12,99 €
Tasavvuf, vaaz, sohbet ve nasihat yoludur. Tasavvufi Hayat Serüvenimdeki Tecrüblerimi öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi, gördüklerimi, bildiklerimi, fikirlerimi, inandıklarımı, inanmadıklarımı, itiraz ettiklerimi, kabullendiklerimi, zaman zaman kaleme aldım. Bu kitap serisinde birinci bölümü yazdım, faydalanmak isteyenlere hayırlı olsun. Tasavvuf bir de zikir ve Ezkar yoludur. 1992 de Nakşibendi Tarikatına intisab ettim, ve Uzun Süre Nakşibendi tarikatında Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Hatmelere katıldım, sohbetlere katıldım, 10 seneden sonra Nakşibendilerden ayrıldım, Burhamiye Tarikatına intisab ettim, orada da birkaç sene Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım, sonra Şeyh değiştirdim, aynı tarikatın Düsukiye Şaziliye Koluna bağlandım, yaklaşık bir 10 senede orada Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım. Sonrada Yaklaşık 2015 te, Kendi Tarikatım, Raşidi Tarikatını Kurdum, inernet ortamında sohbetler yazdım yayınladım, youtube üzerinden videolar, canlı yayınlar yayınladım, radyo kurdum, radyodan sohbetler yayınladım. Raşidi Tarikatının Adablarını Zikirlerini anlatan kitaplar yayınladım. Raşidi Tarikatı Mevsim Tarikatı yani günlerin, ayların, gecelerin, gündüzlerin, nurun, ve ziyanın, ve mevsimlerin devaren ettirilmesini talim eden, bir yol ve tarik ve usuldür. Ve ayrıca Yağmur yağdırmasını, kar yağdırmasını, güneş açtırmasını talim eden yoldur. Raşidi Tarikatının Amacı ve Gayesi : Başağaçlı Raşit Tunca`nın Hakkalyakin veya keşfen bilip yaşadıklarını, bir cemaate ve gruba ögretip, misyonunun ondan sonrada devam ettirilmesi. Raşit Tunca Schrems, 28.07.2025
Das E-Book können Sie in Legimi-Apps oder einer beliebigen App lesen, die das folgende Format unterstützen:
Seitenzahl: 401
Veröffentlichungsjahr: 2025
Rasit Tunca
TASAVVUF OKULU
KEMALAT SERÜVENi SERiSi 1
Dieses ebook wurde erstellt bei
Inhaltsverzeichnis
Titel
ÖNSÖZ
İnsan ve Kâinat Fıtrat Üzere Yaratılmıştır
Kur'an'daki Takvimler ve Mekke'nin Fethi
Tasavvuf Nedir? Dinde Vesile Varmidir?
Temizler ve iyiler - Mikroplar ve Kötüler
incildeki Su Testisi Taşiyan Adam Kimdir?
Fuad Nedir ? Önden Giden Nedir?
Cehenneme Odunmusun Yoksa Cennete Nimetmi
Allah- isavilere et yemeyin - müslümanlara kurban kes
Zamanin Ruhu Nedir? Ve Bu Zamanin Ruhu Kimdir?
Hakikat ve Marifet Nedir -Ihsan Makamı
Ay Takvimi ve Güneş Takvimi
Takva Allah’a Yaklaşmayi Dilemekdir
O Tersi Olmayan Bir dir
Yakin Bilgisi Nedir? Örnekleriyle
Allah ın Kullarını Siigaya Çekmesi Nedir?
Terakki - Cennet veya Cehenneme Dönüşüm
Kur'an'daki Çekirdekli Sûreler
Ahmaklık Hastalığı
Allah'ın "Velî" ismi, Veli ve Evliya Kimdir?
Hikmet Nedir ve Nerededir?
Letafet ve Metanet - incelik ve Sertlik
Vekil ve Tevekkül Nedir?
Hasat Sap ile Samanı Ayırt Etmek
Allahın Öğrettiği Esma Terkipleri
Hürümet ve Ulul Emre itaatin Dindeki Yeri
Arapça ve Manada Yolculuk
Deccal aleyhillanenin Ahirzaman Fitneleri
Ziya ve Alfa Hareketinin Terkedilmesi
Sünnet Nedir? Nasıl Sahibine Teslim Edilir?
Gaybın Anahtarları Allah ın Katındadır
Hasbiyallah, Hasbünallah, Surullah Nedir?
Görmek Göz ile mi Yoksa Gönül ilemidir
Peygamber Duası - Peygamber Niyazı
Kim Bana Kış Mevsimini Getirebilir
Sayılara ve Kavramlara Farklı Bir Bakış
Allah Yarattıklarını Eşi ile Birlikte Yaratmış
Deyyan İsminin Manası ve Ahir Zamanın Hikmeti
Hz. Mehdi ve Deccal'in Silahı
Türk'ün Aklı Neden Sona Kalır?
Kalpler Ancak Allah'ı Zikretmekle Huzur Bulur
BiZ KiMiZ HAKKIMIZDA
Inhalt
Impressum neobooks
TASAVVUF OKULU
KEMALAT SERÜVENi SERiSi 1
Tasavvufi Hayatımdaki Seyri Sülük Yolculuğumdaki Tecrübelerim
Sayı : V280720250155
Seri : 1
Tarih : 28.07.2025
Yer : Schrems/Avusturya
Yazar : Raşit Tunca
Yayıncı : Tunca-Book
Tasavvufi Hayatımdaki Seyri Sülük Yolculuğumdaki Tecrübelerim
ÖNSÖZ
Tasavvuf, vaaz, sohbet ve nasihat yoludur.
Tasavvufi Hayat Serüvenimdeki Tecrüblerimi öğrendiklerimi, deneyimlediklerimi, gördüklerimi, bildiklerimi, fikirlerimi, inandıklarımı, inanmadıklarımı, itiraz ettiklerimi, kabullendiklerimi, zaman zaman kaleme aldım. Bu kitap serisinde birinci bölümü yazdım, faydalanmak isteyenlere hayırlı olsun.
Tasavvuf bir de zikir ve Ezkar yoludur.
1992 de Nakşibendi Tarikatına intisab ettim, ve Uzun Süre Nakşibendi tarikatında Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Hatmelere katıldım, sohbetlere katıldım, 10 seneden sonra Nakşibendilerden ayrıldım, Burhamiye Tarikatına intisab ettim, orada da birkaç sene Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım, sonra Şeyh değiştirdim, aynı tarikatın Düsukiye Şaziliye Koluna bağlandım, yaklaşık bir 10 senede orada Sofilik yaptım, Zikir çektim, Şeyhlerimi Rabıta ettim, Zikir Meclislerine katıldım, sohbetlere katıldım.
Sonrada Yaklaşık 2015 te, Kendi Tarikatım, Raşidi Tarikatını Kurdum, inernet ortamında sohbetler yazdım yayınladım, youtube üzerinden videolar, canlı yayınlar yayınladım, radyo kurdum, radyodan sohbetler yayınladım. Raşidi Tarikatının Adablarını Zikirlerini anlatan kitaplar yayınladım.
Raşidi Tarikatı Mevsim Tarikatı yani günlerin, ayların, gecelerin, gündüzlerin, nurun, ve ziyanın, ve mevsimlerin devaren ettirilmesini talim eden, bir yol ve tarik ve usuldür. Ve ayrıca Yağmur yağdırmasını, kar yağdırmasını, güneş açtırmasını talim eden yoldur.
Raşidi Tarikatının Amacı ve Gayesi :
Başağaçlı Raşit Tunca`nın Hakkalyakin veya keşfen bilip yaşadıklarını, bir cemaate ve gruba ögretip, misyonunun ondan sonrada devam ettirilmesi. Raşidi Tarikatı Halife olarak bizlerin, Yeryüzünden Kainatı Yönetmenin usullerini öğretir. Raşidi Tarikatı 28 Sınıfdır, her Sınıf 40 günde katedilir. Raşidi Tarikatı birde zikir ve Ezkar yoludur. Raşidi Tarikatına intisab edenler Günlük vird okur zikreder, Bitirip mezun olanlar Raşidi Hatimi Yahutta "Hatmei Raşidanı" Vird olarak okurlar.
Arapça olan bu Dualar birde "HAMEYLi MUSKASI" olaraktan, Herhangi güzel bir misk ile kokulanıp folya ile sarılı olarak ve deri muhafaza içinde üzerinizde, veya arabanızda veya çantanızda taşınır.
Sobetlerimizin ve Makalelerimizin birinci bölümü bu kitapta.
Raşit Tunca
Schrems, 28.07.2025
İnsan ve Kâinat Fıtrat Üzere Yaratılmıştır
"İnsan ve Kâinat Fıtrat Üzere Yaradılmıştır"
Arapça Ayetler ve Mealleri:
Şuara Suresi 214-217:"Önce en yakın akrabanı uyar. Mü'minlerden sana uyanlara şefkatle davran. Eğer sana karşı gelirlerse, 'Ben sizin yaptıklarınızdan uzağım' de. Sonra da yüce ve merhametli olan Allah'a tevekkül et.
" Rum Suresi 30. Ayet:"Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değişiklik olmaz. İşte bu dosdoğru dindir, fakat insanların çoğu bilmez."
Hadisler: "Her çocuk İslam fıtratı üzere doğar. Sonra anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar." (Buhârî, Ebû Dâvud, Tirmizî)
"Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." *(Muvatta, Husnü'l-Hulk 8)*
Salavat:"Allah'ım! Muhammed'e ve onun ümmetine rahmet et, İbrahim'e ve ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz sen övülmeye layıksın, yücesin."
Şems Suresi 7-9:"Nefse ve onu düzgün şekilde şekillendirene andolsun ki, ona kötülük ve takvayı ilham etmiştir. Nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir."
Açıklama: Allah, dini insanın fıtratına uygun olarak yaratmıştır. Kâinatın büyük bir düzeni vardır, insan da bu düzenin küçük bir modelidir. Din, bu fıtrat üzerine kuruludur. "Kendini bilen Rabbini bilir" sözü boşuna değildir, çünkü Allah insanı kendi suretinde yaratmıştır. Fıtratı bozmak, kâinatın dengesini bozmak demektir. İnsan, üç kol, dört göz gibi sapkınlıklarla yaratılışı değiştirmeye kalkarsa, bu düzen altüst olur. Çünkü din ve kâinat, bu mükemmel denge üzerine ayakta durur. Allah her şeyi zıddıyla yaratmıştır: Aydınlık-karanlık, iyi-kötü, tatlı-acı... Bunlar insanın imtihanı ve olgunlaşması içindir. "Karanlık madde" bile henüz tam bilinmezken, insan acizliğini anlamalıdır. Uyarı:"Enel-Hak" (Ben Hakkım) diyerek kendini Tanrılaştırmaya kalkanlar, aslında Allah'ın yarattığı malzemeyle oynayan ahmaklardır. Gerçek yaratıcılık, fıtratı bozmadan hikmetle yaşamaktır.
