peri kız, Hermafrodit gölde yüzerken birdenbire karşısına çıkar ve sıkı bir şekilde ona sarılır. Tanrılara onları birbirlerinden ayırmamaları için yalvarır. Sonunda dileği kabul olur ve ikisi de aynı vücutta can bulurlar. Böylece ortaya çift cinsiyetli bir insan çıkar.

Çiçeklerin neredeyse tamamı hermafrodit bir sisteme sahiptir, yani aynı çiçek kendi içinde hem erkek hem dişiyi barındırır. Yani bitkisel üreme sistemine sahip olanlar, mutasyonda üreme sistemi bitkiden hayvan ve insan sistemine tam dönmemiş, bitkisel üreme sisteminde karar kılmış canlılardır.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

قُلْ إِن كَانَ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَآؤُكُمْ وَإِخْوَانُكُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ وَعَشِيرَتُكُمْ وَأَمْوَالٌ اقْتَرَفْتُمُوهَا وَتِجَارَةٌ تَخْشَوْنَ كَسَادَهَا وَمَسَاكِنُ تَرْضَوْنَهَا أَحَبَّ إِلَيْكُم مِّنَ اللّهِ وَرَسُولِهِ وَجِهَادٍ فِي سَبِيلِهِ فَتَرَبَّصُواْ حَتَّى يَأْتِيَ اللّهُ بِأَمْرِهِ وَاللّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الْفَاسِقِينَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâratun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye'tiyallâhu bi emrihî, vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn

Meali :

De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allah’tan ve O’nun Resûl'ünden ve O’nun (Allah’ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allah, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.”

(Sadakallahul Aziym TEVBE-24 ayet)

"Allah ismi ise, Cenab-ı Mevla'nın bütün isimlerini içinde barındıran cami (kapsayıcı) bir isimdir. Yani 'Vedud' sadece ikisini, 'Rahman' ve 'Rahim'i içinde barındıran bir isimken, 'Bismillahirrahmanirrahim'de de iki isim bir cümlede birlikte barınıyor. Oysaki Allah ismi, cami bir isimdir ve 99 ismi birlikte barındırır. Ve Allah'ın daha bilmediğimiz binlerce ismi vardır. Çünkü Allah'ın 'en güzel isimler' diye adlandırdığı isimler 99 tanedir, ondan sonra binlerce ismi vardır. Ve bu 99 güzel ismi barındıran ismine 'Allah' diyoruz. Öyle olunca, ya Allah'ın iki bin ismini aynı anda barındıran hali nedir? Kimde tecelli eder? Nedir, ne değildir?

İnsan aziz bir varlıktır, çünkü Allah yeryüzüne onu halife kılmış ve kendi suretinde yaratmıştır. Öyle olunca, yeryüzünde bazı insanları yaratırken de böyle çift cinsiyetli olarak halketmiş. Peki, niye kendi suretini böyle iki cinsiyetli yaptı demek yok mu? Kendini buna mı benzetti, yoksa bir sıfatında öyle mi? Eğer insan halife ise, her insan ayrı bir halife... Böyle hermafrodit insanlar da halife ise, o zaman bunlar Allah'ın hangi ismine ayna dediğimiz zaman? İşte onlar, Allah'ın Vedud ismine bakan yüzler. Sakın ola o halinizi bozmayın. Yaratan Allah, yaratmasını unutmadı, yanlış da yaratmadı. Sizi de bilir, kendisini de bilir, neden öyle yarattığını da bilir O. Ve o bir dert mi, hastalık mı, mutasyon mu, bozuk mutasyon mu? Yoksa Allah'ın hallerinden bir hali de o mu demek lazım?

