Bütün Şiirleri - Sabahattin Ali - E-Book

Bütün Şiirleri E-Book

Sabahattin Ali

0,0
4,99 €

oder
-100%
Sammeln Sie Punkte in unserem Gutscheinprogramm und kaufen Sie E-Books und Hörbücher mit bis zu 100% Rabatt.
Mehr erfahren.
Beschreibung

Basim dag, saçlarim kardir, Deli rüzgârlarim vardir, Ovalar bana çok dardir, Benim meskenim daglardir. Sehirler bana bir tuzak; Insan sohbetleri yasak; Uzak olun benden, uzak, Benim meskenim daglardir. Kalbime benzer taslari, Heybetli öter kuslari, Göge yakindir baslari; Benim meskenim daglardir. Yârimi ellere verin; Sevdami yellere verin; Yelleri bana gönderin: Benim meskenim daglardir. Bir gün kadrim bilinirse, Ismim agza alinirsa, Yerim soran bulunursa: Benim meskenim daglardir. Sabahattin Ali, sadece Kürk Mantolu Madonna'dan ibaret bir yazar degildir. Kuyucakli Yusuf, Içimizdeki Seytan, Degirmen, Kagni, Ses, Sirça Kösk ve Yeni Dünya'dir. Sabahattin Ali, bazi çeviriler de yapmistir. Antigone, Fontamara, Minna Von Barnhelm bunlardan bazilaridir. Ayrica Sabahattin Ali'nin yazdigi siirlerden bazilari bestelenmistir. Dilimizden düsürmedigimiz sarkilardan, Aldirma Gönül, Leylim Ley, Daglar Daglar, Ben Yine Sana Vurgunum, Göklerde Kartal Gibiydim onun siirleridir.

Das E-Book können Sie in Legimi-Apps oder einer beliebigen App lesen, die das folgende Format unterstützen:

EPUB

Veröffentlichungsjahr: 2023

Bewertungen
0,0
0
0
0
0
0
Mehr Informationen
Mehr Informationen
Legimi prüft nicht, ob Rezensionen von Nutzern stammen, die den betreffenden Titel tatsächlich gekauft oder gelesen/gehört haben. Wir entfernen aber gefälschte Rezensionen.



BÜTÜN ŞİİRLERİ

“Hayat hikayesi ilaveli”

SABAHATTİN ALİ

Yazarı (Author): SABAHATTİN ALİ (Türk Yazar,Şair ve Düşünür)

Sayfa Düzeni, Kapak ve Grafik Tasarım: Noyan Karaman

Yayına hazırlayan: Murat Ukray

Editör: Tayfun Çavuşoğlu (Gazeteci & Yazar)

Baskı ve yayına hazırlama (Publisher): E-Kitap Projesi & Cheapest Books

–Sabahattin Ali Kitaplığı Dizisi - 1 –

https://www.ekitaprojesi.com

www.facebook.com/EKitapProjesi

Yayıncı Sertifika No: 45502

İstanbul, Haziran 2020

    ISBN: 978-625-7120-67-8

e-ISBN: 978-625-7120-48-7

© Sabahattin Ali, 2020

© Copyright: Bu kitabın tüm yayın hakları e-kitap projesine aittir. Tanıtım alıntıları dışında izinsiz çoğaltılması yasalarımıza göre suç sayılmaktadır. Böyle bir harekete kalkışmak yerine, bize sorarsanız uygar ve paylaşımcı dünya adına seviniriz..

İÇİNDEKİLER

Sabahattin Ali Kimdir?

BÜTÜN İNSANLARA

YAT VE UYU!..

EBEDÎ

KÖPRÜNÜN ÇOCUKLARI

KÖPRÜNÜN GECELERİ

KÖPRÜDE SABAH

SERSERİNİN ÖLÜMÜ

BURUŞUKLAR

İLK BEYAZ SAÇ

BABAM İÇİN

ÇAKIR

SAFO

SEVDASIZ

DAĞLAR

SERVİ

İSTEK

MELÂNKOLİ

GÜNÜMÜZ

HAPİSHANE ŞARKISI

GURBET HAPİSHANESİ

KIZKAÇIRAN

MAYIS

HEY

YETMEZ Mİ?