Sonuç:Bizler Allah'ın halifeleriyiz, fakat O'nun sıfatlarını tam olarak taşıyamayız.
"Kimi kötülüğe, kimi takvaya yöneltiriz" ayeti, bu dünyadaki çeşitliliğin hikmetini gösterir. Asıl kurtuluş, nefsimizi arındırıp fıtrata uygun yaşamaktır. "Kâmil İnsan Nedir?" "Nefsini bilen Rabbini bilir" sözündeki mana, insanın Allah'ın suretinde yaratıldığını gösterir. Bazı insanlarda bir veya iki ilahî sıfat açıkça görülürken, diğerleri daha gizlidir. Kâmil insan, Allah'ın bütün isimlerinin (en azından 99 Esmâ-i Hüsnâ'nın) tecelli ettiği ve bu sıfatları bilinçle yaşayan kişidir. Sadece "Rahmân" ve "Rahîm" sıfatlarıyla merhametli olmak yetmez. Kâmil insan: "Kes!" denilince kesebilen bir cesarete (Celâl sıfatı), "Öldür!" denilince adaleti uygulayan bir kararlılığa (Cebbâr sıfatı), Bazen şefkatle müşfik (Latîf sıfatı), Bazen zarar veren mikroplar gibi (Dârr sıfatı) olabilmelidir. Dünya sadece "kuzu gibi" müminlerle değil, kurtlarla, leyleklerle, hatta mikroplarla dengelenmiştir.Kurt ile Leylek Hikâyesi Bir gün kurt, leyleğe: "Yarın bana misafir ol, sana ikram edeceğim" der. Ertesi gün leylek gelir, kurt çorbayı geniş bir tabakta sunar. Kurt çorbayı içerken, leylek gagasıyla içemez. Sonra leylek: "Sen de yarın bana gel" der. Bu sefer leylek çorbayı dar boyunlu bir vazoda sunar. Leylek içer, kurt içemez. Hikmet: Her varlığın farklı fıtratı vardır. Kurt ile leylek dost olsa da yaratılışları farklıdır. Bu çeşitlilik, dünya düzeni için gereklidir.Fıtratı Bozmaya Kalkanlara Uyarı Hristiyanlar ve Yahudiler de Allah'ın birer tecellisidir. Onların varlığı rahmettir; yoklukları azap olurdu. Biber acı, elma ekşi, karpuz tatlı olmalıdır. Kimse Allah'ın taksimine karşı çıkamaz.
"Allah bazına kötülüğü, bazına takvayı ilham eder." (Şems Suresi 8).
Kurt öldürür, koyun verimli olur. İkisi de denge unsurlarıdır. Bir karınca türünün yok oluşu, kıyamete bir adım daha yaklaştırır. Gece yorgun düşünce gündüzü, gündüz bitince geceyi devralır. Hiç kavga etmeden! Yaz kışa, kış yaza yerini bırakır. Bu düzen bozulursa her şey altüst olur.Uyarı Ayeti: "Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan kıyarsa, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur." (Mâide Suresi 32) Sonuç:Allah'ın yarattığı çeşitliliği bozmaya çalışanlar, fıtrata savaş açmıştır. "Kâmil insan", bu dengeyi koruyandır. "Haksız Yere Öldürmeyin!"(İsra Suresi 33. Ayet Meali)
Arapça Metin:"Ve lâ taktulûn nefselletî harramallâhu illâ bil hakkı, ve men kutile mazlûmen fe kad cealnâ li veliyyihî sultânen fe lâ yusrif fîl katli, innehu kâne mensûrâ."
Anlamı:"Allah'ın dokunulmaz kıldığı cana haksız yere kıymayın! Kim zulümle öldürülürse, biz onun velisine (yetkili mercilere) yetki verdik. Ancak o da öldürmede sınırı aşmasın. Çünkü ona (adaletle hükmetme gücü verildiği için) yardım edilmiştir."
Açıklama: Tilki çalmakla, mikrop öldürmekle sorgulanmaz; çünkü onlar fıtratları gereği böyle yaratılmıştır. Allah, Firavun gibi zalimlere bile defalarca peygamber göndererek uyarmıştır. Hüküm O'nundur. Günümüzdeki Çarpık Anlayışlar Bu gerçekleri söylediğim için bazılarını rahatsız ediyorum. Çünkü: Hocalar, âlimler, liderler birbirine düşman oldu. Üçüncü Dünya Savaşı kehanetleri dolaşıyor. Oysa dinimiz kehaneti yasaklar:
Neml Suresi 65. Ayet:"De ki: Göklerde ve yerde gaybı Allah'tan başka kimse bilemez. İnsanlar ne zaman diriltileceklerinin bile farkında değildir."
Uyarı: "One Minute" diyerek halkı coşturanlar, bugün "İsrail dostumuzdur" diyebiliyor.
Tıpkı Kur'an'dan "La ya'lemü'l-gaybe illallah" (Gaybı Allah'tan başkası bilmez) ayetinin unutturulması gibi, zihinler manipüle ediliyor.
Bilinçaltı Manipülasyonu Kehanetler ve falcılık, bilinçaltına yerleştirilen yönlendirmelerdir:
Bilinçaltı, buzdağının görünmeyen kısmı gibidir. Bilinçli zihin saniyede 5-9 veri işlerken, bilinçaltı 3 milyon veri kaydeder. 0-6 yaş arası deneyimler, kalıcı inançları oluşturur. Örneğin: Bir müzik parçası size nedensiz hüzün veriyorsa, bu geçmiş bir kayıttan gelir. Bilinçaltı olumsuzu algılamaz! "Geç kalmak istemiyorum" dediğinizde, o "geç kalmak" kısmını kaydeder. Çözüm: "Şimdi ben..." diyerek olumlu cümleler kurun. Bilinçaltı bunları gerçekleştirmek için çalışır. Son Söz:Allah'ın koyduğu fıtrat düzenini bozmaya çalışanlar, hem kendilerini hem dünyayı yıkıma sürükler. Manzara Resimleri ve Bilinçaltı Etkileri Kim manzara resimlerini sevmez ki? Dış dünyamızla bu tür görüntüler bize huzur verir. Örneğin, odamıza deniz ve üzerinde kayık olan bir tablo asalım. Beton yığınları arasında yaşayanlar için bu görüntü rahatlatıcı olabilir. Peki ya bilinçaltımız bu resmi nasıl algılıyor? İşte gerçekler: "Mezarcı, gümrük memurları, hapis hayatı, fahişeler, tüm kötülükler ve kadınlara karşı sapkın arzular" Bu etkiler sadece deniz ve kayık resmi için geçerlidir. Kıyı veya başka unsurlar eklenirse, bilinçaltındaki anlamlar değişebilir. Ancak kesin olan bir şey var: Bu tür resimler bilinçaltına emirler gönderir. Yani uyanıkken kendimizi hipnoz eder ve belaları davet ederiz.
Maide Suresi 90. Ayet:"Ey iman edenler! İçki, kumar, tapınak dikmek ve fal okları şeytan işi pisliklerdir. Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz."
Erken Kesilen Kuzular ve Olgunlaşmamış Meyveler Günümüzde 3-4 aylık kuzular kesiliyor - etleri yumuşak ve çabuk pişiyor diye. Olgunlaşmamış meyveler toplanıyor - Türkiye'den İngiltere'ye gönderilecek üzümler yolda çürümesin diye. Meksika'dan gelen muzlar ise daha yeşilken koparılıyor. Sonuç: Çocuk yaşta kendini olgun sanan veletler türedi. "Ben bilirim" diyen bühtanlar çoğaldı. Araplar, daha reşit olmamış çocukları iki sure öğrenince imam yapıyor.
Hatırlatma:Hz. Muhammed (s.a.v.) 40 yaşına kadar bekledi. O iki cihan serveri bile erken davranmadı. Şimdi 5 yaşındaki çocuklar mı imam olacak? Bu olgunlaşmamış nesli, yediğiniz ham meyveler ve kuzular doğurdu! Dua:"Allah'ım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, batılı da batıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip eyle."
Son Söz:"Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur." El-Fatiha ve salavatlar...
"Allah'ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden bağışlanma diler, sana tövbe ederim."
(Raşit Tunca 2 Ocak 2016 )
Kur'an'daki Takvimler ve Mekke'nin Fethi
Kur'an'daki Takvimler - Hicret - Mekke'nin Fethi - Haram Aylar
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
ذَرْهُمْ يَأْكُلُواْ وَيَتَمَتَّعُواْ وَيُلْهِهِمُ الأَمَلُ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
*(Hicr Suresi 3. Ayet / 15:3)*
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَجَعَلْنَا مِن بَيْنِ أَيْدِيهِمْ سَدًّا وَمِنْ خَلْفِهِمْ سَدًّا فَأَغْشَيْنَاهُمْ فَهُمْ لاَ يُبْصِرُونَ
*(Yasin Suresi 9. Ayet / 36:9)*
Meal:
"Bırak onları, yesinler, eğlensinler ve boş ümitler onları oyalasın. Ama yakında bilecekler!"
*(Hicr Suresi 3. Ayet / 15:3)*
"Hem önlerine hem arkalarına birer set çektik, böylece gözlerini perdeledik; artık göremezler."
*(Yasin Suresi 9. Ayet / 36:9)*
Peygamberimiz’in (S.A.V.) Veda Hutbesi’nden Bir Bölüm:
"Cahiliye dönemindeki kan davaları tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmuttalib’in oğlu Haris’in davasıdır."
(Not: Bu dava, Peygamberimiz’den dört nesil önce başlamıştır. Hicrî aylardan "Rebiülevvel" ve "Rebiülahir" isimleri bu kan davasıyla ilişkilidir. "Rebi" (ilkbahar) dönemindeki bu olay, Arap takviminde iz bırakmıştır.)