Ve çiçekler iki cinsiyati içinde tutar, ancak kendi kendini döllemez. Onu ya bir kelebek, böcek, ya bir arı ya da rüzgar döller. Yani Meryem annemize hermafrodit diyenler için, peki onu hangi arı dölledi demek yok mu? O eğer hermafrodit idiyse... Yani kararlı element ve kararsız element vardır. Kararlı element: var olacağına karar verir ve ya gaz, ya sıvı ya da katı olarak yüze çıkar. Kararsız element ise, varlık ile yokluk arasında ya da eril mi dişil mi, yani eksi yüklü mü artı yüklü mü olacağına karar veremeyen element demek olur. Yani mıknatıs hem eksi kutbu hem artı kutbu içinde barındırır; bir ucu eksi, bir ucu artıdır. Bir ucu erkek, diğer ucu dişi. Yine ot (kendir/esrar) bitkisini çok yiyenlerde de bu hal ortaya çıkar. Yani aynen halife olan Buda gibi... Ot ağacından etkilenen halife Buda. Yani dal dala demek... Yine bir dalın mesela iki çatalı varsa, bir çatalına kayısı aşıladığınızda, ağacın orijinali ise erik ise, o ağaç hem erik hem kayısı verir ve şaşırmaz. Yani öyle olunca, yine bitkilerde bunun hali var. O bitkinin insan olmuş haline de işte kararsız insan, 'o mu bu mu' diyen insan olmuş. Yani öyle olunca, işte kararsız elementlerden yiyen kimselerde olan bir hal, yahut kararsız elemente maruz kalmış erkek ve kadından olan çocuklar...

İğne ve iplik: iğne deliklidir ve iplik delikten geçer. Amma iğne yine erildir, kumaşı delip diker. Çiçeklerden Cyclamen... Yukarıdaki resimdeki çiçeğin gerçek ismi. Yani o ağızlarda ve internette dolaşan diğer Cyclamen çiçeği gerçek Cyclamen değildir. Bu gerçek Cyclamen çiçeğidir, yani iki cibilliyeti (cinsiyeti) aynı anda barındırdığı görsel olarak görünen bir çiçek. İnternet ismi ise Flamingo çiçeği diye bulabilirsiniz. Halbuki gerçek ismi Cyclamen çiçeği budur, yani affedersiniz ismi 'Sikliamen' (Cyclamen). Çocuk isimleri öyle boş yere konulmaz, bir frekansı, tınısı var. Yani 'annesini emen çocuk' demek Cyclamen. Emzikli kadının çocuğunu emzirirken cinsel ilişkiye girmesi sonucu ortaya çıkan cibilliyetin (cinsiyetin) bitki hali, çiçeği."

Gelelim gündem konusuna ve Mescid-i Aksa meselesine. Mescid-i Aksa, günümüzde üç kıbleyi, üç yönü, üç dini bir araya getiren mescit olarak biliniyor. Yani üç dini birleştiren yön demek. Eğer Meryem ikisini birleştiren ise ve ondan ve oğlundan sonra Muhammed geldiyse ve Mirac ederken ise o 124 bin peygamberi orada birleştirdi ve namaz kıldı diye biliyoruz. Yani bütün dinleri birleştirecek olan kıble demek. Öyle olunca, Allah'ın Mescid-i Aksa ile hepimizin, bütün insanlığın bir olduğunu anlattığı bir Kâbe ve kıble... Yani eğer 124 bin peygamber aynı yöne dönüp birleştiyse, işte Mehdi demek de onların hepsini yeniden birleştirecek olan kişi demektir. Ve öyle ki, orada namaz kılma meselesi de... Yani Mehdi, Mescid-i Aksa'da namaz kılsa ve kılarsa -Şam'da değil, dikkat edin- Mescid-i Aksa'da kılınacak namaz ve onun ardındaki cemaatin isimleri, 124 bin peygamberin isimleri olacak. Ve onlar hem İsevi, hem Musevi, hem Muhammedi, hem Budist, hem Zerdüşt olabilir. Ama hepsi aynı Kâbe'ye ve aynı kıbleye, yani yönünü Allah'a tutan kimseler demek. Yoksa Mescid-i Aksa, "Vay, burası bizimdi, yine bizim olacak" diye kavga çıkaranların kavga çıkarma sebebi olacak mescit değil yani. Ahmaklar sürüsü! Daha hâlâ ayrılık ve "bu benim, şu senin", "sen şucusun, ben bucusun" davası ile kavga edin durun siz. Ah mak sürüsü!