AYIRDILAR

KIYAMADIĞIM

UNUTAMADIM

AĞLAYI AĞLAYI

KARA YAZI

UZAKTA

ESKİSİ GİBİ

BİR DOĞUM GÜNÜ İÇİN

ÇOCUKLAR GİBİ

KOŞMA

SON MEKTUP

RÜZGÂR

ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM Kİ...

KURBAĞANIN SERENADI

BEŞİK

KUDURMAK

FİRAR

NEFES

HAYAT

ŞARKI

NEDÂMET

AŞK BAŞLANGICI

KÜMESTE SABAH

ACABA

GECENİN KEMANI

MUALLİM

NE KAZANDIK?

GAZEL NAZİRESİ

“ÖKSÜZ KIZ” MASALI

DERE

KALBİMDE AŞKINIZ

BİR MACERA

NEFES

BENİM AŞKIM

RUHUMUN DALGALARI

MESNEVİ

 

Sabahattin Ali Kimdir?

 

 

Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907 yılında Bulgaristan Gümülcine’de doğdu. Babası Selahattin Ali piyade yüzbaşıydı. Annesi ev hanımıydı. Sabahattin Ali, babasının mesleği icabı birçok yer görmüş, çok seyahat etmiştir. Anadolu’nun çeşitli illerinde eğitimini tamamlamıştır. Sabahattin Ali’nin hayatında annesinin büyük bir rolü vardır. Annesi psikolojik sorunlar yaşayan bir kadındır. 3 kere intihar girişiminde bulunmuştur. Sık sık depresyona girip hastanede tedavi edilmiştir. Hatta Sabahattin Ali, babası Selahattin Ali Bey’in kalp krizi geçirip vefat etmesinin sorumlusu olarak annesinin bitmek bilmeyen rahatsızlıklarını sebep olarak görmüştür.

1927’de Öğretmen okulunu bitirdi ve Yozgat Cumhuriyet Okulu’nda öğretmen oldu. Sabahattin Ali’nin öğretmenlik yaptığı yıllarda Cumhuriyet yeni kurulmuştu. Atatürk, ülkeyi kalkındırmak için eğitimde atılımlar yapıyordu. Yetenekli gençleri yurt dışına göndererek eğitim almalarını sağlıyorlardı. Yurt dışında çeşitli dallarda eğitim gören gençler, eğitimleri bittikten sonra yurda dönüyor ve kendilerini iyi yetişmiş nesiller yaratmak için ülkeye adıyorlardı. Sabahattin Ali de bu gençlerden biriydi. Eğitim Bakanlığı’nın açtığı sınavı kazanarak, dil eğitimi almak için Almanya’ya gitti. Orada çok iyi Almanca öğrendi. Hatta o kadar iyiydi ki, Türkiye’ye döndüğünde Almanca öğretmeni olarak göreve başladı. Sabahattin Ali, Almanya’ya gitmeden önce milliyetçi bir görüşe sahipken, Almanya’dan döndükten sonra siyasi görüşü tamamen değişmiştir. Komünist bir görüşe kaymıştır.

Almanya’da eğitimdeyken, orada yaşadıklarını“Kürk Mantolu Madonna” kitabında bize o kadar güzel anlatır ki, gerçekle kurgu birbirine girer. Kürk Mantolu Madonna’yı bu gözle okumak lazım. Çünkü romandaki Raif Efendi’nin bir yanı Sabahattin Ali’nin ta kendisidir! Maria Puder isimli roman kahramanı, aslında Sabahattin Ali’nin Almanya’da tanışıp âşık olduğu kadındır. Orada yaşayıp gördüğü şeyleri Kürk Mantolu Madonna isimli eserinde bize roman tadında anlatır.

Sabahattin Ali, sadece Kürk Mantolu Madonna’dan ibaret bir yazar değildir. Kuyucaklı Yusuf, İçimizdeki Şeytan, Değirmen, Kağnı, Ses, Sırça Köşk ve Yeni Dünya’dır. Sabahattin Ali, bazıçeviriler de yapmıştır. Antigone, Fontamara, Minna Von Barnhelm bunlardan bazılarıdır. Ayrıca Sabahattin Ali’nin yazdığı şiirlerden bazıları bestelenmiştir. Dilimizden düşürmediğimiz şarkılardan, Aldırma Gönül, Leylim Ley, Dağlar Dağlar, Ben Yine Sana Vurgunum, Göklerde Kartal Gibiydim onun şiirleridir.