Salavat:
"Allah’ım! Muhammed’e ve onun ümmetine rahmet et, tıpkı İbrahim’e ve onun ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz Sen övülmeye layıksın, yücesin."
"Allah’ım! Muhammed’e ve onun ümmetine bereket ver, tıpkı İbrahim’e ve onun ümmetine bereket verdiğin gibi. Şüphesiz Sen övülmeye layıksın, yücesin."
Mekke’nin Fethi ve Tarih Yanlışları
Tarihi gerçekleri çarpıtan bazı çevreler, özellikle siyasi amaçlarla "Mekke’nin Fethi 1 Ocak’tır" iddiasını yaymaktadır. Bu, yılbaşına karşı alternatif oluşturma çabasıdır. Oysa:
Noel (Hristiyan bayramı) 25 Aralık’tır; 1 Ocak’la ilgisi yoktur.
Mekke’nin fethi, Hicrî 20 Ramazan 8 (Miladî 11 Ocak 630) tarihinde gerçekleşmiştir.
Kaynaklar:
İbn İshak, İbn Hişam, Belâzûrî, Vâkıdî gibi tarihçiler bu tarihi doğrulamaktadır.
Resmî Diyanet kaynakları da 11 Ocak 630 tarihini vermektedir.
Online Hicrî-Miladî çeviri araçları (örnek: Islamic Date Converter) 20 Ramazan 8’in 11 Ocak 630’a denk geldiğini göstermektedir.
Sonuç:
"Mekke’nin Fethi 1 Ocak’tır" iddiası tarihî bir yanlıştır. Doğru tarih 11 Ocak 630’dur.
Peygamberimiz'in (a.s.m.) İsimleri ve Kur'an'da Geçen Takvimler
Peygamber Efendimiz'in (a.s.m.) isimleri Kur'an-ı Kerim'de beş defa zikredilmiştir:
Dört defa "Muhammed" olarak:
Âl-i İmrân Suresi, 144
Ahzâb Suresi, 40
Muhammed Suresi, 2
Fetih Suresi, 29
Bir defa "Ahmed" olarak:
Saff Suresi, 6
Bu ayetler, aynı zamanda beş farklı takvime işaret eder:
1. Takvim: Âl-i İmrân (3/144)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَمَا مُحَمَّدٌ إِلاَّ رَسُولٌ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِ الرُّسُلُ أَفَإِن مَّاتَ أَوْ قُتِلَ انقَلَبْتُمْ عَلَى أَعْقَابِكُمْ وَمَن يَنقَلِبْ عَلَىَ عَقِبَيْهِ فَلَن يَضُرَّ اللّهَ شَيْئًا وَسَيَجْزِي اللّهُ الشَّاكِرِينَ
*(Âl-i İmrân 3/144)*
Anlamı:
"Muhammed, sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse, geriye mi döneceksiniz? Kim geri dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır."
Bu ayet, "3144" veya "3/144" şeklinde bir takvim işaretidir.
2. Takvim: Ahzâb (33/40) – Peygamberlik Zamanı
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
مَّا كَانَ مُحَمَّدٌ أَبَا أَحَدٍ مِّن رِّجَالِكُمْ وَلَكِن رَّسُولَ اللَّهِ وَخَاتَمَ النَّبِيِّينَ وَكَانَ اللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمًا
*(Ahzâb 33/40)*
Anlamı:
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir."
Bu ayet, "3340" veya "33/40" şeklinde bir takvim gösterir.
33 yıl geçmiş, Hz. Muhammed 40 yaşına gelmiş ve peygamber olmuştur.
4 nesil bir arada yaşar: Büyük dede → baba → oğul → torun (Veda Hutbesi’nde geçen Abdülmuttalib’in kan davası gibi).
(Not: Hicrî aylardan "Rebiülevvel" ve "Rebiülahir" isimleri, bu kan davasıyla bağlantılıdır.)
3. Takvim: Muhammed Suresi (47/2) – Hudeybiye Antlaşması
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَآمَنُوا بِمَا نُزِّلَ عَلَى مُحَمَّدٍ وَهُوَ الْحَقُّ مِن رَّبِّهِمْ كَفَّرَ عَنْهُمْ سَيِّئَاتِهِمْ وَأَصْلَحَ بَالَهُمْ
*(Muhammed 47/2)*
Anlamı:
"İman edip salih ameller işleyenler ve Muhammed’e indirilene –ki o Rablerinden gelen hakikattir– inananların günahlarını örter ve durumlarını düzeltiriz."
Bu ayet, "472" veya "47/2" şeklinde bir takvim işaretidir.
Önceki takvim (33/40) ile arasında 14 yıl vardır.
Rabia’nın kan davasından 47 yıl sonra Hudeybiye Antlaşması yapılmıştır.
Peygamberimiz’in doğumu (571) esas alınırsa, Rabia’nın kan davası 538’de başlamıştır.
(Hudeybiye Antlaşması, hicretin 6. yılında (Miladî 628) gerçekleşmiştir.)
4. Takvim: Fil Vakası (105/1)
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ
*(Fîl 105/1)*
Anlamı:
"Rabbinin fil sahiplerine ne yaptığını görmedin mi?"
Bu ayet, "1051" veya "105/1" şeklinde bir takvim gösterir.
Fil Vakası’nın üzerinden 105 yıl geçmiş, Hz. Muhammed dünyaya gelmiştir.
Sonuç:
Kur'an'da geçen bu ayetler, aynı zamanda tarihsel dönemlere işaret eden takvimler içermektedir. Bu rakamlar, Peygamberimiz’in (a.s.m.) hayatındaki önemli olayları ve nesiller arası hesaplamaları anlamamıza yardımcı olur.
Fil Vakası ve Tarihsel Takvimler
Fil Vakası'nın Tarihi:
Kaynaklarda Fil Vakası'nın tarihi hakkında farklı rivayetler vardır:
347, 552 veya 563 yılları gibi çeşitli tarihler zikredilir.
En yaygın rivayet, Peygamberimiz'in (a.s.m.) doğumundan 50-55 gün önce, Muharrem ayında gerçekleştiğidir.
Fil Suresi ve Takvim:
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِأَصْحَابِ الْفِيلِ
*(Fil Suresi 105/1)*
105/1 veya 1051 şeklindeki bu rakam, bir gezegen veya yıldızın döngüsüne işaret eder.
10,009 yıllık bir tur yapan bir gök cismi olabilir (örneğin: Sirius, Jüpiter, Merkür).
Fil Takvimi, bu döngüye göre düzenlenmiştir.
Haftanın Günleri ve Kozmik Bağlantılar
Pazar (Sunday/Güneş Günü):
Kâinatın yaratılışının ilk günü.
Almanca: Sonntag (Güneş Günü).
Pazartesi (Monday/Ay Günü):
Fransızca: Lundi, Almanca: Montag.
Salı (Mars Günü):
Latince: Martis dies, Fransızca: Mardi.
Çarşamba (Merkür Günü):
Haftanın ortası (Almanca: Mittwoch).
Demirle ilişkilendirilir (Hadid Suresi).
Perşembe (Jüpiter/Thor Günü):
İngilizce: Thursday (Thor’un Günü).
Boğa sembolüyle bağlantılı.
Cuma (Venüs Günü):
Müslümanlar için ibadet günü.
Batıda Friday (Venüs) olarak adlandırılır.
Cuma Suresi 9-10:
"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrıldığınızda, Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın... Namaz bitince yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın."
Cumartesi (Satürn Günü):
Yahudilerin Şabat günü (çalışma yasağı).
Avusturya’da geleneksel olarak tatil günüydü (artık uygulanmıyor).
Hudeybiye Antlaşması ve Yazım Süreci
Kureyş elçisi Süheyl bin Amr, Peygamberimiz'le (a.s.m.) görüşerek sulh teklif etti. Anlaşma şartları yazılırken:
"Bismillahirrahmanirrahim" yerine Süheyl, "Bismike Allahümme" yazılmasını istedi.
"Muhammed Resûlullah" ifadesine itiraz edip, "Muhammed bin Abdullah" yazdırdı.
Peygamberimiz (a.s.m.), diplomatik esneklik göstererek bu değişiklikleri kabul etti.
Önemli Not:
Bu tavizler, barışın sağlanması için verilmiş geçici adımlardı.
Nihai hedef, İslam'ın yayılması ve Mekke'nin fethiydi.
Sonuç:
Fil Takvimi, kozmik döngülerle bağlantılı bir zaman ölçüsüdür.
Haftanın günleri, farklı kültürlerde gezegenlerle ilişkilendirilmiştir.
Hudeybiye Antlaşması, siyasi hikmetlerle şekillenmiş bir stratejidir.
Hudeybiye Antlaşması ve Tarihsel Takvimler
1. Hudeybiye Antlaşması'nın Tarihi
Geleneksel kaynaklar: Hicretin 6. yılı, Zilkade ayı (Miladi 628)
Alternatif hesaplama: Miladi 585
(Kan davası referans alınarak yapılan kronolojiye göre)
2. Kur'an'da Antlaşmanın İşaretleri
Fetih Suresi 29. Ayet (48/29):
"Muhammed, Allah'ın elçisidir. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidir..."
Bu ayet, 48. yılın 29. gününe (Muharrem 29) işaret eder.
Kan davasından 48 yıl 29 gün sonra Hudeybiye Antlaşması yapılmıştır.
3. Hz. İsa'nın Ahmed Müjdesi (Saff Suresi 6)
أَنِّي رَسُولُ اللَّهِ... مُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَأْتِي مِن بَعْدِي اسْمُهُ أَحْمَدُ
"Ben Allah'ın elçisiyim... Benden sonra gelecek ve adı Ahmed olan bir peygamberi müjdeliyorum."
61/6 rakamı, Nuh takvimi (Neptün döngüsü: 164.79 yıl) ile ilişkilendirilir.
Mehdi'nin gelişi için kozmik bir zamanlama öngörülür.
Peygamberimiz'in Doğum Tarihi ve Takvim Çelişkileri
Geleneksel tarih: Miladi 571 (Fil Vakası'ndan 50-55 gün sonra)
Alternatif hesaplamalar:
Muhammed Suresi 2. ayet (47/2): Peygamber'in doğumu Miladi 472 olabilir.
Hadid Suresi 1. ayet (57/1): Hz. Adem'in yaratılışına atıfta bulunur:
"Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ı tesbih eder."
Merkür yılı (demir çağı) ile ilişkilendirilir.