Allah'ın Mescid-i Aksa'dan ne murad ettiğini anlamazsanız, ne Mehdi bulursunuz ne de Mehdi'yi tanırsınız. Anladınız mı? Ne de Mehdi gelip öyle Mescid-i Aksa'yı falan fethetmez. Orası Allah'ın eviyse, Allah orayı muhafaza edecektir zaten. Orası taş topraktan bir bina iken, o taş toprak uğruna -gerçek kıble insan kalbi iken- o taş toprak uğruna binlerce kişi ölecek, öldürülecek. Kâbe kalpli insanı, aziz varlığı iyi düşünün. Taş toprak mı önemli ve kutsal, yoksa aziz bir yaratık ve halife olan insan mı? Ne bu kavga, ahmaklar sürüsü? Allah "Birleşin, bütün dinler, peygamberler birleşin" derken, sizler "Kavga edelim" diyorsunuz. O diyor "Bizim", beriki diyor "Zaten bizimdi, bizim kalacak". Tüüü, geri zekalılar! Bunun uğrunda canlara kıyılır mı bir de? Olur mu, ahmaklar sürüsü!

Kâbe'nin Yeniden İmârı ve Peygamberimizin Hakemliği

Kâinatın Efendisi 35 yaşında idi.

Bu sırada Ku­reyş kabilesi, Kâbe duvarlarını yıkıp, yeniden tamir kararını verdi. Zira, yıllardan beri yağan yağmur ve neticede meydana gelen seller, ya­pı itibarıyla pek sağlam olmayan bu mâbedi oldukça yıpratmıştı. Çatısız bu­lunması sebebiyle de, yağan yağmurlar temeline kadar tesir etmiş ve binayı adeta harab bir hale getirmişti.

Son olarak gelen büyük bir sel, Kâbe’yi bütün bütün sarsmış ve duvarlarını çatlatmıştı. Bu durum Mekkelilerde bir korku ve telâş uyandırmıştı.

Bu arada, bir hadise daha oldu: Kadının biri Harem’de ateş yaktı. Ateşin ko­rundan sıçrayan kıvılcımlar, Kâbe’nin örtüsünü tutuşturdu ve yanmasına se­bep oldu.

Bütün bunların üzerine bir de Kâbe’nin içinde bulunan bir definenin çalın­ması eklenince, Mekkeliler, artık verdikleri ka­rarı bir an evvel gerçekleştirme gayretine girdiler.

Kâbe duvarlarının taşlarla örülmesi işi, kur’ayla kabileler arasında dörde taksim edildi. Buna göre, Abdi Menaf ile Zühreoğullarına Kâbe’nin Şam cephe­si (Hatiym, Hıcır tarafı); Şehm, Cehm (Cü­mah) ve Amiroğulları payına Kâ­be’nin Yemen köşesi ile Ha­ce­rü’l-Esved köşesi arası; Mah­zum ve Teymoğulla­rı­na ise, Safâ ile Ecyad’a bitişik olan Ye­men cephesi düştü.

Herkes kendisine düşen taraf için taş taşıyor ve duvarlar örülüyordu. Bina, Hacerü’l-Esved’in konulacağı yere kadar yükseltilmişti. Ancak bu mübarek taşı yerine koymada kabileler arasında anlaşmazlık çıktı. Her kabile, kendisini diğer kabilelerden bu hususta daha lâyık görüyordu. Kabile taassubunun bü­tün şiddetiyle hüküm sürdüğü bir zamanda, hangi kabile bu şerefi başkasına kaptırmak isterdi? İş kızıştı, tartışma ve münakaşa son derece sertleşti. Öyle ki birbirleriyle vuruşacaklarına dair yemin bile ettiler.[5]

Ortalığı bir kargaşalık kaplamıştı. Her an çarpışma bekleniyordu. Çarpışma vuku bulursa, çok kişi hayatını kaybedebilir, çok mal telef olabilirdi!