Sinop Cezaevine gittiğinizde, ilk görmek isteyeceğiniz yer Sabahattin Ali’nin yattığı koğuş olacaktır. Şimdi müze haline getirilen cezaevini gezerken, ister istemez gözlerinizden yaşlar süzülür. O demir parmaklıkların ardında yazdığı şiir, koğuşun tam dışındaki duvara şöyle asılmıştı:

Başın öne eğilmesin

Aldırma gönül aldırma

Ağladığın duyulmasın

Aldırma Gönül aldırma

Eskimiş ve paslanmış demir parmaklı kapı kapalıydı ve bu sözler kapının dışına yazılmıştı. Bir an insan düşünmeden edemiyor, bir ülke aydınını neden hapishaneye atar? Şüphesiz onu, diğer Türk yazarlardan ayıran en önemli özelliği, yazdıklarının yanında; aynı zamanda çok hüzünlü bir hayat öyküsünün de olmasıdır. Sabahattin Ali’nin doğduğu günden, 41 yaşında hayata gözlerini yummasına kadar geçenömründe, herkesin başa çıkamayacağı kadar ağır olaylar zinciri sığmıştır. Onun öykülerinde, romanlarında ve şiirlerinde okuyanı mest eden, kendinden geçiren yaşanmışlıkları aslında kendi hayatının kıyısında geçen şeylerdir. Kendi tanıklıkları, yaşanmışlıklarıdır.

Sabahattin Ali’yi okumaya başladığınızda, ister istemez hayatının çalkantılı dönemlerine de tanık oluyorsunuz. Yazılarında karşımıza çıkan betimlemelerinin ahengi, karakterlerin gerçekliği, olayların gerçekçi olması, okuyucuyu kendine bağlayan akıcıüslubu görünce, bir insan bu kadar mı güzel gözlem yapabilir diyorsunuz. Sabahattin Ali’nin gözlem ve bu gözlemleri yazıya aktarma biçimi, yazarlıkta doruk noktası seviyesindedir. Çünkü, o ifadelerin hepsinde gerçek bir yaşanmışlık vardır. Hayal ürünü yazılardan çok, yaşanmışlıkları edebi olarak kullanmasını çok iyi bilmiştir. Sabahattin Ali’nin hayatını şu formatta yazmak belki de en mantıklısıdır:

 

·         25 Şubat 1907’de Bulgaristan’da doğdu.

·         1927’de 20 yaşındayken öğretmen oldu.

·         1928’de Almanya’ya eğitime gitti.

·         1930’da Aydın’da öğretmenlik yaparken, komünizm propagandası yapmaktan hapis cezası aldı. 3 ay Aydın Cezaevi’nde kaldı.

·         1932’de Atatürk’e hakaretten tutuklandı ve 1 sene hapis cezası aldı. Belli bir süre Konya Cezaevi’nde kalmıştır. Daha sonra buradan Sinop Cezaevi’ne gönderilmiştir.

·         1937’de cezaevlerinde, mahkûmlardan dinlediği yaşanmış hikâyelerden etkilenerek “Kuyucaklı Yusuf”u yazmıştır. Aynı sene Kuyucaklı Yusuf, mahkeme kararıyla toplatılmıştır.

·         7 Ekim 1937’de Kuyucaklı Yusuf eserinde halkı askerlikten soğutmaktan dolayı yargılanmış ve bilirkişi raporuyla bu davadan beraat etmiştir.

·         1940 yılında yazdığı“İçimizdeki Şeytan” romanı bazı kesimlerce büyük tepki görmüştür. Özellikle, Nihal Atsız ile tartışma yaşamış ve bu tartışma mahkemeye taşınmıştır. Sabahattin Ali açtığı davayı kazanmıştır. Fakat milliyetçi kesim tarafından çıkarılan olaylar yüzünden Sabahattin Ali Ankara Devlet Konservatuarı’ndan çıkarılmış, ayrıca yazı yazdığı gazeteler kapatılmıştır.