Çelişkiler:
472'de doğup 585'te Hudeybiye Antlaşması yapılırsa, aradaki 113 yıl hangi takvime göredir?
Geleneksel tarih (571) ile uyumsuzluk, farklı takvim sistemlerinin kullanıldığını gösterir.
Haram Aylar ve Savaş Yasağı
Bakara Suresi 217. Ayet:
"Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: 'O ayda savaş büyük bir günahtır.'"
Haram Aylar:
Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep
Cahiliye döneminde savaş yasaktı.
Zilkade'nin kökeni: Kan davalarının askıya alındığı barış ayı.
Önemli Uyarı:
"Fitne (zulüm), öldürmekten daha büyüktür."
Müşrikler, Müslümanları dinlerinden döndürmek için her yolu denerler.
Sonuç ve Özet
Tarihsel takvimler (Fil, Nuh, Hicri, Miladi) arasında tutarsızlıklar vardır.
Hudeybiye Antlaşması, hem siyasi hem de kozmik işaretlerle doludur.
Haram aylar, İslam öncesi Arap geleneğinin ıslah edilmiş halidir.
Haram Ayların Gerçek Anlamı ve Önemi
1. Haram Aylar Kimin İçin Haramdır?
Haram aylar Araplara göre değil, Allah'ın emriyle haram kılınmıştır.
Bakara Suresi 217. ayet:
"Haram ayda savaşmak büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, Mescid-i Haram’a zulmetmek ve insanları oradan çıkarmak daha büyük suçtur."
Asıl hedef: Müminlerle kâfirleri ayırt etmek. "Boynuzlu ile boynuzsuzun ayrılması gibi."
2. Haram Aylarda Savaşın Yasak Olmasının Hikmetleri
Fitneyi Önlemek:
Müslümanların birbirine düşmesini engellemek.
(Örnek: Amerika'nın Ramazan'da Müslüman ülkelerde kargaşa çıkarması)
İbadetlere Engel Olmamak:
Zilhicce'de hac, Ramazan'da oruç, Recep ve Şaban'da ibadetler yoğundur.
(Peygamberimiz: "Şaban benim ayımdır." ifadesiyle bu aya özel önem vermiştir.)
Allah'ın Emrine Saygı:
Hz. Hüseyin Kerbela'da şehit edilmişse de, asıl sorun haram aya uymayanların zulmüdür.
Mekke'nin fethi Zilhicce'de gerçekleşti, ancak savaş değil, haccetmek amacıyla gidilmişti.
Haram Ayların Evrensel Boyutu
"Haram" sadece Arap takvimine göre değil, Allah'ın yasakladığı fiillerdir.
(Örnek: Alkol alanın mescide girmesi 40 gün yasaktır.)
Zamanın göreceliği:
Japonya'da geceyken Amerika'da gündüzdür.
Haram aylar da tüm müminler için geçerlidir, coğrafyaya göre değişmez.
Tevbe Suresi 36. Ayet Işığında
"Allah katında ayların sayısı 12’dir. Bunlardan dördü haram aylardır. O aylarda kendinize zulmetmeyin!"
Haram aylar: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, Recep.
Özü: Bu aylarda barışı korumak, Allah’ın dinine hizmet etmek.
Müminlerin Vasfı: Koyun Değil, Bilinçli Mücahit Olmak
Koyun gibi pasif değil, arı gibi üreten ve iğnesiyle korunan müminler olmalıyız.
Cihad: Sadece zorda kalmakla sınırlıdır. "Duran adamı öldürmek hayvanlara özgüdür!"
Dualarımız:
"Allahım! Bize hakkı hak olarak göster, bâtıldan uzak durmayı nasip eyle."
"Unutursak veya yanılırsak bizi affet!"
Son Söz
Haram aylar, Allah’ın dinini koruma mekanizmasıdır.
Müslümanlar olarak:
Takvim karmaşasına düşmeden Allah’ın yasaklarına uymalıyız.
Fitneye alet olmamalı, bilinçli ve dirençli olmalıyız.
Ayet hatırlatması:
"Rabbinizden mağfiret isteyin, sonra O’na tövbe edin ki, sizi belli bir vakte kadar güzel bir şekilde yaşatsın." (Hud Suresi, 3)
Dua:
"Allah'ım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, batılı da batıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip eyle."
Son Söz:
"Hamd, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur."
El-Fatiha ve salavatlar...
"Allah'ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şehadet ederim. Senden bağışlanma diler, sana tövbe ederim."
(Raşit Tunca Schrems, 8 Ocak 2016 )
Tasavvuf Nedir? Dinde Vesile Varmidir?
Tasavvuf Nedir? Dinde Vesile Var mıdır? Mürşid-i Kâmil Kimdir?
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَابْتَغُواْ إِلَيهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُواْ فِي سَبِيلِهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ لَوْ أَنَّ لَهُم مَّا فِي الأَرْضِ جَمِيعًا وَمِثْلَهُ مَعَهُ لِيَفْتَدُواْ بِهِ مِنْ عَذَابِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنْهُمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
*(Mâide Suresi 35-36. Ayetler)*
Meâl:
"Ey iman edenler! Allah’a karşı takvâlı olun, O’na yaklaşmaya vesile arayın ve O’nun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz ki inkâr edenler, yeryüzünde ne varsa hepsi ve onun bir misli daha kendilerinin olsa da kıyamet gününün azabından kurtulmak için fidye verseler, yine de kabul edilmez. Onlar için elem dolu bir azap vardır."
Hadis-i Şerif:
Ebû Hüreyre (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah Teâlâ’nın yollarda dolaşan, zikir ehli arayan melekleri vardır. Allah’ı zikreden bir topluluk bulduklarında, birbirlerine, ‘Gelin, aradığınız burada!’ diye seslenirler ve onları kanatlarıyla kuşatıp semaya yükseltirler. Allah (c.c.) –halbuki her şeyi en iyi O bilir– meleklere sorar: ‘Kullarım ne diyorlar?’ Melekler: ‘Sana tesbih ve tekbir getiriyorlar, hamd ve senâyı artırıyorlar’ derler. Allah: ‘Beni gördüler mi?’ diye sorar. Melekler: ‘Hayır, vallahi görmediler’ derler. Allah: ‘Ya görselerdi ne yaparlardı?’ buyurur. Melekler: ‘Eğer seni görselerdi, ibadetlerini daha çok artırır, seni daha büyük bir tazimle yüceltirlerdi’ derler. Sonra Allah: ‘Ne istiyorlar?’ diye sorar. Melekler: ‘Cennet istiyorlar’ derler. Allah: ‘Cenneti gördüler mi?’ buyurur. Melekler: ‘Hayır, yâ Rabbi!’ derler. Allah: ‘Ya görselerdi?’ diye sorar. Melekler: ‘Eğer görselerdi, ona daha çok rağbet eder, daha şiddetle arzularlardı’ derler. Allah: ‘Neden sığınıyorlar?’ diye sorar. Melekler: ‘Cehennemden’ derler. Allah: ‘Onu gördüler mi?’ buyurur. Melekler: ‘Hayır!’ derler. Allah: ‘Ya görselerdi?’ diye sorar. Melekler: ‘Eğer görselerdi, ondan daha çok kaçar, daha çok korkarlardı’ derler. Bunun üzerine Allah: ‘Şahit olun, onları bağışladım’ buyurur. Meleklerden biri: ‘Falan kişi onlardan değildi, sadece bir iş için uğramıştı’ der. Allah: ‘Onlar öyle bir topluluktur ki, beraber oturan asla bedbaht olmaz’ buyurur."
(Buhârî, Daavât 66; Müslim, Zikir 25)
Salavat:
"Allah’ım! Muhammed’e ve âline salât et. İbrahim’e ve âline salât ettiğin gibi. Şüphesiz sen hamîd ve mecîdsin."
"Allah’ım! Muhammed’e ve âline bereket ver. İbrahim’e ve âline bereket verdiğin gibi. Şüphesiz sen hamîd ve mecîdsin."
Allah’a vesile aramak (tevessül) konusunda özellikle inkârcılar tarafından birçok itirazlar yapılıyor. Vesile edinmeyi, himmet istemeyi şirk sayıyorlar. Oysa Mâide Suresi 35. ayette açıkça "Allah’a yaklaşmaya vesile arayın" buyrulur.
Bazıları, "Fatiha’da ‘Yalnız senden yardım isteriz’ diyorsunuz, sonra şeyhten himmet istiyorsunuz" diyerek çelişki iddia ederler. Halbuki Peygamberimiz (s.a.v.):
"Kabrimi bayram yeri gibi sıkışık bir hale getirmeyin. Bana salât ü selâm getirin; nerede olursanız olun, salâtınız bana ulaşır" (Ebû Dâvûd, Menâsik 97) buyurmuştur. Bu, vesilenin varlığının delilidir.
Peygamberimiz (s.a.v.) diğer hadislerinde de şöyle buyurur:
"Allah’ın size yardım etmesi ve rızık vermesi, aranızdaki zayıflar sayesindedir." (Buhârî, Cihâd 76)
"Fakirleri gözetin. Zira siz, Allah’ın yardımını ve rızkını onlar sebebiyle alırsınız." (Ebû Dâvûd, Cihâd 7)
"Allah, bu ümmete zayıfların duası, ibadeti ve ihlâsı sebebiyle yardım eder." (Nesâî, Cihâd 4)
Eğer vesile olmasaydı, Allah "vesile arayın" emrini vermezdi. Bazıları bu ayeti çarpıtarak "Vesile, sadece ibadetlerdir" derler. Oysa İsrâ Suresi 56-57. ayetlerde:
"De ki: ‘Allah’ı bırakıp da taptıklarınızı çağırın. Onlar ne sıkıntınızı giderebilir ne de değiştirebilir.’ Onların taptıkları da Rablerine daha yakın olmak için vesile ararlar..." buyrulur.
Netice:
Tasavvuf, Allah’a vesile olacak ahlakî ve mânevî bir disiplindir. Mürşid-i kâmil ise bu yolda rehberlik eden, insanı Hakka ulaştıran bir vasıtadır. Vesile inkâr edilemez, zira Kur’an ve Sünnet’le sabittir.
"Subhâneke Allâhümme ve bi hamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfiruke ve etûbu ileyk."
(Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tövbe ediyorum.)
Allah’a Yaklaşmak İçin Takva ve Vesile Aramak Nedir?