Bu duruma bir çare bulmak gerekiyordu!

Dört beş gün, Kâbe’nin duvarlarına tek taş koymadan, Ku­reyş kabileleri bekleyip durdular! Sonra tekrar Mescid-i Haram’da toplandılar, birbirleriyle ko­nuştular, tartıştılar.

Bu arada, kabileleri uzlaşmaya davet edenler de vardı.

Kanlı bir hadisenin kopması her an beklenirken, Ku­reyş’in en yaşlılarından Ebû Ümeyye diye bilinen Huzeyfe b. Muğîre, ortaya atıldı ve taraflara şu tekli­fi sundu:

“Ey Ku­reyşliler! Anlaşamadığınız şu işte, mâbedin şu kapısından (Benî Şey­be Kapısını eliyle işaret ederek) ilk girecek zâtı aranızda hakem yapın; o kimse bu işi bir neticeye bağlasın!”[6]

Ebû Ümeyye’nin beklenmedik bu teklifi, taraflarca tereddütsüz kabul gör­dü.

Artık bütün gözler Benî Şeybe kapısındaydı!

Acaba kim çıkacaktı ve kabilelerin anlaşmazlığına nasıl bir çareyle son vere­cekti? Hiçbir kabilenin gönlünü kırmadan bu işi nasıl halledecekti?

Merak dolu bakışlar, mescidin mezkûr kapısını dikkatle süzmekte idi.

Kapıdan bir zât belirdi!

Uzaktan fark ettiler, kendisine mahsus boyu posu ve yürüyüşüyle vakar içinde gelen bu zâtı derhal tanıdılar ve sevinç içinde bağırdılar: “El-Emin o! Muhammed o! Onun aramızda vereceği hükme râzıyız!”[7]

Evet, gelen Muhammedü’l-Emin’di (a.s.m.). Herkesin iti­madını kazanmış olan dürüst insandı.

Bu sebeple, merak dolu bakışlar, birden sevinç bakışlarına döndü. Çünkü âdil karar vereceğinden hepsi tereddütsüz emindi.

Evet, isabetli karar vermekten şaşmayan Efendimizin gelişi, elbette tesadüfî değildi. Vereceği hükümle onlara, peygamberliğinden önce de, isabetli görüşe, derin düşünceye sahip olduğunu tasdik ettirecekti.

Ku­reyş, durumu kendilerine anlattı.

Kalbi gibi zihni de tertemizdi Efendimizin... İsabetli ka­ra­rı vermekte gecik­medi ve şu emri verdi:

“Hemen bana bir örtü getiriniz!”

Ânında getirdiler. Bir rivayete göre bu Velid b. Mu­ğî­re’­nin elbisesiydi. Di­ğer bir rivayete göre ise, Efendimiz, bizzat kendi ridâsını bu işte kullandı.[8]

Kâinatın Efendisi, getirilen örtüyü yere serdi.

Küçük büyük herkesin dikkatli bakışları, Efendimizin üzerinde toplanmıştı. O örtüyle ne yapacaktı?

Merakları fazla sürmedi ve Sevgili Pey­gam­be­ri­miz, Hace­rü’l-Esved’i bu ör­tünün ortasına koydu; sonra da, “Her kabileden bir kişi bunun birer köşe­sinden tutsun” diye emretti.

Öyle yaptılar. Hacerü’l-Esved’i örtüyle, konulacak yere kadar kaldırdılar.

...Ve Resûl-i Kibriya Efendimiz, bizzat Hacerü’l-Esved’i kendi eliyle yerine koyarak, bu şerefe nâil oldu!

Bundan sonra duvar örülmeye başlandı ve kısa zamanda tamamlandı.[9]

Böylece, Allah Resûlü, İlâhî mevhibenin bir eseri olan isabetli kararıyla, ka­bileler arasında büyük bir kanlı çarpışmayı önlemiş oldu.