 

İş bulmakta zorlanan Sabahattin Ali, bir arkadaşının yardımıyla kamyonla nakliye işine başlamıştır. Burada da işine taş koyulmuş, yine parasız yaşamak zorunda bırakılmıştır. Bir çocuğu olan Sabahattin Ali, iş bulamayınca, yurt dışına çıkıp burada çalışmak istemiştir. Fakat çeşitli sebeplerden ötürüpasaport verilmeyince, son çare, kaçak olarak yurt dışına gitmek kalmıştır. Bu noktadan itibaren, Sabahattin Ali’nin hayatına simsiyah bir kara bulut çöker. İşte Sabahattin Ali’yi o esrarengiz ölüme götüren o olaylar da böyle başlar:

Sabahattin Ali hapishanedeyken Hasan Tural isminde biriyle tanışmıştı. Bu adam 1928’de ülkemize Bulgaristan’dan göç etmişti. Sabahattin Ali cezaevinden çıktıktan sonra ona gitti ve derdini anlattı. Hasan Tural Edirnekapı’da berberlik yapıyordu. Sabahattin Ali’yi kaçakçı Ali Ertekin’le tanıştırdı. Ali Ertekin de bir göçmendi. Türkiye’ye geldikten sonra orduda görev almıştı. 1945’de ordudan ayrılmıştı. Çeşitli işlerde çalışmıştı ama dikiş tutturamadığı için sıkıntıçekiyordu. Sabahattin Ali de siyasi düşüncelerinden dolayı işsiz kalmış, maddi sıkıntıya düşmüştü. Bu sıralarda arkadaşının vasıtasıyla nakliyecilik yapıyordu. 28 Mart 1948’de arkadaşı Mehmet Cimcoz’a Edirne’ye peynir götüreceğini söyledi. Yanına muavin olarak Ali Ertekin (veya Ertegün)’ü aldı. 31 Mart’ta Edirnekapı’da buluştular ve Edirne’ye doğru yola çıktılar. Bulgaristan sınırına gelmeden önce, akşam dinlenmek için bir ormanlık alanda mola verdiler. Burada Ali Ertekin ve Sabahattin Ali ateş yakarak sohbet etmeye başladılar. Bu sohbetin detaylarını Ali Ertekin mahkemeye şu şekilde anlatmıştır:

“Sabahattin Ali bana, ben buradan Sofya’ya oradan da uçakla Moskova’ya gideceğim. Moskova’dan Çek pasaportu alıp Roma’ya, Roma’dan da Fransa’ya geçeceğim. Oradaki Türkleri teşkilatlandıracağım, dedi. Bu sözleri işitince beynim attı. Babam bana 93 Harbinde Rusların dedemlere ettiği eziyetleri anlatırdı. Bu adamın Türklükle bir derdi vardı. Fena kanıma dokundu. Elimde bir sopa vardı, kalktım biraz gezindim. Her geçen saniye biraz daha sinirleniyordum. Sabahattin Ali’nin yanına gittim. Gözüm karardı, içimdeki milli duygulara kapılıp, kitap okuyan adamın kafasına, yüzünün sol tarafına doğru şiddetle vurdum. Suratı, gözlükleri, kulağı kan içinde kalmıştı. Ardından aynı noktaya bir kere daha şiddetle vurdum. İkinci darbeden sonra Sabahattin Ali sağ tarafına doğru yıkıldı. Ağzından burnundan kanlar boşaldı. Dikkat ettim, hafif hafif nefes alıyordu. Üçüncü darbeyi de ensesine vurunca, nefesi tamamen kesildi. Ölmüştü.”

Sabahattin Ali’nin cesedi bulunduğunda vücudu çürümek üzereydi. Vücudu çürüdüğü için teşhis edilemiyordu. Adli tıbbın o dönemli araştırmasıyla, ölümünün üstünden 4-5 ay geçmiş olduğuna kanaat getirildi. Dolayısıyla Sabahattin Ali’nin kesin ölüm tarihi bilinmemektedir.