Bu konuyu bir örnekle açıklayalım:
Diyelim ki bir terziyim ve elbise dikmek için kumaşı kesmem gerekiyor. Kumaşı kenarından yırtarak da kesebilirim, ancak düzgün bir elbise dikmek için belirli bir kalıba göre kesmem gerekir. Peki bu işi nasıl yaparım? Tabii ki makas ve kalıp kullanarak. Makas olmadan elimle kesebilir miyim? Belki, ama dikiş için iğne, iplik ve hatta dikiş makinesi de lazım. Yani bir elbiseyi dikmek için ne kadar çok vesile (araç) kullandım!
Sen pazardan hazır bir elbise alıp giyiyorsun, ama o elbise sana ulaşana kadar kaç tane vesile (terzi, makas, makine, nakliyeci vs.) devreye girdi? Allah "es-Settâr"dır (örtücü, giydiren). Peki Allah giydiriyorsa, sen niye çıplak durmuyorsun da elbise alıyorsun? "Allah beni kendisi giydirsin, vesile kullanmayayım" diyebilir misin? Bu ahmaklık olur!
Bir başka örnek: Köydeki kuyudan su çekmek için zincir, kova, tulumba gibi vesileler kullanılır. Eğer bu araçları kullanmazsan, her susadığında kuyuya inip su içmek zorunda kalırsın. Peki bütün köy böyle yapabilir mi? Küçük çocuklar nasıl su içecek? "Vesile yok, şeyh yok, herkes kendi başının çaresine baksın" diyenlerin mantığı işte bu kadar saçma!
Bu vaazımızın sana ulaşması için bile:
İnternet, bilgisayar, elektrik,
Okuma-yazma bilgisi, göz, akıl,
Yemek, çiftçi, güneş, su, toprak...
gibi sayısız vesile gerekiyor. "Vesile yok" diyenler, bir damla suyu bile vesilesiz içemezken, Allah’ın salih kullarının nasıl vesile olmayacağını nasıl iddia edebilirler?
Peygamber de Bir Vesiledir!
Ey akılsız! Peygambere iman etmek, zaten Allah ile senin arana bir vesilenin girmesi demektir. Peygamber olmasaydı, bu dini nasıl öğrenecektin? Kur’an’ı kim tebliğ edecekti? "Ben peygamberim" diyen bir adamın sözüne inandık, "Bu Allah’ın ayetidir" dediklerine Kur’an dedik. Öyleyse, sen dini bile peygambersiz öğrenemezken, Allah’ı ve Kur’an’ı daha iyi anlamak için niye vesile aramıyorsun?
Elbette sahte şeyhler, mehdiler türemiştir, ancak akıllı bir insan iyiyi kötüden ayırt edebilir. Allah her insana bu fıtratı vermiştir. Ancak kör cahiller ve inatçılar gerçeği göremez.
Allah da Vesile Kullanır mı?
Bir çocuk için "Benim değil, Yaradan’ın" deriz. Halbuki Allah, o çocuğun doğması için babanı vesile kılmıştır. Anne de beslemiş, büyütmüştür. Peki bu çocuk kimin? Sen mi yarattın? Yoksa Allah mı? Sen sadece bir vesile oldun.
Tıpkı terzinin "Kumaşı ben kestim" demesi gibi. Aslında kumaşı kesen makas mı, el mi, yoksa Allah mı? Tasavvufa göre "Lâ mevcûde illâ Hû" (Allah’tan başka varlık yoktur) kuralı gereği, her şeyde Allah’ın kudreti vardır. Allah keser, ama terzinin eliyle ve makasla keser.
Eğer "Allah verir, çalışmaya gerek yok" dersen, dünyadaki açların halini görürsün. Allah "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır" (Necm Suresi, 39) buyuruyor. Yani çalışmadan, vesile aramadan, "Allah bana versin" diye beklemek ahmaklıktır!
"Sübhaneke Allâhümme ve bi hamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfiruke ve etûbu ileyk."
(Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tövbe ediyorum.)
Fenâ-fiş-Şeyh (Şeyhte Yok Oluş)
Bu, çaya karışan şekerin kaybolması gibidir. Şeker artık görünmez, ama çayın tadı olur. Mürşid-i kâmile bağlanan bir mürid de, zamanla onun ahlakıyla ahlaklanır: Onun gibi yürür, konuşur, giyinir... Artık "O=şeyh, şeyh=O" olmuştur.
Fenâ-fir-Resûl (Resûl’de Yok Oluş)
Eğer şeyh hakiki bir mürşidse, yaptıklarını "Muhammed (s.a.v.) yaptığı için" yapar. Yani o da Resûl’ün çayında erimiş şeker gibidir.
Fenâ-fillâh (Allah’ta Yok Oluş)
Resûlullah (s.a.v.) ise "Allah’ta fânî"dir. Yaptığı her şeyi Allah emrettiği için yapar. Nitekim Ebû Hüreyre (r.a.), Peygamber’in her hareketini yazarken, Resûlullah (s.a.v.) ona:
"Yaz ey Ebû Hüreyre! Ben, Allah’ın emrettiğinden başka bir şey yapmam." buyurmuştur.
Kur’ân şöyle tasdik eder:
"O (Peygamber), kendi hevasından konuşmaz. O (söyledikleri), ancak vahyolunandır." (Necm Sûresi, 3-4)
Allah’ın Velî Kulları
Allah, müminlere şöyle müjde verir:
"Sizden kim dininden dönerse, Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı sever. Onlar müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler ve hiçbir kınayıcının kınamasından korkmazlar." (Mâide Sûresi, 54)
En kötü varlıklar ise:
"Allah katında canlıların en şerlisi, aklını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir (taklitçi ahmaklardır)." (Enfâl Sûresi, 22)
Taklidî İman - Tahkikî İman
Sünnet ve Kur’ân, taklit ile değil, tahkik (araştırma) ile anlaşılır. Önce şeyh taklit edilir, sonra onunla Peygamber taklit edilmiş olur. Bu da insanı Allah’ın kâinata koyduğu yasalara (sünnetullah) ulaştırır.
Misal:
Gül mevsimi geçince yapraklarını döker. Aklını kullanan biri, gülün kokusunu 12 ay hissedebilmek için, onun özünü çıkarıp saklar. Eğer sen Muhammed’in (s.a.v.) kokusunu almak için "O yeniden doğsun" diye beklersen, kaybedersin! Oysa Allah her an yeni bir tecelli ile zuhur eder:
"Göklerde ve yerde olanlar O’ndan ister. O, her an yeni bir iştedir (ayrı bir tecellî ile zuhur eder)." (Rahmân Sûresi, 29)
Sonuç:
Fenâ-fiş-şeyh → Mürşidde erimek,
Fenâ-fir-resûl → Peygamber’de erimek,
Fenâ-fillâh → Allah’ta erimek.
Bu yol, taklitten tahkike, oradan hakikate ulaştırır.
"Sübhaneke Allâhümme ve bi hamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfiruke ve etûbu ileyk."
(Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tövbe ediyorum.)
Bakara Suresi 260. Ayet ve Diriliş Hakikati
Allah şöyle buyuruyor:
"Hani İbrahim, 'Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster' demişti. (Allah ona) 'İnanmıyor musun?' deyince, 'Hayır (inandım), ancak kalbimin tatmin olması için' demişti. (Allah:) 'Öyleyse dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.'" (Bakara, 260)
Bu ayetin tefekkürü:
Dağlardan akan sular nehirlere, nehirler denizlere, denizler okyanuslara karışır. Ölü bir kuşun parçaları da bu su döngüsüne katılır:
Toprakta çürür, suya karışır,
Buharlaşarak bulut olur,
Yağmurla toprağa düşer,
Bitki olur ve canlı bedenlere gıda olur.
Allah'ın diriltme sanatı işte bu şekilde işler! "Ezilmiş kuş nasıl geri gelecek?" diye sorgulayanlar, bu ilahî döngüyü anlamayanlardır.
Hinduların İnek Tapınması Sapkınlığı
Allah inekte de tecelli eder, köpekte de, insanda da... Ancak bu:
Hindular gibi "Allah inektir" (hâşâ) demek değildir!
"Enel-Hak" (Ben Hakkım) sözünü yanlış yorumlayanlar, tıpkı Hindular gibi şirke düşer.
Tarih tekerrür ediyor:
Musa (a.s.) Tur Dağı'ndayken, şeytan İsrailoğullarını altın buzağıya taptırmadı mı? Aklını kullanmayanlar her dönem kolayca saptırılır.
Parayı Veren Düdüğü Çalar
Bugün gazetelerde: "F-16'larımıza gece görüş sistemi ekledik" diye övünüyorlar. Oysa gerçek şu:
Kaliteli ürün kaliteli parayla alınır.
Az parayla alınan uçağın eksikleri olması normaldir!
Nasreddin Hoca'nın dediği gibi: "Parayı veren düdüğü çalar." Ucuz alan, kalitesiz alır.
Allah'ın uyarısı:
"Allah katında canlıların en kötüsü, aklını kullanmayan sağır ve dilsizlerdir (taklitçi ahmaklardır)." (Enfâl, 22)
TASAVVUF VE MÜRŞİD-İ KÂMİL
İşte geçenki vaazda nefs-i kâmileden bahsettik ve gelelim "mürşid-i kâmil"e. Yani kâmil ve kâmile farkı nerede? Dişi ve erkek... Nefsin isimleri hep dişi isim: Râzıye, Marzıye... Buraya gelince hem dişi hem erkek, yani hem kâmil hem kâmile var. Daha önce "nefs-i râzıye" ve "rızâ" makamı var. Yani işte:
İnsan ya içe doğru erer, bedenden içeri doğru seyr ü sülûk edip, içe doğru erer ve dişi olur ve doğacak yeni versiyonu dişi, yani kız çocuk olarak doğar. Yahut da dışa doğru hareket edip, kâinatı okur: Fizik der, tabiat ana der, Darwin der, bilmem ne der ve dışa doğru okur büyük kitabı ve er olarak doğar, erkek çocuk olur onun yeni versiyonu da. Yahut da öyle kâmil kimseler vardır ki, onlar hem içe hem de dışa doğru gidebilir, istediği zaman ve ister oğlan, ister kız olarak doğabilirler. Yani ya zekerli (erkek organlı) çıkıntı, ya da rahimli (dişi organlı) çukurlu dibe doğru... Ve hal böyle olunca, dibe doğru günahları terk etmek ile ve dışa doğru kâinatın dışına doğru ise Güneş'ten ve Muhammed'den, dinden uzaklaşarak, yani günah işleyerek ilerler. Son sınır aşılırsa Allah muhafaza, ve en son kâfir karanlığı ve zulmet ve kara kişi olurlar.