Bunu duymadınız mı siz de? Ey İsevilər, ey Museviler, ey Muhammedîler! Böyle sulh ile (barışla) bu meseleyi halleden Muhammed'i unuttunuz mu? Şimdi aranızdan Mehdi çıksın, gelsin kavgası başlatmak için Mescid-i Aksa'yı "senin-benim" kavgasına dönüştürüyorsunuz.

Mescid-i Aksa ne senin ne de benim. Orası Allah'ın, bizlerin bir araya gelmesi için koyduğu bir bilek taşı sadece. Bunu unutup da kavgaya tutuşmak da nedir?

Şimdi, hani bazıları "Mehdi ortaya çıksın" diye yapıyor bunu. Halbuki Muhammed, "Ben peygamberim" dediği için ortaya çıktı. Ona Mekke'de ambargo uyguladılar, öldürmeye kalktılar. Ve paçayı kurtarmak için gece Mekke'den apar topar kaçan Muhammed değil miydi?

Allah, Muhammed'i sınadı. Bir mağaraya sığındı, oraya kadar kovalandı. Yani orada mağarada ikisinden biri "tiksirip" (hapşırıp) ses çıkarsa canlarından olacaklardı. Ebu Bekir de korkudan titriyordu. Kim korkmaz? Muhammed, O'na "Korkma, ikimizin üçüncüsü Allah'tır" dedi ve ayet indi.

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِلاَّ تَنصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُواْ ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لاَ تَحْزَنْ إِنَّ اللّهَ مَعَنَا فَأَنزَلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَّمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُواْ السُّفْلَى وَكَلِمَةُ اللّهِ هِيَ الْعُلْيَا وَاللّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

İlla tensurûhu fe kad nasarahullâhu iz ahracehullezîne keferû sâniyesneyni iz humâ fîl gâri iz yekûlu li sâhibihî lâ tahzen innallâhe meanâ, fe enzelallâhu sekînetehu aleyhi ve eyyedehu bicunûdin lem terevhâ ve ceale kelimetellezîne keferûs suflâ, ve kelimetullâhi hiyel ulyâ vallâhu azîzun hakîm

Meali :

O'na sizin yardım etmeniz dışında (etmediğinizde) o zaman Allah, O'na (Resûl’e) yardım etmişti. Kâfir olanlar, O'nu (Mekke’den) çıkardığı (çıkmaya mecbur ettikleri) zaman iki (kişi)nin ikincisi idi. İkisi mağarada iken arkadaşına şöyle demişti: “Mahzun olma! Muhakkak ki; Allah, bizimle beraber.” O zaman Allah, O'nun üzerine sekînetini indirdi. Ve O'nu göremediğiniz bir ordu ile destekledi. Kâfirlerin sözünü sufli kıldı. Ve Allah’ın sözü; O, çok yücedir. Ve Allah; Azîz’dir (üstündür), Hakîm’dir (hüküm sahibi ve hikmet sahibidir).

(Sadakallahul Aziym TEVBE Suresi 40. ayet)

Yani can boğazdayken ve o durumda erkeğin onda dokuzu tabii ki kaçmakta ve saklanmaktayken... İsa da kaçsaydı belki çarmıha gerilmezdi. Musa kaçtı, Musa da kurtuldu. Peki ya İsa? O kaçmadı, ne oldu? O da öldürüldü. Havarilerinin bazıları da Mersin'de lime lime edildi (paramparça edildi). O zaman bu insanlar şimdi değişti mi?

Eğer Mehdi bilinecek, bulunacak olsaydı, Allah onu da peygamber ederdi ve o da alenen çıkar, tebliğ yapardı. Allah onu saklamış, gizlemiş işte. Ne dibini bucağını delmeye çalışıyorsun, ah mak* Müslüman, ah mak gâvur!