Tasavvuf işte bu içe veya dışa doğru yolculuğu talim eden din ilmidir.
Ve Mehdi aleyhisselam, hem ileriye doğru hem de yakına doğru sınırdır. Yani geri döndüren göktür. O yüzden Rabbim, onun askerlerini ondan öteye geçmekten muhafaza eylesin. Yoksa ondan ötede kaybolursunuz. Gece 21 Aralık'tan daha ileri gidip hep gece olursa, artık gündüzün hakkına tecavüz etmiş olur. Yani en uzun gündüzde 1/3, yani en az sekiz saat gece, veya en uzun gecede 8 saat gündüz kalmak zorundadır. Bu Allah'ın dünyamıza koyduğu büyük kitaptaki yasadır, sünnetullahtır. Ve kadın ve erkeklikte en az 7.65 tabancalıdır. O da iki şarjör ile en az "Merkür yani 13.316" veya "14'lü Venüs" veya "7.65+7.65=15.25 cm, Dünya" veya "Mars 16" veya "17'li Ramazan davulcusu"...
Tasavvuf ve Mürşid-i Kâmil
Nefs mertebelerinde yolculuk:
İçe seyr (Nefs-i Râzıye):
Günahları terk ederek ilerler.
Dişil enerji (kız çocuk) olarak doğar.
Dışa seyr (Tabiat bilimi):
Kâinatı okuyarak ilerler.
Eril enerji (erkek çocuk) olarak doğar.
Kâmil insan:
Hem içe hem dışa seyredebilir.
İstediği formda (erkek/kadın) tecelli eder.
Mehdî (a.s.) sınırdır:
O, ileriye ve geriye gidişin dengelendiği noktadır.
Tıpkı 21 Aralık'ta (en uzun gece) olduğu gibi: "Gece hakkı 16 saat, gündüz hakkı 8 saat" Allah'ın değişmez yasasıdır (Sünnetullah).
Dua:
"Allahım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı, bâtılı da bâtıl olarak gösterip ondan kaçınmayı nasip eyle."
"Sübhaneke Allâhümme ve bi hamdik, eşhedü en lâ ilâhe illâ ent, estağfiruke ve etûbu ileyk."
(Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden mağfiret diliyor ve sana tövbe ediyorum.)
El-Fatiha.
(Raşit Tunca Schrems, 15 Ocak 2016 )
Temizler ve iyiler - Mikroplar ve Kötüler
Temizlik ve İyilik – Mikroplar ve Kötülük
Mikrobu Temizlik ve İyilik Öldürür – Eğer Yeterince Temizlenmezse, Pislik ve Mikroplar Temizleri Hasta Edip Öldürebilir
Arapça Ayetler ve Mealleri:
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ وَمِنَ الْأَرْضِ مِثْلَهُنَّ يَتَنَزَّلُ الْأَمْرُ بَيْنَهُنَّ لِتَعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ وَأَنَّ اللَّهَ قَدْ أَحَاطَ بِكُلِّ شَيْءٍ عِلْمًا
----
قَالَ لَا تَخَافَا إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَى
------
وَذَرُواْ ظَاهِرَ الإِثْمِ وَبَاطِنَهُ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُواْ يَقْتَرِفُونَ
-----
Sadakallahul Aziym TALAK Suresi 12. ayet -TAHA Suresi 46. ayet-EN'AM-120. Ayet
Meal:
Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yaratmıştır. Emir (iş ve oluş) bunlar arasında devamlı iner ki, Allah’ın her şeye gücünün yettiğini ve O’nun ilminin her şeyi kuşattığını bilesiniz. (Talak Suresi, 12. ayet)
(Allah:) “Korkmayın, çünkü Ben sizinle beraberim; işitir ve görürüm.” dedi. (Taha Suresi, 46. ayet)
Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah kazananlar, yaptıklarının cezasını mutlaka göreceklerdir. (En’am Suresi, 120. ayet)
Açıklama:
Geçen haftalarda bahsettiğimiz gibi, mikroplar pislikle beslenir. Onların kazancı, yani kötülerin kazancı kendilerinedir. Pislik, pislikle beslenir. Ayetin bir benzeri de şudur: "Necis (pis) olanın hem dışını hem içini terk et." Yani temiz ol, pisliğin görünenini de görünmeyenini de bırak. Çünkü onların beslendiği kötülük ve pislik kendi tarafları içindir; sen onunla beslenemezsin.
Kötülük, kötü olan için iyidir ve faydalıdır. Fakat iyi olan için kötülük, ceza gerektirir ve hastalığa yol açar. Aynı şekilde, kötü olan için iyilik de hasta edicidir. Kötü biri iyilik yaparsa, bu ona zarar verir, adeta alerji yapar. Nasıl ki sabun mikropları öldürürse, temizlik de kötülüğü yok eder. Mikrop ise iyileri hasta edebilir.
Hadisler:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu:
"Temizlik imandandır." (Müslim, Taharet 1; Darimi, Vudu 2)
"Beş şey fıtrattandır: Sünnet olmak, kasık kıllarını tıraş etmek, tırnakları kesmek, koltuk altı kıllarını almak ve bıyıkları kısaltmak."** (Buhari, Libas 63)
Salavat:
"Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ümmetine rahmet et, tıpkı İbrahim’e ve onun ümmetine rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz Sen övülmüş ve yücesin."
"Allah’ım! Muhammed’i ve ümmetini bereketlendir, tıpkı İbrahim’i ve onun ümmetini bereketlendirdiğin gibi. Şüphesiz Sen övülmüş ve yücesin."
Yolculuğumuza Başlıyoruz:
Dünyada bir kural vardır: "Üç yanlış bir doğruyu götürür." Fakat Allah’ın kanununa göre "Doğrular yanlışları siler, iyilikler kötülükleri yok eder." "İnnel hasenât yüzhibnes seyyiât" (Haseneler, seyyieleri giderir).
Hud Suresi 114. Ayet:
"Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın saatlerinde namaz kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir hatırlatmadır."
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"İslam, temizlik üzerine kurulmuştur!"
Geçen hafta bahsettiğimiz gibi, Tevbe Suresi’nin başında besmele olmaması ve onun besmelesinin sonda gelmesi, bir işarettir. Neml Suresi 30. ayette Süleyman’ın mektubundaki besmele, sonradan gelen bir hatırlatmadır. Tıpkı ahir zamanda gelecek olan Mehdi’nin, insanlara unutulmuş hakikatleri hatırlatması gibi.
Tarık Suresi 11. Ayet:
"Göğe ve onun geri döndürücülüğüne andolsun."
Hadis:
"Biriniz yemek yerken besmele çeksin. Eğer unutursa, hatırladığında ‘Bismillahi evvelehû ve âhirehû’ (Başında ve sonunda Allah’ın adıyla) desin." (Tirmizi)
Unutulan Besmele ve Geri Döndürenler
Allah hiç unutur mu? Hayır, Allah unutmaz, ama insan unutur. İnsanın unutmasının delili ve sonucu, hadislerle sabittir. Unutmak, Tarık Yıldızı’nın göreve başlaması demektir. Çünkü unutanlar için Tarık Yıldızı görevlidir; onları geri döndürmekle yükümlüdür.
Tıpkı sonbaharda görünmeye başlayan ve 21 Aralık’a kadar gözlemlenen bir çoban köpeği gibi, bu yıldız da kuzeyden güneye doğru hareket eder. Bahar geldiğinde ise görünmez olur, çünkü artık diğer kutba geçmiştir. Yani dünyanın bir ucundan diğerine sürüyü kovalayan bir çoban gibi çalışır.
Peki yatay (horizontal) olarak geri döndüren nedir? Bu görev, Sirius (Köpek Yıldızı) ve onun sistemine aittir. Sirius, iki yıldızlı bir sistemdir: Büyük Köpek (Davud) ve Küçük Köpek (Süleyman). Ayrıca Karınca Vadisi (Mısır) ve Yusuf kıssası da bu sembolizme işaret eder. Tıpkı La Fontaine’nin Ağustos Böceği ile Karınca masalında olduğu gibi, bollukta biriktirip darlıkta tüketmek, Yusuf’un (a.s.) hikmetli yönetimine benzer.
Ashab-ı Kehf’in köpeği Kıtmir, onların uyanmasını sağlayan bir bekçiydi. Aynı şekilde, Sirius (iki yıldızlı sistem) de Davud ve Süleyman’ı temsil eder.
Besmele ve Temizlik
Besmele, manevi temizliktir. Eğer yemek yerken besmele çekmezseniz, yediğiniz şey şeytan ve onun askerlerine yem olur. Ama besmele çekerseniz, o yemek müminler için rızık haline gelir.
Ölen Mustafa Koç amca, mide kelepçesi taktırmak yerine besmelesiz yemeyi deneseydi, yedikleri vücuduna yarar sağlamaz, mikroplara yem olur ve böylece şişmanlıktan kurtulabilirdi. Tabii ki bu, “Allah’ı ve kitabını terk et” anlamına gelmez. Sadece belli bir süre besmelesiz yiyerek vücudunun fazlalıklardan arınmasını sağlayabilirdi.
Hadislerle Destek
Câbir (r.a.) rivayet ediyor:
"Kişi evine girerken ve yemek yerken besmele çekerse, şeytan adamlarına, 'Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz' der. Eğer besmele çekmezse, şeytan, 'Hem barınacak yer hem de yiyecek buldunuz' der." (Müslim, Eşribe 103)
Huzeyfe (r.a.) anlatıyor:
Resulullah (s.a.v.) ile yemek yerken, besmele çekmeden yemeğe dokunmazdık. Bir gün bir kız çocuğu ve bir bedevi, sanki itiliyormuş gibi yemeğe uzandılar. Peygamberimiz onların ellerini tuttu ve dedi ki:
"Şeytan, besmelesiz başlanan yemeğe ortak olmayı sever. Onun eli, şu anda benim elimdedir." Sonra besmele çekip yemeğe başladı. (Müslim, Eşribe 102)
Sonuç
Unutulan besmele, Tarık Yıldızı ile hatırlatılır.
Sirius (Köpek Yıldızı), Davud ve Süleyman’ın sembolüdür.
Besmelesiz yemek, şeytanın gıdasıdır; besmele ise müminin rızkıdır.
Peygamberimiz (s.a.v.), besmelenin önemini hadislerle vurgulamıştır.
"Bismillâhi evvelehû ve âhirehû" (Başında ve sonunda Allah’ın adıyla) diyerek yemeğe başlamak, hem maddi hem manevi temizliğin anahtarıdır.
(Kaynak: Müslim, Ebû Dâvûd, İbn Mâce)
Besmelenin Önemi ve Şeytanın Kusturulması
Sahabe Ümeyye İbni Mahşî (r.a.) anlatıyor:
Resulullah (s.a.v.)'in yanında bir adam yemek yiyordu. Son lokmaya kadar besmele çekmedi. Son lokmayı ağzına götürürken,
"Bismillâhi evvelehû ve âhirehû" (Baştan sona Allah'ın adıyla) dedi.
Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.v.) gülerek:
"Şeytan onunla birlikte yemek yiyordu. Adam besmele çekince, şeytan yediklerini kustu" buyurdu.
*(Ebû Dâvûd, Et'ime 15; Nesâî, es-Sünenü'l-kübrâ, Âdâbü'l-ekl, 15)*
Kur'an'ın Müminlere Şifa, Zalimlere Zarar Oluşu
İsra Suresi 82. Ayet:
"Biz Kur'an'dan müminler için şifa ve rahmet olanı indiririz. Zalimlerin ise sadece zararını artırır."
Bu ayet bize şunu gösteriyor:
Müminler için: Besmeleyle yenen yemek şifa olur.
Kâfirler için: Besmele çekseler bile bu onlara fayda sağlamaz, aksine zarar verir.
Besmelesiz yiyen mümin: Yediği faydasız olur.
Besmelesiz yiyen kâfir: Yediği ona fayda sağlar (şişmanlatır), çünkü şeytan onunla beslenir.
Peygamberimiz'in Temizlik ve Besmele Adabı
Efendimiz (s.a.v.):
Yemekten önce mutlaka ellerini ve ağzını yıkardı.
Besmele çeker, dua eder ve su içerek yemeğe başlardı.
"Şeytan, üzerine Allah'ın adı anılmayan yemeği kendine helal sayar" buyururdu.
Şeytanın Aç Kaldığı Mümin
Anlatılır ki, iki şeytan (mikrop) karşılaşmış:
Biri zayıf, diğeri şişman.
Şişman olan: "Neden bu haldesin?" diye sormuş.
Zayıf olan: "Sorma! Görevli olduğum adam çok dindar. Besmelesiz hiçbir şey yapmıyor. Kapı dışında aç susuz kaldım" demiş.
Demek ki:
Müminin şeytanı zayıflarsa, mümin sağlıklı olur (az yesede fayda görür).
Kâfirin şeytanı ise şişmanlar (çok yese de hep kötülüğe sevk eder).
"Bismillâhi evvelehû ve âhirehû"
Bu ifade:
Şeytanın yediklerini kusturur.
Mehdi'nin "geri döndürücü" özelliğini hatırlatır.
Tövbe Suresi'nin besmelesiz oluşu gibi (günah işlendikten sonra tövbe edilir).
Ahzab Suresi 40. Ayet ve Son Peygamber
"Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. O, Allah'ın Resulü ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilendir."
Not: Bu ayet, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) son peygamber olduğunu açıkça belirtir.
Özet:
Besmele, şeytanı yemekten uzaklaştırır.
Kur'an, müminlere şifa, zalimlere zarar verir.
Müminin şeytanı aç kalır, kâfirinki beslenir.
"Bismillâhi evvelehû ve âhirehû", unutulan besmeleyi tamamlar.
Hz. Muhammed (s.a.v.), son peygamberdir.
(Kaynak: Ebû Dâvûd, Nesâî, İsra 82, Ahzab 40)
Son Nebi ve Mehdi'nin Rasul Oluşu
Peygamberimiz (s.a.v.) için "son rasul" değil, "son nebi" deniyor. Geçen hafta bahsettiğimiz gibi, İsa (a.s.)'ın müjdelediği gelecek rasul (Mehdi a.s.), ayetlerle sabittir. Yani "nebilerin sonu" denirken, "rasullerin sonu" denmiyor.
Binlerce âlim buna itiraz edebilir. Ancak Mehdi'nin rasul olacağına dair müjdeler varken, bu itirazlar bir işe yaramaz. Eğer din tamamlandıysa, bu rasule kitap inmeyecek olması normaldir. Onun "ters duruşu", tıpkı Kur'an okunduktan sonra söylenen "El-Fatiha" gibidir.
Mehdi: Geri Döndüren Rasul
Mehdi (a.s.), sonradan gelen ama işleri başa döndüren bir rasuldür. Tıpkı bir bakterinin bölünerek çoğalması gibi, Mustafa ismiyle anılan bir soy zinciri vardır:
Kur'an okunduktan, dua edildikten sonraki 'Elfatiha' gibidir. Sondan başa döndüren rasül, çünkü onun bakteri halini ve anlatık daha önce. Ve onun babasının ismi Mustafa, ve oğlunun ismi de Mustafa. 'O mu Mustafa'nın babası, Mustafa mı onun babası?' şeklinde üreyen bir bakteriyel ilk hücre yapısı. Ve böyle olunca 'Muhammed mi sonda? Mehdi mi sonda?' deyince, aynı işlem aynı formülü koyunca: 'Yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?' hikayesi anlaşılmış oluverir, değil mi!
"Mustafa mı babasının oğlu, yoksa babası mı Mustafa'nın oğlu?"
Bu, "Tavuk mu yumurtadan çıktı, yoksa yumurta mı tavuktan?" sorusuna benzer.
El-Fatiha, Kur'an'ın sonunda gelir ama okuyanı başa döndürür. Mehdi (a.s.) de öyledir: Ahir zamanda gelecek ve kıyamet sürecini başlatacaktır.
Bize Neden Ters Görünüyoruz?
Bize herkes "ters" der, çünkü biz "geri döndüreniz". Fatiha Suresi gibi:
7 ayet, 7 sır, 7.65 gibi bir matematiksel yapı.
"Kelvin -272" gibi karmaşık teorilere gerek yok.
Fatiha'nın sırrını çözmeden bizi anlayamazsınız!
Deccal ve taraftarları anlamaz, çünkü onlar uzatmalı tartışmalarla kâinatın dibini ararlar. Oysa bir Mehdi ve bir Fatiha, Allah'ın izniyle hepsinin ruhunu almaya yeter!
Ya Mehdi'ye Tabi Olacaksınız, Ya da Cehennemi Boylayacaksınız!
"Kum saatini geri çeviren Mehdi'ye tabi olun!"
Yoksa kâfirler ve mikroplarla birlikte cehenneme gidersiniz.
Dualar
"Allah’ım! Bize hakkı hak olarak gösterip ona uymayı nasip eyle. Bâtılı da bâtıl olarak gösterip ondan uzak durmayı nasip eyle." (Amin)
"Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur." (Yunus Suresi 10:10)
"Allah’ım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden başka ilah olmadığına şahitlik ederim. Senden bağışlanma diler, sana tövbe ederim."
"Şüphesiz Allah, tövbe edenleri sever, temizlenenleri sever." (Bakara Suresi 2:222)
El-Fatiha ve Salavat.
(Raşit Tunca Schrems, 21 Ocak 2016 )
incildeki Su Testisi Taşiyan Adam Kimdir?
İncil'de Geçen "Su Testisi – Su Bidonu ve İbrik Taşıyan Adam" Kimdir?
أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم
وَجَآءَ مِنۡ أَقۡصَا ٱلۡمَدِينَةِ رَجُلٌ۬ يَسۡعَىٰ قَالَ يَـٰقَوۡمِ ٱتَّبِعُواْ ٱلۡمُرۡسَلِينَ ٱتَّبِعُواْ مَن لَّا يَسۡـَٔلُكُمۡ أَجۡرً۬ا وَهُم مُّهۡتَدُونَ وَمَا لِىَ لَآ أَعۡبُدُ ٱلَّذِى فَطَرَنِى وَإِلَيۡهِ تُرۡجَعُونَ ءَأَتَّخِذُ مِن دُونِهِۦۤ ءَالِهَةً إِن يُرِدۡنِ ٱلرَّحۡمَـٰنُ بِضُرٍّ۬ لَّا تُغۡنِ عَنِّى شَفَـٰعَتُهُمۡ شَيۡـًٔ۬ا وَلَا يُنقِذُونِ إِنِّىٓ إِذً۬ا لَّفِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ إِنِّىٓ ءَامَنتُ بِرَبِّكُمۡ فَٱسۡمَعُونِ قِيلَ ٱدۡخُلِ ٱلۡجَنَّةَۖ قَالَ يَـٰلَيۡتَ قَوۡمِى يَعۡلَمُونَ بِمَا غَفَرَ لِى رَبِّى وَجَعَلَنِى مِنَ ٱلۡمُكۡرَمِينَ وَمَآ أَنزَلۡنَا عَلَىٰ قَوۡمِهِۦ مِنۢ بَعۡدِهِۦ مِن جُندٍ۬ مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَمَا كُنَّا مُنزِلِينَ إِن كَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ خَـٰمِدُونَ يَـٰحَسۡرَةً عَلَى ٱلۡعِبَادِۚ مَا يَأۡتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُواْ بِهِۦ يَسۡتَہۡزِءُونَ أَلَمۡ يَرَوۡاْ كَمۡ أَهۡلَكۡنَا قَبۡلَهُم مِّنَ ٱلۡقُرُونِ أَنَّہُمۡ إِلَيۡہِمۡ لَا يَرۡجِعُونَ وَإِن كُلٌّ۬ لَّمَّا جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلۡأَرۡضُ ٱلۡمَيۡتَةُ أَحۡيَيۡنَـٰهَا وَأَخۡرَجۡنَا مِنۡہَا حَبًّ۬ا فَمِنۡهُ يَأۡڪُلُونَ وَجَعَلۡنَا فِيهَا جَنَّـٰتٍ۬ مِّن نَّخِيلٍ۬ وَأَعۡنَـٰبٍ۬ وَفَجَّرۡنَا فِيہَا مِنَ ٱلۡعُيُونِ لِيَأۡڪُلُواْ مِن ثَمَرِهِۦ وَمَا عَمِلَتۡهُ أَيۡدِيهِمۡۖ أَفَلَا يَشۡڪُرُونَ سُبۡحَـٰنَ ٱلَّذِى خَلَقَ ٱلۡأَزۡوَٲجَ ڪُلَّهَا مِمَّا تُنۢبِتُ ٱلۡأَرۡضُ وَمِنۡ أَنفُسِهِمۡ وَمِمَّا لَا يَعۡلَمُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمُ ٱلَّيۡلُ نَسۡلَخُ مِنۡهُ ٱلنَّہَارَ فَإِذَا هُم مُّظۡلِمُونَ وَٱلشَّمۡسُ تَجۡرِى لِمُسۡتَقَرٍّ۬ لَّهَاۚ ذَٲلِكَ تَقۡدِيرُ ٱلۡعَزِيزِ ٱلۡعَلِيمِ وَٱلۡقَمَرَ قَدَّرۡنَـٰهُ مَنَازِلَ حَتَّىٰ عَادَ كَٱلۡعُرۡجُونِ ٱلۡقَدِيمِ لَا ٱلشَّمۡسُ يَنۢبَغِى لَهَآ أَن تُدۡرِكَ ٱلۡقَمَرَ وَلَا ٱلَّيۡلُ سَابِقُ ٱلنَّہَارِۚ وَكُلٌّ۬ فِى فَلَكٍ۬ يَسۡبَحُونَ وَءَايَةٌ۬ لَّهُمۡ أَنَّا حَمَلۡنَا ذُرِّيَّتَہُمۡ فِى ٱلۡفُلۡكِ ٱلۡمَشۡحُونِ وَخَلَقۡنَا لَهُم مِّن مِّثۡلِهِۦ مَا يَرۡكَبُونَ وَإِن نَّشَأۡ نُغۡرِقۡهُمۡ فَلَا صَرِيخَ لَهُمۡ وَلَا هُمۡ يُنقَذُونَ إِلَّا رَحۡمَةً۬ مِّنَّا وَمَتَـٰعًا إِلَىٰ حِينٍ۬ وَإِذَا قِيلَ لَهُمُ ٱتَّقُواْ مَا بَيۡنَ أَيۡدِيكُمۡ وَمَا خَلۡفَكُمۡ لَعَلَّكُمۡ تُرۡحَمُونَ وَمَا تَأۡتِيہِم مِّنۡ ءَايَةٍ۬ مِّنۡ ءَايَـٰتِ رَبِّہِمۡ إِلَّا كَانُواْ عَنۡہَا مُعۡرِضِينَ وَإِذَا قِيلَ لَهُمۡ أَنفِقُواْ مِمَّا رَزَقَكُمُ ٱللَّهُ قَالَ ٱلَّذِينَ ڪَفَرُواْ لِلَّذِينَ ءَامَنُوٓاْ أَنُطۡعِمُ مَن لَّوۡ يَشَآءُ ٱللَّهُ أَطۡعَمَهُ ۥۤ إِنۡ أَنتُمۡ إِلَّا فِى ضَلَـٰلٍ۬ مُّبِينٍ۬ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هَـٰذَا ٱلۡوَعۡدُ إِن كُنتُمۡ صَـٰدِقِينَ مَا يَنظُرُونَ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ تَأۡخُذُهُمۡ وَهُمۡ يَخِصِّمُونَ فَلَا يَسۡتَطِيعُونَ تَوۡصِيَةً۬ وَلَآ إِلَىٰٓ أَهۡلِهِمۡ يَرۡجِعُونَ وَنُفِخَ فِى ٱلصُّورِ فَإِذَا هُم مِّنَ ٱلۡأَجۡدَاثِ إِلَىٰ رَبِّهِمۡ يَنسِلُونَ قَالُواْ يَـٰوَيۡلَنَا مَنۢ بَعَثَنَا مِن مَّرۡقَدِنَاۜۗ هَـٰذَا مَا وَعَدَ ٱلرَّحۡمَـٰنُ وَصَدَقَ ٱلۡمُرۡسَلُونَ إِن ڪَانَتۡ إِلَّا صَيۡحَةً۬ وَٲحِدَةً۬ فَإِذَا هُمۡ جَمِيعٌ۬ لَّدَيۡنَا مُحۡضَرُونَ
Meal: Şehrin öbür ucundan bir adam koşarak geldi: "Ey kavmim! dedi, bu elçilere uyun! Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadır. Beni yaratana ne diye kulluk etmeyecekmişim? Hepiniz O'na döndürüleceksiniz. O'ndan başka ilâhlar mı edineyim? Eğer Rahmân bana bir zarar dilerse, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve beni kurtaramazlar. O zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum. Şüphesiz ben Rabbinize iman ettim, beni dinleyin! (Sonra ona:) "Cennete gir!" denildi. Dedi ki: "Keşke kavmim bilseydi! Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikram edilenlerden kıldığını!" Biz, onun ardından kavmine gökten bir ordu indirmedik, indirecek de değildik. Sadece korkunç bir ses oldu; birdenbire sönüp gittiler. Yazık o kullara! Onlara bir peygamber gelmezdi ki, onunla alay etmesinler. Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice nesilleri helâk ettik; onlar artık kendilerine dönmezler. Hepsi toplanıp huzurumuza getirilecekler. Ölü toprak onlar için bir delildir. Biz ona hayat verdik, ondan taneler çıkardık, işte ondan yerler. Orada hurmalıklar, üzüm bağları var ederiz, içlerinde pınarlar fışkırtırız. (Bunu) onun ürünlerinden ve elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaparız). Hâlâ şükretmezler mi? Yerin bitirdiklerinden, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ı tesbih ederim. Gece de onlar için bir delildir. Gündüzü ondan sıyırırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar. Güneş, kendisi için belirlenen yerde akar (döner). Bu, güçlü ve bilgin olan Allah'ın takdiridir. Ay için de birtakım menziller (evreler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler. Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır. Onlar için bunun gibi binecek daha nice şeyler yarattık. Dilesek onları boğarız da ne kendileri için bir feryad eden olur, ne de onlar kurtarılır. Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir süreye kadar yaşatmak başka. Onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki size merhamet edilsin" denildiğinde (aldırmazlar). Onlara Rablerinin âyetlerinden bir âyet gelmez ki, ondan yüz çevirmesinler. Onlara: "Allah'ın size verdiği rızıktan infak edin" denildiğinde, kâfirler müminlere: "Allah'ın dilediğine yedirebileceği bir kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler. "Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad ne zaman?" derler. Onlar sadece bir tek çığlık beklerler ki, o da kavga ederlerken kendilerini yakalayıverir. Artık ne bir vasiyet edebilirler, ne de ailelerine dönebilirler. Sûra üfürülmüştür, bir de bakmışsın kabirlerinden Rablerine doğru akın akın gitmektedirler. Derler ki: "Eyvah başımıza gelenlere! Bizi kim diriltip kaldırdı?" "Bu, Rahmân'ın vaad ettiğidir, peygamberler doğru söylemişlerdi." Sadece korkunç bir ses olmuştur, bir de bakmışsın hepsi huzurumuzda toplanmışlardır.
Sadakallahul Aziym Yasin Suresi 20. den 54. ayete kadar
(Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Meali)
"Faraklit geldiğinde benim için şahitlik edecektir ve siz de bana şahitlik edersiniz." *(Yuhanna, 15:26-27)*
"Ben size hakkı söylüyorum. Benim gitmem sizin için hayırlıdır. Çünkü ben gitmezsem, Faraklit size gelmez. Ama ben gidersem, onu size gönderirim." (Yuhanna, 16:7)
"Faraklit geldiğinde bütün âlemi hataları sebebiyle kınar ve onları terbiye eder: Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler; doğruluk konusunda, çünkü Allah'a gidiyorum ve artık beni göremezsiniz; hüküm konusunda ise, çünkü bu dünyanın reisinde hükmedilmiştir. Size söyleyecek daha çok şeyim var, fakat şimdi dayanamazsınız. Fakat o, yani hakikat ruhu gelince, size her hakikate yol gösterecek. Zira kendiliğinden söylemeyecek, fakat her ne işitirse söyleyecek ve gelecek şeyleri size bildirecektir." *(Yuhanna, 16:8-13)*
"Mesih şöyle dedi: Artık ben sizinle çok söyleşmem. Çünkü bu âlemin reisi geliyor. Bende asla onun nesnesi yoktur." (Yuhanna, 14:30)
İncil'de Geçen "Su Testisini Taşıyan Adam" Hz. Mehdi (a.s.)'a İşaret Etmektedir
Havariler O'na (Faraklit veya Mehdi’ye), "Nerede hazırlık yapmamızı istersin?" diye sordular. İsa onlara, "Bakın" dedi, "Kente girdiğinizde karşınıza su testisi taşıyan bir adam çıkacak. Adamı, gideceği eve kadar izleyin." *(Luka, 9-11)*
Öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: "Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin..." (Markos, 14:13)
ÖNEMLİ NOT
Biz Avusturya’ya geldiğimizde taş ocağında işçi olduk. Taş işi tozlu, pis bir işti. Üstümüz başımız taş delici tabancanın yağından, taş tozundan, kırılan taş parçalarından kirleniyordu. Bir de yorucu ter içinde kalıyorduk. Bir gün içinde giydiğimiz elbise ve vücudumuz kir, toz içinde kalıyordu.
Evlenmiştim ve kiralık ev arıyordum. Bir ev vardı, içinde suyu ve tuvaleti yoktu, köy evi gibiydi. Bir başka ev buldum; suyu ve tuvaleti vardı, ancak banyosu ve sıcak suyu yoktu. Evin tabanı betondu, döşeme tahtası olmadığı için kışın yerler buz gibi oluyordu. Ben suyu ve tuvaleti olan evi kiraladım.
Taş ocağında sürekli kaynayan bir su termostatı vardı. Elektrikli termostat olduğu için sıcak su devamlı hazırdı. İşten çıkanlar, evinde su olmayanlar veya benzer durumda olanlar oradaki duş kabininde yıkanıp eve öyle giderlerdi. Bizim de bu hakkımız vardı, istesek orada banyo yapabilirdik. Ancak ben, hakkım olan bu sıcak suyu her gün değil, iki günde bir bidonla eve götürüyordum. Laf olmasın diye her gün almıyordum, halbuki hakkımdı.