Hz. Meryem, İsa'ya hamile kaldığında bir Musevi idi ve İsa'yı doğurdu. İsa, İsevi oldu. Eğer İsa'nın babası da Mehdi ise ve Mehdi de Müslüman ise... Meryem ise bir anne ve ona dönmek, yüzünü ona çevirmek, Kâbe'ye bakmakla eşdeğerdir. Yani yaşayan, yürüyen Kâbe'lerden birisi... Ona dönmek demek, İsevi, Musevi ve Müslüman olmak demektir. O zaman Meryem, hatta üç dini birleştiren bir kıbledir.

Ve Mehdi ise, o namaz ile 124 bin din ve peygamberi bir araya toplayacak olan son askerdir. İster al birleş, birlik ol; ister ayrıl, kavga et. Kıyamet kopsun başına o zaman! Ya yaşamayı seç, ya da ölmeyi.

Rabbim, ahir zaman ümmetine, Mehdi cemaatine idrak ver de, artık iyi ile kötüyü ayırt etsinler.

---oOo---

أَأَللَّهُمَّ أَرِنَا الْحَقَّ حَقاً وَ ارْزُقْنَا اتِّبَاعَهْ وَ أَرِنَا الْبَاطِلَ بَاطِلاً وَ ارْزُقْنَا اجْتِنَابَهْ

''Allahım! Bizlere, hakkı Hak gösterip ona tabi olmayı, bâtılı da Bâtıl gösterip ondan yüz çevirmeyi nasib eyle..! '

وَآخِرُ دَعْوَاهُمْ أَنِ الْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ

Ve âhıru da'vâhum enil hamdulillâhi rabbil âlemîne, Amiyn.

Elfatiha maassalavat.

سُبْحاَنَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَأَتُوبُ إِلَيْكَ

Sübhâneke Allahümme ve bihamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfirullahe ve etûbu ileyk.

Raşit Tunca

Schrems, 15 Aralık  2017

Âlimin Günahı Avamın Sevabıdır

ÂLiMiN GÜNAHI AVAMIN SEVABIDIR

Vergi (zekat fonu)

Âlimin Günahı Avamın Sevabıdır

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ وَحَآجَّهُ قَوْمُهُ قَالَ أَتُحَاجُّونِّي فِي اللّهِ وَقَدْ هَدَانِ وَلاَ أَخَافُ مَا تُشْرِكُونَ بِهِ إِلاَّ أَن يَشَاء رَبِّي شَيْئًا وَسِعَ رَبِّي كُلَّ شَيْءٍ عِلْمًا أَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ

Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirrahmenirrahim

İnnî veccehtu vechiye lillezî fataras semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn. Ve hâccehu kavmuhu, kâle e tuhâccûnnî fîllâhi ve kad hedâni, ve lâ ehâfu mâ tuşrikûne bihî illâ en yeşâe rabbî şey’en, vesia rabbî kulle şey’in ilmâ(ilmen), e fe lâ tetezekkerûn.

Meali :

“Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.” Kavmi onunla tartışmaya girişti. Dedi ki: “Beni doğru yola iletmişken, Allah hakkında benimle tartışmaya mı kalkışıyorsunuz? Hem sizin O’na ortak koştuklarınızdan ben korkmam; ancak Rabbimin bir şey dilemiş olması başka. Rabbimin ilmi her şeyi kuşatmıştır. Hâlâ Onu Hatirlmayacakmisiniz zikretmeyecekmisiniz (zikretmeyecekmiyiz?)”

Sadakallahul Aziym EN'AM Suresi 79. ve 80. ayet

---oOo---

Peygamber Efendimiz Sallallâhü Aleyhi ve Sellem Buyurdular

"Mü’minin üç kalesi vardır. Birisi zikrullah birisi Kur’an okumak, diğeri de namaz dır."

( Hadis-i Şerif )

"Allâhumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

"Allâhumme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrâhîme inneke hamîdun mecîd"

Yolculugumuza başliyoruz :

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم